08 Ekim 2009 00:00

Hak isteyen işçinin önüne önce sendika dikilecek

IMF ve Dünya Bankası’nın İstanbul’da gerçekleştirilen zirvesine katılan tek sendika konfederasyonu Hak-İş oldu.

Paylaş

IMF ve Dünya Bankası’nın İstanbul’da gerçekleştirilen zirvesine katılan tek sendika konfederasyonu Hak-İş oldu. Genel Başkan Salim Uslu toplantıya katılmalarının gerekçesini şöyle açıklıyor: “Çözüm odaklı sendikacılık anlayışımızın bir gereği olarak, bu toplantılara katılacak ve görüşlerimizi paylaşacağız. Çünkü biz, çalışma hayatının her alanında yeni modeller ve yeni seçenekler üretme çabasında olduk.”
Uslu, toplantıya katılmayıp zirveyi protesto edenleri, anlayışla karşılamakla birlikte eleştirmeden de edemiyor: “Türkiye demokratik bir ülkedir. Elbette bazı kesimlerin protesto gösterileri olabilir. Bunlar da medyanın ilgisini çekebilir. Biz ise farklı olarak ‘bildik protestolar ve sloganlar ne işe yaradı’ diye sorgularız.
Kendini sistemin kurbanı sayanların, içlerindeki tepkiyi dışa vurmalarının sağladığı anlık tatminin ötesinde nasıl bir kazanım elde ettiklerini araştırırız. Ve küresel krizin özgün niteliği üzerine ne tür çözümler üretildiğini merak ederiz.” Uslu’nun merakını aktardığı bu sözler, ister istemez “Hak-İş ne yaptı ve yaptıkları ne işe yaradı?” gibi farklı meraklara yol açıyor.
Uslu bu sözleri, genel başkanı olduğu Hak-İş tarafından Akgün Otel’de gerçekleştirilen sempozyumda sarf etti. Liberal ekonomistlerin, IMF temsilcilerinin, devlet bakanının katılımı ile gerçekleştirilen sempozyumda... Adı önemli: “Emek Yönünden Küreselleşen Ekonomi ile IMF ve Dünya Bankası Politikalarının Değerlendirilmesi Uluslararası Sempozyumu.”
İSDEMİR’İN ANLATTIKLARI
Uslu’nun söyledikleri ile sempozyumun adındaki ‘emek yönünden’ vurgusu birleştirildiğinde, ister istemez olumlu şeyler geliyor insanın aklına. Hak-İş’in, ‘protestolarla kendini tatmin etmenin’ dışında çözümler ürettiği, bu çözümlerin emek eksenli olduğu vb...
Aslında Hak-İş’in ne yaptığına en güzel yanıt, örgütlü olduğu İSDEMİR’den geldi.
Mesai saatinin keyfi olarak 15 dakika uzatılmasına tepki gösteren yaklaşık 4 bin İSDEMİR işçisi yürüyüş yaptı. Çünkü mayıs ayında kriz gerekçesiyle ücretleri yüzde 35 oranında düşürülen işçiler, üstüne üstlük keyfi olarak mesai saatlerinin uzatılmasına tahammül edemediler. Ücretleri düşürülürken sendikaları kendilerine sormamıştı. Sendikaları işverenle birlikte kafa kafaya vererek “tadil sözleşmesi” üzerinde anlaşma sağlamıştı.
Sendikaları kimdi? Hak-İş’e bağlı Çelik-İş... Ücretlerin düşmesi için patronla ‘diyalog’ kuran, “çözüm odaklı” sendikanın keyfi mesai uzatımı konusunda tavrı ne oldu? İşçilerin yürüyüşe geçtiğini haber alan Çelik-İş şube yöneticileri ve özel güvenlik görevlileri, telaşla işçilerin önünü kesti. İşçileri, eyleme son vermemeleri halinde işten atmakla tehdit etti. Tehdide ‘Kahrolsun sendika yönetimi” sloganıyla karşılık veren işçilere saldırdı. Saldıranlar “Baştemsilci” ve “Lokal Başkan” unvanlarını taşıyorlar. Diyalogcu sendikanın işçilerle diyalogu İSDEMİR’de böyle...
LİBERALLERLE BULUŞMA
Uslu’nun “çözüm odaklı” dediği sendikacılık türünün adının, aslında Avrupa Birliği destekli “Sosyal Diyalog Sendikacılığı” olduğu bilinen bir gerçek. Zaten ne diyordu Hak-İş: “Sendikamız günümüzde her sosyal kesim için ortaya çıkan sorunları, yine her sosyal kesim ve çevre ile diyalog ve iş birliği yaparak, karşılıklı çıkarların sağlanması anlayışı içinde çözebileceğine inanmaktadır.” Ama maalesef bu diyalog, üyelerle ve işçilerle diyalogu içermiyor.
Aynı şeyin liberallerin özgürlük anlayışı için de geçerli olduğu gerçeği, Hak-İş’in uluslararası sempozyumunda açığa çıktı. Sempozyuma Mehmet Altan, Eser Karakaş, Cemil Ertem gibi liberal iktisatçılar katıldı. Söz konusu şahıslar, her fırsatta özgürlükten bahsederken, sendikalı işçilerin ‘keyfi mesailere itiraz’ özgürlüklerinden bahsetmediler.
Ücretlerinin üçte bir oranında düşürülmesine karşı duruş özgürlüklerinden hiç söz etmediler. “Bu işçiler köle mi” sorusunu yöneltmediler. “Bu insanların kiraları düştü mü, mutfak masrafları azaldı mı ki ücretleri düşsün?” demediler.
“Piyasa özgürlüğüne, hür teşebbüs özgürlüğüne evet; hür işçiye hayır!” Tıpkı sendikanın işçilere kapalı diyalogundaki gibi, işçilerin haklarına kapalı özgürlük anlayışı.
KİM BU LOBİ?
Genel Başkan Salim Uslu, söz konusu sempozyumda kriz lobisinin IMF ile anlaşma yapmak için Türkiye’ye ettiği ‘kötülüklerden’ bahsetmeyi de ihmal etmedi: “Açıkçası kriz lobisi krizde kaybettikleri paraları ve kendi şirketlerine verdikleri borçları vatandaşın sırtına yüklemek istemektedir.
Kriz lobisi, IMF’den alınacak 35 milyar doların kendilerine verilmesini istiyor.
Geçmiş hükümetler döneminde alıştıkları bu ayrıcalığı görevdeki hükümet kendilerine sağlamadığı için bir yandan Türkiye ekonomisini karalayıp bir yandan da hükümete diz çöktürmek için 1.5 milyon işçiyi kapının önüne acımasızca koymuşlardır.”
Bu kadar işçi kapıya konulurken başkanı olduğu konfederasyon ve övündüğü sendikal anlayışı ne çözüm getirdi acaba? Kimdir bu kriz lobisi? IMF ile anlaşma yapılmasını en çok isteyen TÜSİAD değilse, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) değilse, kim olabilir?! TÜSİAD ve TOBB kim? Hak-İş’in ‘Kriz varsa çare de var’ kampanyasındaki müttefikleri.
Hatırlanacağı üzere kampanyaya yönelik “İşsizlik ve istihdam sorunu yerine tüketim üzerinden patronlara sahip çıkılıyor” eleştirilerinin karşısına en hararetli dikilen, Hak-İş Başkanı Uslu olmuştu. Uslu’ya göre sermaye savunuculuğuna itiraz edenlerin kafaları basmıyordu. Sermaye kurutulursa istihdam da artardı. 2001 krizinde sermaye kurtulup büyük büyüme oranları elde ederken, istihdam neden artmamıştı acaba? Kriz üretim alanını etkilemişti ama o tüketimi önemsiyordu.
Türkiye’de yaşanan en önemli kriz, sermayenin kriz ortamını fırsat bilerek uzun erimli yapısal düzenlemeler ile doğrudan teşvikler istemesi değil mi? “Ucuz, kuralsız ve çok çalışılsın. Kârlar biraz azalınca da işten çıkarmak kolay olsun, kıdem tazminatı vb. maliyetler olmasın...” Sermaye kendi geleceğini buradan kurmak istiyor. “Diyalog” buna hizmet etmenin ötesine geçebilir mi?
ZİRVEDE SÖYLENENLERİ HATIRLAMAK
IMF ve DB zirvesinde konuşan temsilcilerin ortak fikri şu oldu: İşsizlik ve yoksulluk artacak... Kriz Kahini olarak adlandırılan Nouriel Roubini ekledi: “Dünya büyüse bile istihdamsız büyüyecek. Ücretler ve çalışma saatleri azalacak. Çünkü esnek çalışma yaygınlaşacak.”
Hak-İş ise sempozyumun sonunda oluşturduğu ilkelerin sosyal bölümünde şu öneriyi getiriyor: Sosyal diyalogun kurumsallaştırılması...
Yani hızla patronların hayal ettiği bir dünyaya doğru gidiliyor. Yoğun işsizler ordusu olacak. Patronlar, adına “esneklik” denen model sayesinde, işçileri istediği zaman istediği an çalıştıracak. Bir fabrikadan alıp istediği fabrikaya gönderebilecek. Eee sendikalar ne yapacak?.. Diyalog! Sermayenin hayal ettikleri olacak ama diyalog aracılığıyla olacak. Aksini iddia edenlere İSDEMİR’de yaşanlardan daha ala ispat olur mu?


SUNUM YAPANLAR
Hak-İş tarafından düzenlenen sempozyumun açılışı, Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu, ETUC Temsilcisi Ronald Jannsen ve Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz’ın açılış konuşmaları ile başladı.
Hak-İş Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arslan’ın yönettiği Küreselleşen Ekonomi ile IMF ve DB’nin Küresel Ekonomik Kriz Sürecindeki Etkileri konulu panelde, Prof. Dr. Güven Sak bir sunum yaptı. Prof. Dr. Eser Karakaş, Prof. Dr. Sabri Tekir, Cemil Ertem ve IMF Temsilcisi Jörg Decressin birer değerlendirmede bulundu. Hak-İş Genel Mali Sekreteri Şenel Oğuz’un yöneteceği Küreselleşen Ekonomi ile IMF ve DB’nin Ulusal Ekonomiler ve Emek Üzerindeki Etkileri konulu panelde, Prof. Dr. Mehmet Altan sunum yaptı. Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Dr. Süleyman Yaşar ve Dünya Bankası Temsilcisi de değerlendirmelerde bulundu.
(EKONOMİ SERVİSİ)
Bülent Falakaoğlu - Gökhan Durmuş
ÖNCEKİ HABER

Kredi görüşmeleri sürecek

SONRAKİ HABER

Yoksulluk sınırı 2 bin 824 TL’ye yükseldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...