12 Ekim 2009 00:00
Sen oradan seyretmeye devam et, küçüğüm...
Olan bitenin polisin istediği biçimdeki halini televizyonlarda izlediniz. TVlere bakarsanız, ünlü düşünürlerimiz Mehmet Ali Birand ve Ali Kırcanın söylediklerine bakarsanız; sağı solu yakan, anarşi yaratan gruba polis müdahale etmiş.
Hiç bir sorun yok.
Eh, öyle tabii. Saat 10da Agosun önünde değildiyseniz gerçekten de durum orada yansıtıldığı gibi.
Ama, orada olan herkes neyin ne olduğunu gayet iyi biliyor.
Basın açıklaması için toplanan 20-25 kişinin üzerine yüzün üzerinde polisin coplarla nasıl saldırdığını, slogan atmaya çalışan sözcülerin ağızlarına nasıl vurduklarını gördü herkes.
Orada kendi halinde geçen vatandaşların bile sudan sebeplerle polis otolarına atıldığını da.
Bakınız; dünyanın her yerinde, nerede IMF toplantısı yapılsa; aynı zamanda çok geniş katılımlı eylemler oldu. Bu eylemlerde milyona yakın insan toplandı.
Orada da büyük olaylar çıktı. Ama herkes eylemini yaptı.
Peki burada?
İşte sonuç ortada.
Arkadaşınızın gözünüzün önünde coplandığını düşünün. Kaşından, dudaklarından kan boşaldığını gördüğünüzü düşünün.
Ne yaparsınız?
Susar mısınız gerçekten?
Polisin sizi çevirirken önce tokat attığını, üzerinizi ararken taciz ettiğini, vatan hainliğiyle suçladığını, cebinizde bulunan komünist yayını -ya da başka bir yayını- yırtıp attığını ve küfür ederek gönderdiğini düşünün.
Ne yaparsınız?
Susar mısınız gerçekten?
Yoksa önceki günlerde yapıldığı gibi bankaların camlarını mı dökersiniz?
Orada üç gündür eylemler yapılıyor. Üç gündür kimsenin kılına zarar gelmedi. Eğer eylemcilerin birinin cam dökmek gibi bir niyeti olsa bunun için onlarca sendika, siyasi parti, sivil toplum örgütü toplanmaz. Bir bankanın camını dökmek ve içeriyi yağmalamak için bir kaç kişi yeter.
Ama önceki gün karıştı ortalık. Çünkü iki gündür polis şiddet uyguluyor.
Ama siz; TVde gördüğünüzü gerçek sanıyorsunuz. Onlar kamera açıkken olan şeyler.
Polislerin eylemcileri nasıl irite ettiğini bilmiyorsunuz. Buna rağmen yargılıyorsunuz.
Çünkü burası Yunanistan değil. Burada, siz gözaltına alınırken, hakarete uğrarken, tokatlanırken halk sirk seyreder gibi bakar.
Siz onurunuz çiğnendiğiyle kalırsınız.
Ferhan Şensoy ve bir kaç arkadaşı, uzun bir zaman önce Taksimde bir deney yapmıştı. Nazilerin SS subayı üniformalarını giyerek İstiklal Caddesini dolaşmış; insanların kimliklerini sormuş, bazılarını da darp etmişti.
Üzerlerinde üniforma olduğu için kimse hiçbir şey diyemedi. Üstelik, bu üniforma SS üniformasıydı! Yani Almanyada kullanılmıştı!
İşte bu yüzden Türkiyede darbe oluyor.
İşte bu yüzden Türkiyede askerlik anılarında hep dayak var.
İşte bu yüzden Türkiyede ceza olarak eline verilen pimi çekilmiş bombanın pimini bulamayan kişi ve yanındaki dört asker ölüyor.
İşte bu yüzden Türkiyede bir kız çocuğu bombayla parçalanıyor.
İşte bu yüzden Türkiyede polis istediğine istediği muameleyi yapıyor. Gerçekten kötü olan mafyalar, aşiret ağaları ve simsarlar hariç.
Ve siz de TVden izlediklerinizle dünyayı yorumlamaya devam ediyorsunuz.
Devam edin.
Bir gün sizin de çocuğunuz bombayla parçalanacak.
Bir gün siz de polisten dayak yiyecek, küfür duyacak, taciz edileceksiniz.
Bir gün sizi de düşünceleriniz ya da düşünmedikleriniz yüzünden hapse atacaklar.
Bir gün sizin de önünüzde bir arkadaşınızın kaşlarından, dudaklarından kan boşalıncaya kadar dövecekler.
Brechtin ünlü hikayesinde geçtiği gibi, bir gün sizin için de gelecekler!
O zaman ne yapacaksınız acaba?
Daha da önemlisi şu; acaba o zaman TV kanalları size yapılanı nasıl duyuracaklar?
O duyduklarınızdan memnun kalacak mısınız?
İnsan olmak; öyle durmamayı, öylece kalmamayı gerektirir. Kendi sınıfsal çıkarını evrensel çıkar diye yutturan; insanların emeğini, madenlerini, özgürlüğünü sömüren bir yapıya karşı öylece bakmamak gerekir.
İnsanlık kasırgadan güçlüdür çünkü, banka camlarını bile kırar! Hem banka kurmanın, faizciliğin yanında onun camlarını dökmek nedir ki?
HASAN RUA - Öğrenci
Evrensel'i Takip Et