20 Ekim 2009 00:00

Açılım testi

“Kürt açılımı”nın nereye, nasıl varacağı son günlerin tartışmasız birinci gündemi.

Paylaş

“Kürt açılımı”nın nereye, nasıl varacağı son günlerin tartışmasız birinci gündemi.
Gelişmeler, girişimler, tartışmalar...
AKP, açılımı devam ettirmeye kararlı olduğunu söylüyor. (Başbakan Erdoğan) “Sindire sindire yapacağız” diyor.
“Sindire sindire” ile neyin ve nasıl sindirileceği ise netleşmedi.
Örneğin, açılım, Kürt sorununu eksene alan bir yaklaşıma dönüşecek mi? Yani dolaylı ifade yerine doğrudan “Kürt” denilecek mi?
Buna yanıt, “açılım”ın, Milli Güvenlik Toplantısı’ndan geçirilmiş olması nedeniyle başlarda “evet” idi. Ama hemen sonrasında adının değiştirilip “demokratik açılım” ile telaffuz edilmesi soru içeren bakışmalara yol açtı.
“Sindire sindire” denildiği esnada Kürtçenin okullarda öğretilmesini içeren talep içe sindirilemedi. Açılım sahipleri dahi “olmaz” dediler. “Özel kurslarda öğrenilebilir ama resmi olmaz”. “Türkiye’nin resmi dili Türkçedir taviz verilmez.” “Grup hakları Türkiye’yi böler.”
Öcalan’ın açılıma ilişkin merakla beklenen açıklamasında, Kürtçe’nin okullarda okutulmasında ve grup haklarında ısrar etmesine devletin hücre cezası ile yanıt verdiğini öğreniyoruz.
Asıl sürpriz ise Kürtlerin umut besledikleri Cumhurbaşkanı Gül’den geldi. Gül, Belçika yolunda, AB ilerleme raporunda “Kürt” tabirini nasıl çıkarttığını gazetecilere anlatıyordu.
Kürtçe harfleri simgeleyen Q, W, X, Ê harfleri hâlâ yasak. Kürtçe isimlere ilişkin engellemeler devam ediyor. Başbakanın da “olabilir” dediği halde zorla Türkçeleştirilen yer isimlerinin orijinal adlarının verilmesi konusunda da bir gelişme olmadı.
Kürt Enstitüsü, Kürdoloji gibi Kürt kurumlarına şiddetle karşı çıkılıyor. Üniversitede açılan Kürtçe dil bölümünün ismi: “Türkçe olmayan diller”.
Kürtçe’nin TBMM’deki adı: Türkçe olmayan dil. Kürdistan yasak olan bir kelime...
Antalya’daki film festivalinde Kürtçe film gösterilmesi tepkiye neden olmuş!..
Özet olarak, önemli bir noktaya gelmiş olsak dahi, turnusola dönüşen Kürt kelimesinin kabulünün resmi olarak ne kadar mümkün olacağını ileri ki günler gösterecek.
Gelişmelerin çok da iyimser bir hava yarattığını söylemek için henüz erken gibi... Hatta bu aralar sık sık çakan şimşekler görüş mesafesini kısıtlıyor.
Şemdinli’de Umut Kitabevi’nin bombalanmasında bir kişinin ölümüne yol açanların suç üstü yakalanmasından, serbest bırakılmasına kadar uzanan süreçte yargının, devletin ve askerin refleksine, son olarak Ceylan’ın havan topuyla ölümünde yeniden çarpıp kendimize geldik. Savcı olay yerine çok geç gittiği gibi bir de gizlilik kararı koydurttu. Genelkurmay ise işi “asimetrik düşman”a kadar götürdü.
Sadece bu da değil aynı günlerde Sakarya’da telefonda Kürtçe konuşan bir gencin linç edilmek istenmesi, kentlerde yapılan kimlik kontrollerinde en çok kara kaşlı, esmer vatandaşlara ilgi gösterilmesi, Ordu, Sakarya başta olmak üzere birçok kentte mevsimlik iş için giden Kürtlerin mülki amirlerin emriyle kente sokulmaması, saldırıya uğraması, linç edilmek istenmesi, PKK’li denilerek herhangi bir Kürdün dövülmesi, darp edilmesi, hatta öldürülmesi neredeyse meşru hale gelmiş durumda. Yani sadece Kürtçenin değil, Kürtlerin de kimlikleriyle bu ülkenin vatandaşı olarak bugün de içe “sindirilmek” istenmediğini işaret ediyor.
Tam bu süreçte DTP hakkında açılan kapatma davası raporunun tamamlandığı açıklanıyor.
Hükümet, ABD, Irak, İran ve Suriye arasında mekik dokurken, anlaşmalar, açılan kapılar büyük puntolarla yansıtılıyor. Umutlar artıyor.
Kürtler, “Bize ne düşecek” diye beklerken, Siyahi Obama’nın barış ve uzlaşma sloganı attığı ABD’den, Murat Karayılan, Rıza Altın ve Kongre-Gel Bakanı Zübeyir Aydar’ı “uyuşturucu kaçakçısı” ilan eden açıklama geliyor. Sinir telleri geriliyor. Etrafı İran, Suriye, Türkiye ve Irak ile çevrili, yok edilmeleri için elbirliği yapılan PKK yöneticilerinin bu işi nasıl becerdikleri! bir yana, sokaktaki Kürdün ağzından ilk çıkan tepki şöyle: Anlaşılan birileri devrede. Kürt sorunu çözülmek istenmiyor.
İşte bu tablo içinde Öcalan’ın çağrısını öğreniyoruz: Dağdan, Maxmur Kampı’ndan ve Avrupa’dan üç barış grubu gelecek.
“Açılım”ı sahiplenen hükümet, “Kürt öz vatandaşımızdır” diyen devlet, “Özgürlük ve demokrasi havarisi” ABD, “İnsan hakları öncüsü” AB ile bir damla kanın dökülmesini istemediğini iddia edenler için sınav (test) başlamıştır.
HÜSEYİN DENİZ - Gazeteci
ÖNCEKİ HABER

ABD hegemonyasında sona mı geliniyor?

SONRAKİ HABER

Hacı Bektaşi Veli 800 yaşında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...