08 Ekim 2009 00:00

ÖZGÜRLÜKLER

Tanımı arada bir tekrarlıyoruz. İnsan hakları savunucusu, bireysel olarak ya da başkaları ile birlikte, insan haklarını korumak ve geliştirmek için çalışan kişilere denir.

Paylaş

Tanımı arada bir tekrarlıyoruz. İnsan hakları savunucusu, bireysel olarak ya da başkaları ile birlikte, insan haklarını korumak ve geliştirmek için çalışan kişilere denir.
Bizim memlekette de -çok şükür- bu tür kişiler vardır. Gerçek kişi olarak ve tüzel kişi olarak…
Ama riskli iştir bu iş. Bizim gibi otoriter, yer yer totaliter özelikler taşıyan memleketlerde savunuculuk, daha da riskli bir iştir. Son zamanlarda, -‘zamanı geldi’ dendi herhalde- hak savunucularına yönelimler hızlandı. Avukat Filiz Kalaycı, İHD eski Ankara Şube Başkanı’ydı. Yasadışı örgüt üyesi suçlamasıyla tutuklandı. Sincan’da hapiste şimdi. Barış Meclisi sözcülerinden İHD eski Merkez Yönetim Kurulu üyelerinden Yüksel Mutlu, Bergama’da hapiste… İnsan hakları savucularına yönelik klasik suçlamalar bunlar. O ülkedeki en uçlarda, en tehlikeli kabul edilen siyasi örgütlenmelerle hak savunucuları arasında bağ kurmak… Telefon kayıtlarına dayalı olarak hapiste tutuluyorlar…Telefon başa bela oldu. Herkes devletin “Büyük Gözaltı”sında. Devleti yöneten Başbakan dahil… Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinde düzenlenen özel hayatın, aile hayatının, haberleşmenin gizliliğine hak, ihlal edilmektedir. Ya fiilen yürürlükteki yasalara rağmen ya da yürürlükteki yasaların şekil şartı şeklen yerine getirilerek, -mahkeme kararları ile…
Öyle ki dinlemeye karar veren hakim, ‘Neden’ diye sormayabiliyor; delil de istemeyebiliyor. O arada kendi telefonunun dinlenilmesine bile karar verebiliyor!
Böyle kararların verilebildiği bir ülkede insan haklarının yargısal koruma altında olduğu söylenebilir mi? Bu sorunu çözmesi gereken gücü temsil eden Başbakan da yalnızca şikayetçi olabiliyorsa ve dinlemeyi doğallaştırabiliyorsa, ciddi bir insan hakları sorunuyla karşı karşıyayız demektir. Hiçbirimizin özgürlüğünün güvencesi yok. Her konuşma her yana çekilebiliyor.
Hak savunucularının yaşadığı zorluklara bir yenisi daha eklendi. Yeni bir gelişme var. İHD Genel Sekreteri Sayın Sevim Salihoğlu bildirdi: “Hüsnü Bey, sizin ilgi(!) alanınıza giriyor: İHD olarak biz, Genel Sekreter olarak ben, suç uydurmuşuz!”
Nasıl mı?
İHD’ye Mayıs 2009 tarihinde yazılı bir başvuru yapılır. Ağrı Diyadin’de bir tecavüz olayı ile ilgili şikayet aktarılır. İHD adına Genel Sekreter (Tüzüğe göre yazışmalar genel sekreterin görev ve yetki alanındadır), TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na yazılar yazar.
“Konu” başlıklı bölüme şöyle yazar:
“Konu: Ağrı ilinin Diyadin ilçesinin Yukarıdalören köyünde yaşandığı iddia edilen ihlaller hk.” 2008 yılında Ulukent köyünden bir korucunun Yukarıdalören köyünden 16 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz iddiası vardır. Bu olaydan kaynaklı iki köy halkı arasında çatışmalar yaşandığı iddiaları vardır. İHD bunların araştırılmasını ve olası olayların önlenmesi için çalışmalar yapılmasını istemektedir.
Konu Diyadin İlçe İnsan Hakları Kurulu’nun gündemine taşınır. Kaymakam Ali Arıkan başkanlığındaki kurul, 23 Temmuz 2009 tarihli toplantısında karar alır. Kararda olay ve gelişmeler özetlenir. Diyadin Cumhuriyet Savcılığı 14.07.2008 tarihli doktor raporuna dayalı olarak takipsizlik kararı vermiştir. Son paragrafta Diyadin İlçe İnsan Hakları Kurulu, Türkiye’nin en eski ve en büyük insan hakları örgütüne adeta ders verir:
“Yalnız dilekçe ile beyanda bulunan Sevim Salihoğlu tarafından suç unsurları oluşmadığı halde olmuş gibi göstererek ‘suç uydurma’ suçunu işlediği tarafımızdan değerlendirilmiş olup, oy birliği ile karar verildi.”
İHD 24 yıldır raporlar yayınlıyor. Milyonlarca insanın adı geçiyor raporlarında. Ve milyonlarca olayı rapor ediyor. İnsan hakları ihlalleri iddiasında bulunuyor. Demek ki eski Ceza Kanunu’nun 283. maddesine göre (765 sayılı Türk Ceza Kanunu) ve 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun 271. maddesine göre İHD ha bire uyduruyor ve milyonlarca kez suç işlemiş oluyor. İşlemeye devam ediyor.
271. madde şöyle: “İşlenmediğini bildiği bir suçu, yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar eden ya da işlenmeyen bir suçun delil ve emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uyduran kimseye üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
Ne dersiniz?
Ağrı Diyadin İlçe İnsan Hakları Kurulu, İHD genel sekreterini hapse attırır mı?
“Seni gidi uydurukçu seni! Gel bakayım ifadeye, sorguya” der mi savcılar, hakimler?..
Derler mi sahiden?
Ne dersiniz?..
HÜSNÜ ÖNDÜL
ÖNCEKİ HABER

Kent AŞ işçilerine uluslararası destek

SONRAKİ HABER

Söz yok, soruşturma var

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...