19 Ekim 2009 00:00
Direnişte değişen aile
İlk zamanlar çevremizin, köylülerimizin, mahallelinin söylediklerinden etkileniyorduk. Bu kriz ortamında greve çıkmanın yanlış olduğunu söylüyorlardı.
İlk zamanlar çevremizin, köylülerimizin, mahallelinin söylediklerinden etkileniyorduk. Bu kriz ortamında greve çıkmanın yanlış olduğunu söylüyorlardı. İki çocukla ne yapacağımızı düşünüyor, endişeleniyorduk. Daha sonra bunun bir ekmek mücadelesi olduğunu yaşayarak gördüm. Ağabeyimle bu daha da pekişti.
Filiz Öğütçü, konuk olduğumuz evinde, direnişte 305inci günü geride bırakan Sinter Metal işçisi eşi Murat Öğütçü ile bu süre içinde yaşadıklarını bu sözlerle anlatıyor.
Murat Öğütçü 27 yaşında. Doğup büyüdükleri Zileden 10 yaşındayken gelmişler. Şu anda Sancaktepeye bağlı Emek Mahallesinde oturuyorlar. Üç oda bir salon bir evde 7 kişi yaşıyorlar. İki çocukları var. Büyük olanın adı Sude. 2.5 yaşında. Küçük olan Selin ise henüz 10 aylık. Selin, direnişin ilk ayında doğmuş. Onun gelişi, ev halkını, babası işsiz olduğu için önce biraz telaşlandırmış. Ancak grevde geçen süre içinde ev halkının direnişe bakışında yaşanan değişimden sonra, bu endişenin de ortadan kalktığı görülüyor. Babası Murat onun için Direniş çocuğu diyor. Evin diğer bir üyesi de Muratın annesi. Annesine oğlunun direnişte olması hakkında ne düşündüğünü soruyoruz. Önceleri Murata Bu ülkeyi sen mi değiştireceksin?! diye çıkışıyormuş. Bugün, Destek olmaya çalışıyoruz. İnşallah başarırlar. Kurban olduğum Allah diyor.
Murat Öğütçü, önce teknik lisede bilgisayar bölümünü, ardından da meslek yüksekokulunda bilgisayar bölümünü bitirmiş. Şu an kapısının önünde direndiği Sinter Metale de 5 yıl önce girmiş. Fabrikada taşlamacı olarak çalışıyormuş. Eşinin ağabeyinin aynı fabrikada işe alınmasına da o önayak olmuş. Şimdi ikisi birden grevdeler.
OTURUP KALKIŞIMIZ DEĞİŞTİ
O arada, sohbetimizi dinleyen Muratın kardeşi Gökhana dönüyor ve birkaç soru da ona soruyoruz. Teknik lisede, bilgisayar bölümünde son sınıftaymış. Üniversiteye gitmeyi düşünüyor. Ancak ağabeyi direnişte olduğu için üniversiteye hazırlık dershanesine gitme şansı olmamış. Ayrıca diğer kardeşi Alinin de Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kimya Bölümünde okuduğunu söylüyor. Gökhan, ağabeyinin direnişe başlamasından sonra, bu süreci birlikte yaşadıklarını anlatıyor ve Evin içi bile değişti, oturup kalkışımız değişti diyor. Direniş için düzenlenen dayanışma gecelerine o da gitmiş.
FAKİR EKMEĞE, ONLAR HAZİNEYE
O arada kapı çalınıyor. Gelenler Muratın dedesi ve ninesi. Tokatta yaşıyorlarmış ve kısa bir süreliğine misafirliğe gelmişler. Dedesi köyde tarım ve hayvancılığın yaygın olduğunu, köylülerin bir süre öncesine kadar buğday ektiklerini, ancak şimdi maliyetlerini bile karşılayamaz hale geldiklerini anlatıyor. Kulakları biraz ağır işitiyor. Yaşını soruyoruz, Tevellüt 76 diyor. Torununun direnişte olmasına dair onun yorumu da şöyle: Fakir ekmeğe bakıyor, onlar Hazineye...
Evde şu an çalışan tek kişi de, Murat ve ailesinin yanında kaldıkları amcası. Eve yakın bir plastik fabrikasında çalışıyormuş. 2.5 yıldır orada çalıştığını söylüyor. Sigortalı bir işmiş ve işyerinde sendika yokmuş. İlk kez düzenli sigortası ödenen bir yerde çalıştığını anlatıyor, daha öncesi için ise Simitçilik, pazarcılık, her işi yaptım diyor. Asgari ücret alıyormuş. Ev 7 kişi için dar geliyor ve bu durum için de Murat direnişte olduğu için yapacak bir şey yok. Biz onların rahat etmesi için kira vermeyecekleri bir yere çıkmalarını istiyorduk, ancak şimdi kira bile veremezler diye ekliyor.
Hayatı boyunca bir emekçi gibi çalışmış, ancak şu ana kadar bir grev ve direniş yaşanan bir yerde çalışmadığı için Muratın işten atılması ve direniş süreci karşısında ancak İnşallah başarılı olurlar diyecek kadar bir iyimserliğe sahip. Zaten Murat da, Evdekiler sana destek oluyor mu direnişte diye sorduğumuzda, biraz takılarak, Amcam başımın etini yiyor diye yanıt veriyor. Ailece fotoğraflarını çekmek istediğimizi söyleyince önce geri duruyor, ancak daha sonra o da kareye ilişiveriyor.
YALANSIZ BİR DÜNYA İÇİN...
Murat ile direnişlerinin nasıl gittiğini de konuşuyoruz. Uzun uzun anlattığı direniş süreci içinde patronun yasadışı olarak taşeron işçi çalıştırdığını ve grevdeki işçilerin direncini kırmak için her yolu denediğini anlatıyor. Müfettişlerin kendilerinin haklı olduğunu gösteren raporlarına rağmen mahkemelerinin 10 aydır sonuçlanmadığını belirtiyor ve Bu Türkiyenin ayıbıdır diyor.
Kasım ayında mahkemenin kendi lehlerine sonuçlanmaması ve ertelenmesi durumunda işlerinin biraz daha zorlaşabileceğinin farkında. İşsizlik ödeneği de kesilmiş olduğu için, artık dayanışma geceleri ve direnişe destek için sattıkları kalem, anahtarlık gibi şeylerle günü kurtarmaya çalışıyorlarmış. Yeni bebeklerinin bezinin, sütünün bile bir maliyet gerektirdiğini hatırlatıyor.
Sendikanın sadece fabrika önünde grevi sürdüren işçilerin yol parasını karşıladığını belirtiyor Murat. Ve direnişleri sürdürmeye kararlı olduklarını söylüyor. Çocuklarımızın geleceği için; onlara yalansız, sömürüsüz bir dünya bırakabilmek için direniyoruz diye de ekliyor. (İstanbul/EVRENSEL)
Fatih Polat - İnan Dursun