23 Ekim 2009 00:00
BASIN TURU
Daha önce Gazzenin laneti asırlarca değilse bile, çok uzun yıllar İsraillilerin peşini bırakmayacak dediğimizde, durumu pek de abartmış sayılmazdık.
Daha önce Gazzenin laneti asırlarca değilse bile, çok uzun yıllar İsraillilerin peşini bırakmayacak dediğimizde, durumu pek de abartmış sayılmazdık. Zira geçen yılın sonunda başlayıp, bu yılın başlarında biten ve üç hafta süren İsrailin Gazzeye saldırılarından bu yana, İsrail krizlerle boğuşuyor; özellikle, varlığının hayat damarlarını oluşturan Batı ile önemli krizler yaşıyor.
Uluslararası İnsan Hakları Komisyonunun Goldstone başkanlığında hazırladığı ve İsrailin Gazzeye saldırılarında, dört bir yandan kuşatılan Gazze halkına karşı yaptığı katliamları ayrıntılı ve kesin bir şekilde gün yüzüne çıkaran rapor karşısında, İsrail ve onun yöneticileri afallamışken, hemen ardından Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün (STG), dünyada basın ve ifade özgürlüğü konusunda, ülkelerin 2009 yılındaki ilerleme ve gerilemesine dair verdiği rapor geldi.
Geçmişte basın özgürlüğü konusunda Ortadoğuda en üst sırada yer alan İsrail, ileri derecede güvenilir olan bu raporda, basın özgürlüğü konusunda 30 derece geriledi. STG raporunda, Arap ülkelerinden Kuveyt ilk kez 60. sırada, Lübnan da 61. sırada yer aldı. Ancak İsrail, 47. sırada iken, 93. sıraya geriledi ve basına kısıtlamalar ve engeller uygulayan ve hatta gazetecileri tutuklayan ülke olarak vasıflandırıldı.
Ancak Batılı toplumlar, İsrail hükümetlerinin ve bunlara bağlı gazetelerin yanıltıcı ve yanlı tutumları sebebiyle, İsrailde askeri sansür makamlarının, neyin yayımlanıp neyin yayımlanmayacağı konusunda hâlâ ilk ve son sözü söyleme hakkına sahip olduklarını, maalesef bilmiyorlar.
Mesela Batılı gazetecilerden, çalıştıkları gazete veya televizyonlara haberlerini iletmeden önce, askeri sansüre göndermeleri istenir. Ve bu şekilde çalışmayan gazeteciler hemen sınır dışı edilir veya mesleğini yapabilmesi açısından mecburi olan gazeteci çalışma izni yenilenmez. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, işte bu askeri sansür gerçeğini, devletleri sınıflandırdığı yıllık raporlarında uzun yıllar görmezlikten geldi; daha doğrusu gerektiği şekilde ele almadı.
Ancak Gazzede akan çocukların kanı, SGÖnün ve diğer çevrelerin, İsrailin çirkin yüzünü bütün çıplaklığıyla, mecburen görmelerini sağladı. Ayrıca, İsrailin bombardımanı sonucu yıkılan binaların önünde protesto mitingleri yapan Gazze halkının ve Gazzenin dışından gelenlerin bu konuda oynadığı rolü muhakkak itiraf etmek gerekir.
Belki de İsrailin, büyük bir aptallık örneği sergileyerek, Gazzeye saldırıları esnasında Batılı gazetecileri, çatışma meydanlarına iki kilometre uzaklıktaki küçük bir tepede sıkıştırıp Gazzeye girmelerini yasaklaması da, İsrailin gerçek yüzünün ortaya çıkmasında büyük bir rol oynamıştır. Öyle ki, bölgede tek demokratik devlet olduğunu iddia eden bir devletin böyle bir davranışı, bu devlete karşı bir nefretin oluşmasına yol açtı; ve bu saldırıların ardından hazırlanan belgesellerde basın, bu konuyu bütün ayrıntılarıyla yansıttı.
Öte yandan, mesela bu listede Suriyenin 165. sırada olması, Libyanın 156. sırada olması veya Yeni Irakın 127. sırada olması, Fasın ise bir sıra ilerleyerek 127. sırada olması, Birleşik Arap Emirliklerinin de 86. sırada olması karşısında her ne kadar üzüntü duysak da, İsrailin bu büyük düşüşü karşısında memnuniyet duyduk.
Basın ve ifade özgürlüğü, ileri olmanın ve diğer bütün alanlardaki kıyaslamaların en belirgin ölçütüdür. Yukarıda belirttiğimiz Arap ülkelerinin bu listedeki yeri, Arapların geri kalmasının sebebini her sene açıklayacaktır.
Londrada Arapça yayımlanan Al-Quds Al-Arabi gazetesi başyazı, 21 Ekim 2009, Çeviren: Adnan Yılmaz