22 Ekim 2009 00:00

İlk kıvılcım çaktı sıra yangında!

Şimdi metal işçilerinin üretim alanından şehre kadar yaptıkları yürüyüşle gündemde olan yer, bu eyleme kadar başka türlü anılıyordu.

Paylaş

Şimdi metal işçilerinin üretim alanından şehre kadar yaptıkları yürüyüşle gündemde olan yer, bu eyleme kadar başka türlü anılıyordu. İrili ufaklı birçok fabrikanın kurulu olduğu Eskişehir Organize Sanayisi, Ar-ge çalışmaları, gelişmiş enerji ve alt yapı hizmetleri ile övünen bir yerdi. Aynı zamanda birçok ödül de almıştı. Şimdi işçiler için bıçağın kemiğe dayandığı sitede ödüller değil, başka heyecanlar konuşuluyor. “İlk kıvılcım çaktı, sıra yangında” yorumları yapılıyor.
Geçen haftaki yürüyüşe katılan Süsler işçisinin evindeyiz yürüyüşün etkisini öğrenmek için. Yürüyüşten sonra tepkileri soruyoruz. “Atılan işçilere destek olunduğu için memnun işçiler ama bu yetmez diyenler ya da sonuç alınmaz diyenler de var. Çünkü yürümeyle çok zor tamam önemli bir adım, ses çıkartıldı. Ama daha çok birlik olmalı ve içerden işçinin dik durması lazım. Sendika işçisinin arkasında duruyor. Genel başkanın gelmesi bizi sevindirdi. Keşke böyle işten atmalara karşı tüm organize kol kola yürüyebilse ancak öyle başarabiliriz. Bizim fabrikada sendikadan önce daha kötü koşullarda çalışıyorduk Şimdi sendika var bazı haklarımız arttı ama işin başını çekenler hep hedef oluyor. RENTA da işten atılanlar da ilk sendikayı örgütleyen aktif işçiler. İşçiler ileri işçilerin etrafında sendikaya tutkun olmalı sendikada dik durmayı bilmeli. İşçi kendine ve arkadaşına güvenirse hakkını kazanabilir yoksa kimse kimseye al sana hak hukuk demez” cevabını alıyoruz.
YOĞUN MESAİ YA DA EK İŞ!
Organize Sanayiinde bir çok iş yeri, hiç kriz yaşamamış, tık tıkır çalışıyor. Fakat işçilerin yaşamı için ‘tıkır tıkır’ demek imkansız.
3 bin işçinin çalıştığı Sarar fabrikasından 2 bayan işçiyle konuşuyoruz. İlk sözleri ‘Çok kazanan patronumuz bize az veriyor’ oluyor. Mesailer uzatılmış. İşçiler Sarar’da 10 saate yakın çalışıyorlar. Ücretler düşük. Sigortalar yatıyor. Fakat sendika fikrini düşünmek bile yasak.
Genç kadın işçi evli olmadığını ailesine destek için çalıştığını anlatıyor ve ekliyor: Ben babamın evinde asgari ücretle geçinebiliyorum üç kuruş atıyorum kenara ama bu parayla ev geçindirenler var çocuk bakanlar var insan onları gördükçe korkuyor ilersi için çok zor bizim gibiler için yaşam diyor.
Eşi de kendisi gibi işçi olan bir başka Sarar işçisi 1 çocuğu olduğunu masraflarına yetişmek için kısa çalışma yasası uygulanan eşinin fabrikasında eşinin bazen ek işlere gittiğini anlatıyor: Evli olup olmadığımız belli değil birbirimizi gördüğümüz yok. Çocuğumuzla ilgilenemiyoruz. Ben 10 saate yakın çalışıyorum. Eşim yine öyle ek işlere gittiğimiz bile oluyor. Yaşam akıp gidiyor. Bizim bir şey anladığımız yok. Sadece çalışmaya gelmişiz bu dünyaya.
ÇETİNTAŞ’TA KİM NE ALIYOR BELİRSİZ
Kendilerinin çok daha kötü şartlarda çalıştıklarını anlatan Çetintaş Giyim Sanayii’nde çalışan bir işçi iş güvenceleri olmadığını anlatıyor: Bizim orada hak hukuk yok. Devamlı bir düzensizlik var. Kimin ne kadar para aldığı belli değil! Kısa çalışma uygulandı işler iyice karıştı mesailer elden veriliyor. Tam bir curcuna var burada. En ufak tartışmada işten çıkartılıyorsunuz. Sendika tam burada gerekli aslında! Zaten kaybedecek bir şeyimiz yok ama işsizlik o kadar büyük korku ki insanlar yan yana gelmekten korkuyorlar.
‘Nasıl yapmalı?’ diye soruyoruz işçilere... İlk sözü Çetintaş işçisi söz alıyor: Fabrikamızın hemen yanında yine Çetintaş’ın patronu iki kardeşe ait 2 fabrika var. Sadece bunlar birlik olsa organize ayağa kalkar. En kötü koşullarda biz çalışıyoruz ondan en çok bizim örgütlenmemiz lazım. Sesini çıkartıyorsun işten atmayla tehdit ediyorlar, insanlar ondan bile korkuyor ya zaten köle gibi çalışıyorsun diyorum atılsan ne olacak. Yaşam şartları çok zor o yüzden dikkatli olmak lazım ama mutlaka bir şeyler yapılmalı.
İŞÇİLER HAZIR AMA ÖNDER YOK!
Geçen hafta işten atmalara karşı metal işçilerinin yürüyüşünü soruyoruz tekstil işçilerine.
“İş de yürekten destekliyorum. Örnek olmalı bizlere. Tabi onlarda sendika var. Önce bir araya gelmeyi başarmalıyız Organizede... Tekstile bir sendika girse iş değişir ama çok zor. Patronlar ölürde sokmaz sendikayı biz işçiler başarmalıyız” sözleriyle cevap geliyor sorumuza.
Ardından genç kadın işçinin, “Sarar’da daha önce sendikal çalışmalar oldu. Ama Sarar isim değiştirip CCS Sarar oldu. Sendika gitti bir daha da örgütlenemedi. Çok işçi var ve başı çekecek insan yok ama artık zor böyle çalışmak birileri bir şeyleri göze almalı” sözleri ekleniyor muhabbetimize.
Bir başka kadın işçi giriyor söze heyecanla: Sendikalaşan yerlerin bazen işten atmalarla karşılaştığını biliyoruz ama başka çare yok bu korku tek başına bir şeyi çözmüyor. Geçen hafta olan yürüyüşü şimdi sizden duyuyorum bence haklarını almak için insanlara destek olmak lazım bugün onlara yarın bize... Keşke bir araya gelebilsek! (Eskişehir/EVRENSEL)

