07 Ekim 2009 00:00

UZUN MESAFE

Genel Sağlık Sigortası’nın yıldönümü emek örgütlerince yeniden gündeme taşındı. Hatırlanacağı üzere GSS’na giden yolda önemli aşamalardan birisi 18 Şubat 2008’de SSK sağlık kuruluşlarının...

Paylaş

Genel Sağlık Sigortası’nın yıldönümü emek örgütlerince yeniden gündeme taşındı. Hatırlanacağı üzere GSS’na giden yolda önemli aşamalardan birisi 18 Şubat 2008’de SSK sağlık kuruluşlarının Sağlık Bakanlığına devri ve hatta kimilerinin kapatılmasıydı. Hangileri mi kapatılmıştı? Poliklinik eczaneleri ve SSK ilaç fabrikası ilk akla gelenler.
İşte o tarihte devrolunan SSK’nın elinde o zamanki para birimi ile 5 trilyonu aşkın ilaç mevcuttu. Yani SSK’nın kendi sağlık kapsamında olan sigortalılarına elindeki ilaçları vermesi yasaklanmıştı.
Ama dedik ya işçilerin primlerinden karşılanan bu 5 trilyon bankada değil son kullanma tarihi tanımlı ilaç kutularında saklanıyordu. Zaman daralıp bazı ilaçların son kullanma tarihleri yaklaşınca örtülü bir telaş yaşadı yetkililer.
Gerek önceden satın alınmış gerekse henüz kapatılmadığı için üretimi devam eden ama satış yapması ve hatta ihracatı yasaklanmış olan SSK ilaç fabrikasının ilaçlarını Sağlık Bakanlığı’na devretmeye karar verdiler. Ama bir koşulları vardı; ilaçlar sadece SSK’lı hastalara verilmeliydi. Ama stok ve son kullanma tarihi öyle bir zorluyordu ki birazını Kızılay aracılığı ile Sudan ve Afganistan’a gönderdiler. Hatta bir bölümü Kızılay aracılığı ile hacda yani İslam inancına göre görece en zenginlere kullanıldı.
Ne ülkede yaşıyoruz değil mi? Hac yollarında müslümanın zenginine her koşulda ücretsiz; açlık sınırındaki yeşil kartlısından hiçbir sosyal güvencesi olmayanına, Bağ-Kur’lusundan emekli memuruna bırakalım tüm yurttaşları Müslüman’ına dahi yasak SSK ilaçları!
Bu ayrım hacla sınırlı değil elbet. Geri kalan ilaçlar Genelkurmay’a bedelsiz olarak devredildi. Genelkurmay bu ilaçları ‘köy destek uygulamaları’ kapsamında kullanacağını beyan etti. İşte bu beyan dahi içinde net bir soru barındırıyor: Hangi köylere?
Sağlık Bakanlığına sadece SSK’lı hastalarda kullanılmak kaydı ile stok ilaçlarını aktarmış olan Sosyal Sigortalar Kurumu hac yollarında ve askeri sahada bu şartı unutturuyor bizlere. Hani dil, din, ırk, mezhep farkı gözetilmeyecekti sağlık alanında?
Hani Sağlıkta Dönüşüm başarıya ulaşmıştı? Öyle ise kendi ülkemizde askerin köylere sivil halka hizmet sunması ne anlama geliyor?
Hastane penceresinden bakabilmek
Hastalar olduğu kadar sağlık çalışanları için de önemlidir hastaneye giden yollar, komşu binalar ve muhitin özellikleri. Çoğu zaman farkında olunmasa da çevreden yansıyan dinginlik ya da karmaşa hadi bırakalım hekimleri, hemşireleri hastalar için son derece önemlidir.
İzmir’de ilk görev yerim Buca SSK Eğitim Hastanesi idi. Çam ağaçları arasından öğlen yemeğine gidişin önemini beton yığın olarak tanımlanabilecek Bozyaka SSK Hastanesi’ne göreve başladığım 1990’ların ortasında kavrayabildim.
Hiç unutmuyorum ilk hasta vizitinde kendimi çok kötü hissetmiştim. Bizim hastanemizde koroner dışında yoğun bakım olmadığı için kalp dahil birçok hastayı zaman zaman serviste izlemek zorunda kalırdık. Koronerden yeni çıkmış kalp krizi geçirmiş bir hastamızın camdan dışarıyı izlediğini fark ettim. Sessizce ona eşlik ettim. Bir de ne göreyim; yüze yakın polise toplumsal olaylara nasıl müdahale yapılırın provası yaptırılıyor! Anlamışsınızdır, hastanenin tam karşısında emniyet müdürlüğünün birimleri yer alıyordu. Ve mesleğimizin bir parçası olarak ziyareti dahi yasakladığımız o ve benzeri kalp hastalarına şiddet provaları izlettirmenin vebalini şimdi kime soracaktım? Emniyete mi, sağlık yöneticilerine mi, insan hakları kuruluşlarına mı, biz tüm sağlık çalışanlarına mı?
Oysa bir önceki çalıştığım Buca SSK Hastanesi çamlıkların içinde yer almasının ötesinde Atlı Spor Kulübü ile komşu idi. Hastalar ve biz ata binen jokeylerin doğal huzuru ile buluşurduk! Evet 1995 yılının koşullarında tüm odaları 12 kişilik olan Buca SSK en azından kalp hastaları için tüm odaları 3 kişilik görece lüks Bozyaka SSK’ya göre daha az risk taşıyordu pencereden yansıyan dış stres bağlamında!
Ve aynı yeni hastanede zemin katta psikiyatri kliniğin yer aldığını ve tam göz hizasında yolun karşısında o yıllarda emniyetin köpek eğitim alanının yer aldığını söyleyerek sizlere ‘bu kadar da olmaz’ dedirtmek istemezdim ama maalesef öyleydi. Neyse ki artık o bahçeye emniyet yeni ek binalar yaptırıyor ve bir hastanenin penceresinden bakmaya dair sorunlar yer değiştirecek gibi.
Bu paylaşımımda ön yargıları test etmek istedim kendi üzerimde. Evet anlayacağınız üzere hastane emniyetin karşısına inşa edilmişti ve muhtemelen sağlık yöneticileri dahil hiç kimse ya da kurum bir hastane penceresinin ihtiyaçlarını onlara tanımlamamıştı.
Sağlıcakla kalın?
DR.ZEKİ GÜL
ÖNCEKİ HABER

Bursa’da biber gazlı yıkım

SONRAKİ HABER

Kadınlar daha kötü koşullarda çalışıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa