16 Ekim 2009 00:00

Bu uçuşu evde deneyemeyiz

Çizgi filmlerin sadece çocuklar için olduğu devir çoktan geride kaldı. Kimisi itiraf ediyor, kimisi etmiyor ama çizgi filmleri pekala yetişkinler de izliyor.

Paylaş

Çizgi filmlerin sadece çocuklar için olduğu devir çoktan geride kaldı. Kimisi itiraf ediyor, kimisi etmiyor ama çizgi filmleri pekala yetişkinler de izliyor. Belki bunun için en zor film türlerinden biri. Çünkü, “South Park” gibi radikal bir iş yapmıyorsanız, bir yandan çocuklara hitap etmeye çalışıyorsunuz ama biliyorsunuz ki tek izleyiciniz onlar olmayacak.
İHTİYAR VE ÇOCUK
Bu haftanın çizgi filmi “Yukarı Bak”, giderek gelişen animasyon teknolojisinin son örneklerinden. Üç boyutlu olarak da gösterime giren film, Erol Günaydın’ın dublajıyla Türkiyeli seyirciyle buluşacak.
Öyküsü, uzaktan bakınca bir huysuz ihtiyarla hiperaktif bir çocuğun hikayesi gibi duruyor. 78 yaşındaki Carl, eşiyle mutlu bir hayat sürmüş ama eşini kaybettikten sonra yalnız ve huysuz bir adam olmuş. Kapısına gelen 8 yaşındaki doğa kaşifi Russel'ı bir şekilde uzaklara göndermeyi başarıyorsa da ondan kurtulamıyor. Sonunda, eşiyle de hep hayalini kurdukları bir yolculuğa çıkıyorlar, hem de evlerini yanında götürerek. Balonlara bağladığı eviyle Güney Amerika’da resimlerini gördükleri şelaleye doğru uçuyorlar. Burada birtakım maceralar yaşıyor, birileriyle karşılaşıyorlar.
ADAMCAĞIZI BIKTIRDILAR
Çizgi filmlerde çok işlenen bir tema, huysuz ihtiyarla yaramaz çocuğun dostluğu. Bir de ölen kişiye verilen sözler ve onun üstüne kurulan duygusal hikayelerle ilgili bir gelenek var. “Yukarı Bak”ta ne o kadar da bir Afacan Dennis havası, ne de vasiyet kavgası var.
Çünkü film, tamam, bir yanıyla eşiyle birlikte kurdukları hayalleri gerçekleştirmeye çalışan yaşlı amcanın duygusal hikayesi. Ama bir yanıyla da bir “kaçış” hikayesi. Şöyle: Bizim amca, her şeyi parayla satın alabileceğini sanan patronlardan, her tarafın inşaat şantiyesiyle çevrildiği ve huzurun ortadan kalktığı şehrin gürültüsünden fena halde bıkmış. Üstelik bu durumdan dolayı onu suçlayıp, adamı zorla huzurevine götürecek kadar ileri gitmişler. Evini balonla donatıp uçmak, bir anlamda onlara gününü göstermenin bir yolu, Carl için.
KENDİNE BAKINCA
Filmin böyle bir anlamlı anlatısı olmasa, geri kalan şey ne kadar başarılı olursa olsun, epey sıkıcı olabilirdi. Karakterler ve hikayeleri, filmin uluslararası festivallerde gördüğü ilgiyi ve kimi zaman bir çizgi film için ilk olan şeylerde adını duyurmasını bir yere kadar anlaşılır kılıyor. Ama yine de, neden bu kadar yeniliklerle dolu bir film olarak karşılandığını anlamak güç.
Bizim gerçek hayatta evimize balon bağlayıp uçmak gibi bir şansımız olmadığına göre, geriye eğlenceli bir film kalıyor.


