19 Ekim 2009 00:00
Buzlar diyarından geldi, Aya İriniyi ısıttı
Kuzey Avrupa cazının 40 yıldır en önemli ve üretken isimlerinden biri olan Norveç kökenli Terje Rypdalı, 19. Akbank Caz Festivali kapsamında Aya İrinide izleme şansı bulduk.
Kuzey Avrupa cazının 40 yıldır en önemli ve üretken isimlerinden biri olan Norveç kökenli Terje Rypdalı, 19. Akbank Caz Festivali kapsamında Aya İrinide izleme şansı bulduk. İlk albümleriyle bu akımın temsilciliğini başarıyla üstlenen bir müzisyen olarak, geçen akşamki konserde bu anlayışın çağdaş klasik müzik veya ambient müzik diye nitelendirilebilecek formasyonlarını, ağırlıklı olarak son albümü Life in Leipzigden oluşan parçalarıyla izleyenlere sundu.
ANALOG PEDALLAR VE KLAVYE
Kendisine analog pedallardan ve bir klavyeciden oluşan orkestrayı yöneten bir şef demek hiç de yanlış olmaz; zira, kendine özgü tonları ve armonik geçişleriyle 100 metreden tanınabilecek bir müzisyen olan Terje Rypdale, o akşamki performansında Norveçli piyanist ekürisi Ketil Bjørnstad değil, çok az çalışma fırsatı bulabildiği bir başka piyanist, Morten Huuse eşlik edince, usta müzisyen parçalarda zaman zaman gitarının sapıyla, zaman zaman mimikleriyle ve zaman zaman da come on nidalarıyla bu insan-makina karışımı orkestrayı yönetmek zorundaydı.
BİZİM ORALARDA ÇOK BUZ VAR
Ustalıkla bu görevi yerine getiren müzisyen, ekürisinin gelmeyişini, Bizim oralarda çok buz var. Malum, insan kayıp düşebiliyor. Geçen sene ben bacağımı kırmıştım, bu sene de Ketil kalçasını kırdı ve piyano çalmak için iskemleye oturamıyor bile! şeklinde açıklayarak esprili bir dille izleyicilerin affına sığındı. Bu eksiklik sebebiyle aslında beklenenin altında bir performans sergileyen ikiliden Morten Huusenin, afacan çocuklar gibi kapağı sökülmüş kuyruklu piyanonun tellerinde fırçalar ve bagetlerle deneysel çalışmalara girmesi, kimi zaman seyircilerin yanı sıra Terje Rypdalin de gitarına sarılmış şaşkın seyirlerine sebep oldu.
SON PARÇA KULAĞI KESİKLERE...
Esas olarak klasik piyano eğitimli bir müzisyen olan Terje Rypdalin kendi kendine öğrendiği ve daha sonra Eric Clapton ve Jimi Hendrix ikonlarından esinlenmeleri sonrasında geliştirdiği caz, ambient ve klasiği harmanladığı tekniğini bir parçada solo, diğerlerinde Huuse ile doğaçlama ağırlıklı sunduğu performansta, üçüncü parçadan itibaren salonu terk etmeye başlayan izleyicilerden sonra geriye kalan kulağı kesik Rypdal izleyicileri, sanatçının sona sakladığı tatlıdan pay alma şansını elde ettiler. Müzik ziyafetinin üstüne yaptıkları tek bisle tatlıyı yedirip, tadı damaklarda geceyi sonlandırdılar.
Erhan Vural