SENDİKALAR ORTAK MÜCADALEDEN YANA

Görüşlerini aldığımız sendika şube başkanları ise; işten atmalara karşı birleşik mücadeleden başka yol olmadığında hemfikirler. İşten atmalar karşısında emekçilerin meydanlarda kol kola birlikte mücadele vermesi gerektiğini belirten Tek Gıda İş Eskişehir Şube Başkanı Kadir Özenler; “Bizim örgütlü olduğumuz ETİ’de iki gün önce yirmi dört işçi daha kapı önüne konuldu. Gerekçe ise ekonomik daralma ama patronun asıl niyeti grevin intikamını almak, işçiyi sindirmek, sendikaya göz dağı vermek. Bunun karşısında işçilere düşen ise; sağ sol, o sendika bu sendika demeden tabanda bir birliktelik sağlamaktır. Çıkarılanlara üzülme vakti artık geçti. Sadece ETİ’deki değil Eskişehir’deki atılan tüm işçilerin işe alınması için sonuna kadar mücadele vereceğiz” dedi.
Harb-İş Sendikası Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak ise; “Bizim emekçilerin birliğinden başka amacımız ve beklentimiz olmamalı, bu iş bürokratlarla değil, emekçilerin birliğiyle çözülecektir. Bu da sendikaların öncülüğüyle olmalıdır. sendikalar kapı kapı emek örgütlerini dolaşmalı ve bu işin çözümünü de burada görmelidir” dedi.
Birleşik Metal İş Şube Başkanı Bayram Kavak da; “Sadece bir fabrikadaki değil, tüm fabrikalardaki işten atmalara karşı mücadeleyi ortaklaştırırsak, bu saldırıları ancak o zaman püskürtebiliriz. Susmakla, köşeye çekilmekle bu iş çözülmez. Sesimizi birleştirip daha gür bir şekilde haykırmalıyız” dedi.

