15 Ekim 2009 00:00

Ne firma, ne iş, ne de ücret belli

Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde taşeronda çalışan işçilerin sendikalaştıkları için işten atılması, hastanede taşeronlaştırmanın vardığı yeri gözler önüne serdi.

Paylaş

Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde taşeronda çalışan işçilerin sendikalaştıkları için işten atılması, hastanede taşeronlaştırmanın vardığı yeri gözler önüne serdi. Temizlik personeli olarak istihdam edilen taşeron işçilerin, ne çalıştıkları firma, ne yaptıkları iş, ne de aldıkları ücret belli. Üstelik hemşire veya sağlık teknisyeninin yapması gereken pansuman, hasta bakımları, hastanın vücut temizliği gibi işleri de yine taşeron işçiler yapıyor.
Yine aynı işçiler, sendikalaşarak kötü çalışma koşullarını değiştirmek istediklerinde, cep telefonlarına gelen mesajlardan işten atıldıklarını öğreniyor. Şu an 300 taşeron işçiden 18’i işten atıldı. İşten atılmayan işçilerin durumu ise belirsizliğini koruyor. Zira, Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalıştıkları bilinen işçileri sahiplenen yok. Baştabipliğin, “Ben bilmem. Taşeron firmaya sorun” dediği firma ise ortada yok. İşçilerin örgütlendiği Dev Sağlık-İş Sendikası tarafından işyerine çalışmaya gelen bu işçilere iş verilip verilmediğini tespit etmek için getirilen noter dahi, tespit yapacak bir muhatap bulamadı. Dev Sağlık-İş Sendikası Örgütlenme ve Eğitim Uzmanı Kamil Kartal, noterin hastaneye gelmesi sonrası başhekim ve taşeron firma yetkililerinin ortadan kaybolduğunu belirtti. Kartal taşeron işçilerin, şu ana kadar Emin Temizlik, Tuana, Jettem, Rojin, Arc ve Megapol gibi firmalarda çalıştıklarını aktardı.
HER İŞİ YAPIYORLAR
Temizlik firması çalışanı olarak hastane içinde yapmamaları gereken işleri yaptıklarını dile getiren acil personeli Murat Bolat, “Normalde bir hemşirenin, sağlık teknisyeninin yapması gereken işleri biz yapıyoruz. Bakımlara giriyoruz ve bakım esnasında hemşirenin yapması gereken işleri de biz yapıyoruz. Hastanın vücut temizliğinden tutun, yeri geliyor ağız temizliğine kadar yapmak zorunda kalıyoruz. Biz aslında temizlik şirketinde çalışıyoruz ve personel listesinde ‘temizlik personeli’ yazıyor ama her işi yapıyoruz” dedi. Ayrıca kan ve irin gibi bulaşıcı hastalığa yol açabilecek atıklarla korunmasız olarak temas ettiklerini belirten Bolat, korunma amaçlı verilen bir maske ve bir çift eldivenin yeterli olmadığını ifade etti. “Her türlü hastalığı kapma ihtimalimiz yüzde bin beş yüz. Ayrıca hasta yakınlarıyla uğraşmak zorunda kalıyoruz. Doktor olmuyor bazen. Hastalar bize kızıyor. Şiddete maruz kalıyoruz” diyen Bolat, tüm bunların karşılığında 600 lira ücret aldıklarını dile getirdi. Bunun yanı sıra izin parası ve fazla mesai ücretlerini de alamadıklarını söyleyen Bolat, gece gündüz, cumartesi ya da pazar gibi kavramların ücretleri için hiçbir anlam ifade etmediğini belirtti.
SİZ OLSANIZ NE YAPARSINIZ?
