16 Ekim 2009 00:00
En beyaz zenci barış ödülünü hak etti mi?
GÜNÜN YAZILARI
Geçtiğimiz günlerde Nobel Barış Ödülü, Amerikanın ilk siyahi başkanı Barack Obamaya gitti. Önem açısından ciddi bir hacmi olan bu ödülün; henüz icraat açısından hiçbir şey yapmamış bir başkana, üstelik dünyanın şu an iki ülkesini fiilen işgal altında tutan bir ülkenin başkanına verilmesi tartışma yarattı.
Obamanın yürüttüğü seçim kampanyası, hem Amerikada hem tüm dünyada büyük bir yankı uyandırırken, aynı zamanda Obamayı henüz hiçbir icraata sahip olmamasına rağmen neredeyse Nelson Mandela kadar önemli bir sembol haline getirdi. Oysa, Harvard mezunu bu yarı-siyah; ne Malcolm Xin ne de Mandelanın tarzında bir eylem ve söyleme sahipti.
Obamania olarak ifade edilen bu durum, Amerika merkezli İslam Ulusu isimli örgütün, Obamayı Mesih ilan etmesine kadar vardı. Propaganda mantığında barışın sembolü olarak sunulan Obama yönetiminde, Bush çizgisinden büyük ölçüde bir sapma olmadı. Bu olmadığı gibi ABD, Iraktan çektiği askerlerini Afganistana göndermeyi düşünüyor. Aynı zamanda Guantanamo işkencehanesi kapatılmadı ve Küba ile ilişkilerde değişen bir şey yok. Göreve geldiğinde insan haklarına saygılı olacağını söyleyen Obama, savaş esirlerine işkenceyi savunan CIA emeklisi John Brennanı, terörle mücadelenin başına getirerek asıl tavrını gösterdi. Bunun yanı sıra Obama, Birleşmiş Milletler tarafından başkent olarak tanınmayan Kudüsün, İsrailin başkenti olarak görülmesini savunuyor.
Dahası; Obama yönetimindeki ABD, Gürcistan ordusuna tam bir milyar dolarlık yardım yaptı. Aynı zamanda Azerbaycana yapılan yardımlar da artarak sürüyor. Araştırmacı-Yazar Rick Rozoffa göre Romanyadan Azerbaycana bir gerilim hattı oluşturuluyor.
Peki, tüm bunlara rağmen Barack Obama, nasıl Nobel Barış Ödülü aldı?
Nobel Barış Ödülü, dinamitin mucidi Alfred Nobelin vasiyeti üzerine başlamış ve sonrasında popüler kültürün önemli parçalarından biri olmuştur. Alfred Bernard Nobel, 27 Kasım 1895 yılında yazdığı vasiyetinde, bütün sermayesinin bir fona yatırılmasını ve bu fonun gelirlerinin her yıl fizik, edebiyat, kimya, tıp gibi alanlarda büyük başarılar elde eden kişilerin yanı sıra milletlerarası barışa en çok hizmet eden kişilere de verilmesini söylemişti.
O dönemden bu döneme kadar Nobel Ödülleri birçok alanda dağıtıldı. Nobel almak; her bilim adamının, edebiyatçının, politikacının kariyerinin zirve noktasına çıkmasını ifade ediyordu. Nobel Barış Ödülü de herkes için meşru olan barış, kardeşlik, enternasyonalizm gibi konularda büyük işler yapmış kişilere verilecekti. Oysa, geçmişe doğru gidip incelediğimizde, bu ödüllerin sözde amacına uygun kişilere verildiğini düşünmek bir hayli zorlaşıyor.
Barış ödülünün eski sahipleri arasında İsrail Başbakanı Şimon Peres bile var. Şimon Peres döneminde İsrailin Gazzede yürüttüğü katliam durmamış ve aksine, artmıştı. Üstelik, bu ödülü alan tek şaibeli kişi Peres değil. ABDnin eski Dışişleri Bakanı Henry Alfred Kissinger de bu ödülü alan savaş yanlısı kişilerden.
Kissinger; Vietnam savaşını, Kamboçyanın bombalanmasını desteklemesinin yanı sıra Kendi halkının sorumsuzluğu nedeniyle bir ülkenin komünizme gidişine seyirci kalmak için bir neden göremiyorum. Meseleler, Şilili seçmenlerin kararına bırakılamayacak kadar önemlidir diyerek, Şilideki despot yapıyı da desteklemişti.