ÖZGÜR WOODSTOCK
Farklı türlerde filmler yapmayı seven bir yönetmen Ang Lee. “Kaplan ve Ejderha” bir Uzakdoğu öyküsüydü, Brokeback Dağı, eşcinsel kovboyları anlatan ses getiren bir film oldu, Hulk bir çizgi roman uyarlamasıydı vs. “Özgür Woodstock” da, bu yıl 40. yılı kutlanan Amerikan savaş karşıtı hippi hareketinin meşhur olaylarından Woodstock üzerine gibi duran bir film. Gibi dedik, çünkü film aslında, kazara Woodstock'a dahil olan bir gencin öyküsü üzerinde duruyor. Onun kendisini anlattığı kitaptan uyarlanmış. Bu adam, küçük bir kasabada ailesinin işlettiği pansiyonla boğuşmaya çalışan, ressam olarak tutturamamış bir genç. Woodstock adındaki girişimin festival düzenleyecek yer aradığını ama bir türlü bulamadığını duyunca, onları arayıp çağırıyor. Sonunda, yüz binlerce kişinin katıldığı, 1969 ayının Ağustos ayındaki “Üç gün barış ve müzik” şenliği gerçekleşip tarihe damgasını vuruyor. Filmde biraz uyuşturucu, biraz cinsel özgürlük gibi Woodstock’la anılan unsurlara da vurgu var, onunla ilgisi olmayan, Yahudi bir kadının herkesten gizli biriktirdiği on binlerce dolarlık servet gibi öyküler de. Sonuçta, aslında bir yan öykü olmayı daha çok hak eden, en önemlisi Woodstock’un neden yapıldığını ve o adamın bu festivali düzenlemekte neden istekli olduğunu pek anlatmayan bir film ortaya çıkmış. En fazla, böyle bir taşralı genç üzerindeki etkisinin kişisel öyküsü olarak okunabilir. Ama Woodstock’un filmi yapılmış denmeyi hak etmiyor. Oyuncular Demetri Martin, Imelda Staunton, Eugene Levy.


ZAFER ÇOCUKLARI
Sovyetler Birliği’ne goller atmakla bitmiyor, Amerikancı eski Doğulu yönetmenlerin intikam hırsı tükenmiyor. Zafer Çocukları da, Avusturya İşçi Marşı’yla başlayıp Macar milli marşıyla biten milliyetçi bir Macar filmi. 1956’da Sovyet ordusunun Macaristan’daki varlığının tartışma konusu olduğu dönemi, milli sutopu takımının maceralarıyla harmanlayıp anlatıyor. Epeyce zayıf tarihsel iddiaları olan filmde bir grup Macar, hem Stalin’e hem Kruşçev'e karşılar, ayaklanıyorlar, gösteriler yapıyorlar, hükümeti devirip yerine istedikleri kişiyi seçtiriyorlar. Ama bundan haftalar sonra Sovyet tankları kente gelip Budapeşte’yi bombalıyor. Garip ve zayıf bir tarih algısıyla yapılan filmin milliyetçi iddialarının çarpıklığını anlamak için Macar tarihi uzmanı olmaya gerek yok. Olimpiyatlarda Amerikan takımlarıyla anlaşıp memleketlerine dönmeyen “kahraman” sutopu takımı, son maçlarında Sovyetler Birliği’ni yenince çok keyifleniyor. Sürekli faul yapan kabadayılar olarak resmedilen Sovyet takımının karşısında, Macar takımının da istediği, görünüşe göre faul yapabilme hakkı. Ancak çok faullu bir maçla, Sovyetler Birliği’ne gol atıyorlar. “Zafer Çocukları” oluyorlar. Aynı filmin yönetmenlerinin de yaptığı gibi, Avrupa festivallerinin de filmi ciddiye alarak yapmaya çalıştığı gibi...
“Szabadsag Szerelem” Yönetmen: Krisztina Goda
COCO CHANEL & IGOR STRAVİNSKY: BÜYÜK AŞK
Art arda ilginç modacı Coco Chanel’i anlatan filmlerle karşılaşıyor. Bu, daha çok gel gitli bir aşk hikayesi. Genç Coco Chanel, Stravinsky adlı Rus bestecinin operasının ilk gösterimine gider ve evli olan Stravinsky'den çok etkilenir. Mads Mikkelsen, Anna Mouglalis oynuyor.
“Coco Chanel & Igor Stravinsky” Yönetmen: Jan Kounen
NEFES: VATAN SAĞ OLSUN
Militarist bir film. Bir sınır karakolundaki askerlerin hikayesi. Kürt sorununa çözümün, bu savaşın bitirilmesinin tartışıldığı bir dönemde, gerginliği artırmaktan başka bir işe yaramayacak bir iş.
“Taking Woodstock” Yönetmen: Ang Lee
Çağdaş Günerbüyük
ÖNCEKİ HABER

Sinema emektarlarının onur gecesi

SONRAKİ HABER

Bir ‘açılım’ da Günay’dan!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...