DESTEK VERSEK, KARŞIMIZA İLK SENDİKAMIZ DİKİLİR!

Bir kahvede buluştuğumuz Arçelik işçileriyle, geçen hafta metal işçilerinin organizeden şehre kadar yaptıkları yürüyüşünün kendilerinde yarattığı duyguyu soruyoruz. “İşten atılmışlar haklılar yürümekte. Onlar başka sendikaya üye işçiler ama sendika ayrımı yapmak doğru değil. Sanki biri solcu, diğeri sağcı sendika gibi gözüküyor. Hâlbuki iki sendikada da solcu ya da sağcı, işçilerin sendikası...”
Peki geçen hafta işten atılan işçilerin yürüyüşüne destek vermeyi düşündünüz mü? diye soruyoruz Arçelik işçilerine. “Hiç öyle düşünmedik ama şimdi sorunca isterdik tabi. İşçi birbirine destek olmalı. Ama işverenden önce sendika üstümüze çullanır. ‘Nasıl katılırsın başka sendikanın eylemine?’ diye. İzin vermez. Bence sendikalar aralarındaki sorunları bir kenara bırakıp birlikte hareket etmeliler” cevabı çok şeyi anlatıyor aslında...
Yürüyüşü duymadığını ama desteklenmesi gerektiğini düşünen genç Arçelik işçisi, “işçi işçiyi desteklemese bindiği dalı keser” diyor. Sözlerini sürdürüyor: Ben 4 senedir Arçelik’te çalışıyorum. Sendika ile işveren birlikte hareket ediyor. İşin gerçeği bu. İşveren temsilcisinden farkları yok. Bu değişmeli işçiler kendileri aday olup seçilmeli. Arçelik işçisi kalifiye işçidir, belli standartları vardır. Bu işsizlikte Arçelik’te çalışmak bir şans gibi... Ancak bizde de birçok sorun yaşanıyor. Türkiye’nin en büyük şirketlerinden biri olan Arçelik’te yüzde 2 sözleşmeyle çalışıyoruz. Yıllık izinlerimiz gasbediliyor. Daha birçok şey sayılabilir. O yüzden ‘benim işim garanti bana bir şey olmaz’ dememek lazım. Bence tek sendika olacak ve işçinin yanında olacak. Öyle patron temsilcisi gibi çalışmakla olmaz.

MADALYONUN DİĞER YÜZÜ

Eskişehir ilçe ve beldelerindeki nüfus, sanayileşen kentte iş bulmak, daha rahat yaşama imkanlarına kavuşmak umudu ile şehir merkezine toplanmış durumda. Eskişehir’in merkez nüfusu 800 binlere dayanırken ilçe ve beldeleri hızla erimiş. En gelişmiş ilçesi 15 binlere kadar düşmüş. Bu yaşanan iç göçle organize sanayi, Eskişehir’in çevresinde kurulu fabrikalar birer işçi havzalarına dönüşmüş durumda. Genel anlamıyla dışarıdan öğrenci kenti, mutlaka gezilmesi gereken sanat ve kültür kenti imajına rağmen madalyonun diğer yüzünde köylerden gelen ve hızla işçileşen sonraki kuşaklarını da işçi olarak yetiştiren bir sanayi ve işçi kenti var. Gelişen sanayi şehre rengini verdikçe, büyüyen işletmeler kârlarına kâr katarken, on binlerce işçinin umutları azalıyor, yaşam şartları geriye gitmeye devam ediyor.
Erdal Saran
ÖNCEKİ HABER

Emek Mahallesi’nde baza isyan sürüyor

SONRAKİ HABER

Benzine yine zam yapıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...