Sovyetler Birliği çok önceden, Nobel Ödüllerindeki şaibeleri görmüş ve ona alternatif olarak Uluslararası Lenin Barış Ödülünü çıkarmıştı. Ödül, 1962 yılında Güney Afrikalı devrimci Nelson Mandelaya verilmişti. Ancak Mandela, o dönemde ömür boyu hapis cezası aldığı için ödülünü alamamıştı.
Pakistan kökenli İngiliz Yazar Tarik Ali, Obamayı insan yüzlü emperyalizm olarak tanımlıyor. Tarik Aliye göre Obama yönetimi, Ortadoğudaki şiddetin asıl müsebbibi İsraili eleştirmemekte ve İranı işgal etmekten bile söz ediyor. Yani; Obama ile birlikte ABDnin maske değiştirdiğini, ancak amaç ve yöntem olarak klasik demokrat merkezciliğinden farklı bir yöntem belirlenmediğini söylüyor.
Obamayı eleştirenler Tarik Ali ile sınırlı değil. Amerikan Müdahaleciliği isimli kitabın yazarı olan Yahudi kökenli Amerikalı Dilbilimci ve Yazar Noam Chomsky ise Barack Obamaya en başından beri muhalif olanlardan. Türkiyedeki bir konferansında Uluslararası terörizm nedir sorusuna Amerikan ordusu cevabını veren Chomsky, Obamanın başkan seçildiği gün tüm dünyada yayılan olumlu dalga için hiçbir neden olmadığını, Obamanın, Clinton gibi merkez bir yönetimi uygulayacağını ve dünyanın aslında McCain seçilmediği için şanslı olduğunu söylemişti. Chomsky, başka bir mülakatında ise Obamanın, George Bushtan bile farkı olmadığını ve onunla bir değişimin asla gelmeyeceğini söyledi.
Kısacası; Amerikalı siyahilerle hiçbir sınıfsal ortak noktası olmayan, yarı-beyaz, Harvard mezunu Obama, bu haliyle bir barış sembolü olamaz. Seçim çalışmaları sırasında gerek zenci olduğu için gerek Huseyin ismini taşıdığı için uğradığı ırkçı eleştiriler mutlaka ona bir değer katar. Dünya muhafazakarlığının, yobazlığının ve emperyalizminin merkezi olan bir ülkede zenci birinin başkan seçilmesi de aynı şekilde önemli ve manidardır. Ancak; Amerikan hükümetlerinin en vahşilerinden biri olan Bush çetesinin en kıdemli üyelerinden birinin de, zenci olduğunu unutmamak gerekir.
Merkezi Stockholmde bulunan Uluslararası Barış Enstitüsüne göre Obama döneminde silah satışı hiç azalmadı. Silahsızlanma konusunda hiçbir şey yapmayan, işgal edilmiş ülkelerin bu durumunu devam ettiren, İsraili destekleyen, işkenceleri savunan bir adamı Terörle Mücadelenin başına getiren bir adam, adında barış geçen bir ödülü ne hakla alabilir? Ödülü veren kurumun, daha önce bu ödüllerin kimlere verdiğine bakılırsa, barış konusunda dürüst olmadığını; birtakım güç odaklarının, çeşitli isimleri pişirip önümüze sunmasına yardım ettiğini görüyoruz. Aynı zamanda ödülü alan kişi de uyguladığı ve selefinin başlatıp kendinin devam ettirdiği politikalarla bu ödülü hak etmiyor. Ortada, çift başlı bir yalan söz konusu.
Obama başkan seçildiğinde Amerikan devrimi adıyla başlık atanların, o politikaların seyrini de incelediğinde bugün ne diyeceği merak konusu. Ancak görülen o ki, Obamania, bu ödülle birlikte uzun bir süre daha devam edecek.
En beyaz zencinin; ABDnin kanlı politikalarında, tıpkı selefi hükümetteki zenci Condelezza Rice gibi davranacağını bugünden kestirmek mümkün.
HASAN RUA - Öğrenci
Evrensel'i Takip Et