İşyerindeki çalışma koşulları nedeniyle evde de huzur kalmadığını aktaran Vehbi Battal, “Hanım para istiyor. Para yok. ‘Maaşı aldın mı’ diye soruyor. Almadım. Surat oluyor bir karış. İster istemez evde huzursuz oluyorsun. Eee, çocuk okula gidecek. Defter lazım, kalem lazım, kitap lazım, her şey lazım. Yok, vermiyorlar” diye anlattı. Asgari geçim indirimini bile alamadıklarını belirten Battal, giydikleri önlükte ismi yazan firmayla, işe giriş kartında ismi yazan firmanın isimlerinin de farklı olduğunu dile getiriyor. Çocuk acil servisinde görev yaptığını söyleyen Battal, “Bakımda ben çocuğun belinden sıvı alıyorum. Ben çocuğu mu tutacağım, temizlik mi yapacağım? Doktorun ya da hemşirenin dediğini mi yapacağım?.. Ne yapacağım ben? Yapmadığın zaman da kötü oluyorsun. Benim yerimde siz olsanız ne yaparsınız? Soruyorum size. Bunların hiçbir tanesine devlet dur demiyor. Nasıl olacak bu böyle” diye soruyor.
ŞARTLAR KÖTÜ, PARA AZ
Taşeron firmada çalışanların hiçbirine maaş bordrosu verilmediğini dile getiren Cuma Bilgin, ücretlerin elden verildiğini ve kimsenin kaç lira ücret aldığını bilmediğini anlattı. Nereye, ne için, ne kadar kesinti yapıldığından da hiçbir çalışanın haberdar olmadığını belirten Bilgin, ücretlerin 600 ile 630 arasında değiştiğini söyledi. “Şartlarımız o kadar kötü, paramız o kadar az, işlerimiz o kadar başımızdan aşkın. Bize her şeyi yaptırıyorlar ama paramıza gelince, hakkımıza gelince yok. İznimizi istediğimiz zaman biz kötü oluyoruz. Bak sendikalı olduğumuz zaman, arkadaşlarımızı sırf sendikaya üye oldukları için işten çıkarttılar” diyen Bilgin, atılan işçilerin geri alınması için mücadele verdiklerini anlattı. Sendikadan istifa etmeleri için baskı gördüklerini kaydeden Bilgin, “Şu an içerideki şartlar daha da zor. ‘Orada oturma. İki kişi yan yana durma. Şöyle olmasın, böyle olmasın’ diyerek baskı yapıyorlar. Bu şartlar altında çalışıyoruz. Sendikalaşmaya başladığımızı öğrendikleri zaman da ilk önce sendikada örgütlenmeye önderlik yapan arkadaşları çıkardılar. Bunları çıkarırsak, öbürlerini daha rahat kovarız diye düşünüyorlar. Biz de şimdi o yüzden hastanenin önünde atılan işçilerin yanındayız” diye konuştu.
‘BU KOŞULLARDA ÇALIŞMAK İSTEMİYORUZ’
Hastanenin temizlik personeli olmalarına rağmen her işi yaptıklarını belirten Tunahan Bolat, bu uygulamanın sağlığa aykırı olduğuna dikkat çekti. “Hem temizlik yapıyoruz hem çöp topluyoruz. Hem de hastalarla birebir temas yapıyoruz. Bu sağlıkta olacak bir şey mi? Olursa kötü sonuçlar doğurur. Şimdi ben sadece temizlik hizmeti yapsam daha iyi olmaz mı? Daha iyi olacağını herkes biliyor. Bizler şu anki sistemi protesto ediyoruz ve bu koşullarda çalışmak istemiyoruz” dedi.
SENDİKALI OLARAK ÇALIŞMAK İSTİYORLAR
Ücretlerinin dahi düzenli ödenmediğini söyleyen Kasım Arslan, ücretleri için Başhekimliğe gittiklerinde işi taşeron firmaya havale ettiklerini dile getiriyor. “Bu devletin haberi yok mu? Başhekimliğin haberi yok mu? Kime gitsek haberi yok. Bu nasıl bir şey? Biz başhekimliğe ‘Parayı yatırdınız mı?’ diyoruz. ‘Biz yatırıyoruz şirket ödemedi’ diyor. Şirkete gidiyoruz. Şirket diyor, ‘Biz almadık. Daha başhekimlik yatırmadı’ diyor. Hem her işi yapıyoruz, hem de paramızı alamıyoruz. Yani biz nerede olacağımızı, kimden isteyeceğimizi, derdimizi kime anlatacağımızı bilemiyoruz” diyen Arslan, tek çözüm olarak sendikayı gördüklerini ve örgütlenmeye başladıklarını dile getiriyor.
Çalışma koşullarının düzeltildiği bir ortamda sendikalı olarak çalışmak istediklerini ifade eden Arslan, bunun için mücadele yürüttüklerini belirtiyor. (İstanbul/EVRENSEL)
Erkan Araz
ÖNCEKİ HABER

Taşeron işçiler hakları için yürüdü

SONRAKİ HABER

Serbest bölge çözüm getirmeyecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...