24 Ekim 2009 00:00

Barış çığlığı

Oturmak için eylem alanına getirdiği bezi “seccade” niyetine yere serip üzerinde namaz kılan anne gördünüz mü? Birilerinin “bölücü-terörist-Ermeni” diye tabir ettiği, dağda olan bir PKK’li yurttaşın annesini kılarken gördüm.

Paylaş

Oturmak için eylem alanına getirdiği bezi “seccade” niyetine yere serip üzerinde namaz kılan anne gördünüz mü? Birilerinin “bölücü-terörist-Ermeni” diye tabir ettiği, dağda olan bir PKK’li yurttaşın annesini kılarken gördüm.
Namaz vaktinde namaz kılanları çok görmüşüzdür. Dini motifleri öne çıkaran eylemlerde de karşılaşmış olabiliriz.
Ancak, bir yanda birilerinin “dağ-kart-kurt” dedikleri dil ve “bölücü-yıkıcı” dedikleri şarkıların söylendiği, diğer yandan “İyi Niyet Havarileri”nin dört gözle beklendiği bir kutlama anı dışında, bunu görme ihtimalimizin çok düşük olduğuna inanıyorum.
Ve dahası, yüzünün çiziklerinden kalbi okunabiliyordu annenin. Çevresine sessiz halkalar yayan dudaklarının ritmik hareketlerinden, yüreğinin derinliklerinden gelen sesler duyulabiliyordu.
Namazdan sonra ellerini açıp gökyüzüne baktı. Oynayan dudaklarından gelen sinyalleri; “Tanrım, bu adımı onurlu bir barışa vesile eyle” biçimde algıladım. Ben de, birdenbire, yüreğimden gelen karşı konulmaz komutla âmin âmin deyivermiştim.
Barışa açılan pencerenin kutlaması yapılıyordu. On binlerce insan, Diyarbakır Batıkent semtinde bulunan alanda bir araya gelmişti. Sevgi sel olup akmış, coşku doruklarda gezinip durmuştu orada. Ve son beş yılın etkinliklerinde görülmediği kadar kadın vardı. Bizler karşılıksız emeğin masasıyla yoğrulan barışın hamuru anneleriz diyenler, çocuklarını ve çocuklarının arkadaşlarını bekliyordu.
İki gündür ayaktaydılar. Bir kısmı, yorulan bacaklarını kısmen de olsa dinlendirmek için çevrede bulunan uygun yerlere çekilmişlerdi. Ve platformdan “geliyorlar” duyurusu yapıldı. İnanın ki anons ile birlikte alandaki kalabalık üç katına çıktı. İşte o sıralarda gördüm alanın kıyısında namaz kılan bu anneyi.
***
İmralı adasındaki cezaevinde tek başına kalan Öcalan, gerillalara “Tıkanan siyasal sürecin önünü açmak için bir adım atın, barış grupları gönderin” çağrısında bulunmuştu.
Bu çağrıya yönelik medya üzerinden çeşitli değerlendirmeler yapıldı. Çoğu kişi, önünde durduğu dünyaya açılan pencereye göre yorumlarda bulundu. Birileri de evin avlusuna çıkıp gördüklerini insanlarla paylaştı.
Sorusu bol bir süreç başlamıştı.
Devlet nasıl davranacak?
Bunların akıbeti 1999 yılında dağdan ve Avrupa’dan gelen 10’ar kişilik “barış grupları” gibi mi olacak?
Aynı akıbete maruz kalmaları halinde Türkiye nerelere sürüklenir?
Kürt sorununu çözümü ve çözüm beklentileri başka bir bahara mı kalacak?
Ve 19 Ekim günü, 8’i Kandil dağından olmak üzere 34 kişi taşıdıkları kimlikleri gizlemeden Habur sınır kapısından ülkelerine giriş yaptı.
Siyasal bir karar alan devlet aklı, bu ülke çocuklarının cezaevi yerine, aileleri ve halk ile buluşmasının korkulacak bir şey olmadığının hassasiyetini gösterdi.
Görüldü ki;
Türkiye bölünmedi,
İnsanlar, niye bunlar serbest bırakıldı diye Fırat’ın batı yakasında sokaklara dökülüp linç girişimlerinde bulunmadılar.
Ancak bir şeyin değiştiğini gördük. Daha önce, “bindirilmiş kıtalar” üzerinden sokaklarda taşınan saldırılar, linç girişimleri, bugün siyasi parti başkanları üzerinden “parlamento zeminine” taşınmıştı.
Peki, “İyi Niyet Havarileri” niçin gelmişlerdi? Tıkanan siyasal sürecin önünü açmak için gelmişlerdi. Ne istiyorlardı? Onurlu bir barış istiyorlardı. Kürt sorununun silah/şiddet dışı yöntemle çözümüne katkı sunmak istiyorlardı. Kürtler dahil bu ülkede yaşayan tüm halkların eşit, özgür ve onurlarına saygı duyularak yaşamasını istiyorlardı.
Bu sese kulak vermek insan olmanın gereğiydi. Türkiye toplumunun vicdanı kişi ve kurumları ile Kürtler de haklı olarak bu sese değer verdiler, sahiplendiler.
Silopi’den Ağrı’ya, Çukurca’dan Gaziantep’e kadar her yerde yüz binlerce Kürt, “İyi Niyet Havarileri”nin uzattığı eli tutmak için 3 gün boyunca ayaktaydılar.
Bir Kürt anne, televizyon ekranlarına da yansıyan konuşmasında niye ayakta olduklarını şöyle açıklamıştı. “Öcalan’ın iyi niyet ve duyarlılığını temel alan çağrısına sahip çıkmak için buradayım. Dağdaki çocuklarımıza sahip çıkmak için buradayız. Barış elçilerine sahip çıkmak için buradayım. Bu savaş dursun, barış olsun diye buradayım. Türk analarının da ağlamaması için buradayım. Artık devlet de adım atsın diye buradayım.”
İyi Niyet Havarileri hoş geldiler. Onurlu bir barış için gösterdikleri çabalarda başarılı olmalarını dilerim.
MİHDİ PERİNÇEK - İnsan Hakları Savunucusu
ÖNCEKİ HABER

Davullar bu kez farklı çaldı

SONRAKİ HABER

YOLCULAR İÇİN EL AYNASI

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa