12 Ekim 2009 00:00

EVRENSEL’DEN

Türkiye ile Ermenistan arasında önceki gün imzalanan protokoller ve bugün görülecek Hrant Dink duruşması, bu haftanın önemli gündemleri arasında yer alıyor.

Paylaş

Türkiye ile Ermenistan arasında önceki gün imzalanan protokoller ve bugün görülecek Hrant Dink duruşması, bu haftanın önemli gündemleri arasında yer alıyor.
Ermenistan ile imzalanan protokoller, Meclis’in gündemi olacak ve başta MHP olmak üzere statükocu, ırkçı çizgide politika yapanlar, bu konuda “Ermenistan’a taviz verildiği” gibi çeşitli iddialar ortaya atarak, iki ülke ve iki halk arasındaki normalleşme girişimlerine direnmeyi sürdürecekler.
Aynı çevrelerin Hrant Dink olayındaki pozisyonları da biliniyor.
Hrant Dink cinayeti, Türkiye’de başka halklara karşı tahammülsüzlük tohumlarını uzun yıllardır eken ve onların filizlerini de sürekli sulayan ırkçı politikaların sahipleri ve onları besleyen devlet yaklaşımının etkilerinden bağımsız değerlendirilemez. Cinayetin kimler tarafından işlendiği gibi olgular daha sonra gelir. Ayrıca aynı çevrelerin, Hrant Dink cinayetinin aydınlanması konusundaki gönülsüzlüğü de ortadadır. O kadar tanık ifadelerine rağmen hâlâ, tetiği çeken ve sokaktaki arkadaşları dışındakiler cezalandırılmış değil. İhmalleri kanıtlanan ve ihmali aşan sorumlulukları bulunduğuna işaret eden dönemin yetkililerine hâlâ dokunulamadı.
Aslında Hrant Dink cinayetine yaklaşım ile Ermenistan ile ilişkilerin normalleşme çabalarındaki yaklaşım arasında da bir ilişki var. Hrant Dink cinayetinin örtbas edilmesini isteyen ve politikalarıyla bu cinayete yol veren çevreler, Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesine de direniyorlar. Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesini destekleyenler ve bunun devletler arası protokolleri aşan biçimde sağlamlaştırılmasını, iki halk arasında kardeşlik köprüleri kurulmasını savunanlar ise Hrant Dink cinayetinin aydınlanmasını isteyenler ve bunun mücadelesini verenler.
Diplomatik gelişmeleri dikkatle izleyenler, çeşitli konjonktürel nedenler ve dönemsel çıkarlar açısından Türkiye ve Ermenistan’ı bu normalleşmeye büyük güçler tarafından zorlanmış olmasalar, bu protokolün de imzalanmayacağını biliyorlar. Yani aslında medyanın iddia ettiği gibi, Türkiye hükümetinin ve yönetenlerinin bu konuda ortaya koydukları bir özveri siyaseti bulunmuyor. Aksini savunan medya organları, iki ülke arasındaki protokollerin imza töreninin 3.5 saat gecikmesine yol açan sorunların başında gelen Karabağ sorununda, Türkiye’nin ‘taviz vermeme’ siyasetini aşan bir yaklaşımı olup olmadığını sorgulamalıdır.
Herhangi iki ülke arasındaki sorunların sadece tek taraftan taviz bekleyerek çözülmesi mümkün müdür?
Ama Türkiye hükümeti, siyasi partilerinin önemli bölümü ve generallerin bu çizgide olduğu biliniyor. Aynı şey, hakim medya için de geçerlidir. İmza atılmıştır, ancak Türkiye şu ana kadar “futbol maçı ritüelleri”ni aşan bir diplomatik açılım gösterememiştir. Kendi siyasetleriyle ve geçmiş dönemlerdeki -halen devam etmekte olan- devlet siyasetiyle bir yüzleşmeye girmemişlerdir.
Tüm bu konular, Türkiye’deki gazetecilik tarzı bakımından da bir ayrım noktasıdır. Egemen devlet siyasetinin genel stratejisine bağlı kalmayı kendi varlık sorunu sayan ve buna bağlı politikaları her günkü yayınları ile yeniden üreten basın organları, henüz bir ‘Ermeni Açılımı’ yapmış değildir. Bu konudaki farklı yaklaşımı ise Evrensel’in de aralarında bulunduğu az sayıda gazete temsil ediyor.
Bu da halkların kardeşliğini esas alan gazetecilik ile kendi çıkarı için işgalleri bile destekleyen, ‘embeded’ gazeteciliği bile savunan gazetecilik arasındaki farktır.
Bu fark, önümüzdeki sürecin de en belirgin farklarından biri olmayı sürdürecek gibi görünüyor.
İyi haftalar!..
ÖNCEKİ HABER

Açıköğretim kayıtları 16 Ekim’de sona eriyor

SONRAKİ HABER

‘Tozpembe bir tablo çiziliyor’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa