25 Ekim 2009 00:00

SÖZ OLA TORBA DOLA


Nınnnnlayarak, vınnnnlayarak 3G boyutuna ulaşmak için uğraşılsa da, hala 3F boyutunda inleyip duruyoruz ne yazık ki. Portekiz diktatörü Salazar, ülkesini 3F (Futbol, Fiesta, Fado) ile yönettiğini söylemiş ya yıllar önce. İşte biz bugün o boyuttayız. Elimizde 3G taşısak da, beynimizde 3F var. Ünlü romanların satır aralarından bile bir bölüm çıkartılan ve uzatıldıkça uzatılan, geçen yazımda bunlardan birine ucundan azıcık değindiğim dizi düzmecelerini Salazar’ın uzun havası Fado’nun yerine koyarsak, sıra bir başka f’ye, futbola geliyor.
Boy boy esip duran dizi düzmecelerinden “Es Es”te öğretim üyesi Işık beyin kütüphaneye bakışındaki dar açının Eskişehirspor’un yapısal bünyesindeki derecesini düşüneceğim bugün. Öncelikle bir kütüphanesinin olup olmadığını; başta topçuları olmak üzere ilgili ilgisiz, yetkili yetkisiz durumundaki her tür insanın kütüphaneye bakışlarındaki açının derecesini… Kentin ayaktopu takımının bu yılki başarısının, çalışmanın dışında okuma alışkanlığından da kaynaklanmış olma olasılığını… Ayaktopu takımını çalıştıran Rıza hocanın bakış açısının Işık hocanınkinden dar ya da geniş olup olmadığını… Belki de dar açıdan öte bir genişlikteydi Rıza hocanın kütüphaneye bakışı. İşte bütün bunları düşünüyorum.
Hani olur ya, dizinin başı dertten kurtulmayan araştırma görevlisi görüntülü delikanlısı Uras, üniversite kütüphanesinden atılırsa bilgi(!) ve deneyimini(!) kullanabileceği bir yer bulmuş olur belki de. Ne var ki, Uras’a olası bir iş yeri bulmanın ötesinde sağlam bedenlerin üzerinde sağlam bir baş oluşturmak için gereklidir kütüphane. Ama bizim yetkili ilgililer ya da ilgili yetkililer, her tür topçular ve de tüm sporcular sağlam bir bedeni yeterli bulup da gerisini boş vermişlerse… Verirlerse ya da… Hani, benim ülkemde sağlam kafa pek hoş karşılanmaz da…
Dedim ya, “Es Es” damarımda çok kötü esintilere yol açtı. O esintiler de aldı beni nerelere götürdü. Üç büyüklere, dört büyüklere, beş büyüklere, başı büyüklere, başı bozuklara, daha bilmem nerelere…
Oyuncusuna; hele de yabancısına kucak dolusu para döken kanaryaların, aslanların, kartalların üç beş kuruş da kütüphaneye ayırdığı duyulmamıştır bugüne dek. Ülkemiz ayaktopu çalıştırıcıları arasında adı okuyana çıkmış, bir benzerine daha rastlanmamış Tolunay Kafkas’ın kulübünde; eşinin çok okuduğundan dem vuran cumhurbaşkanının memleketinin kulübünde bir kütüphanenin yokluğunu düşünmenin olanaksızlığını düşünüyorum. Doğal olarak baş büyüklerin, başaltı küçüklerin, ortancaların, her boyların, şebboyların, geride kalanların kütüphanesiz olmalarını da… Kuşkusuz Işık beyin, Uras efendiye yaptırdığı kayıt(!) işinin, varsa eğer kulüp kütüphanelerinde sakatlanmış ayaktopçu eskisine, yaşlanmış malzemeciye yaptırılıyor olmasını da.
Her boy kulüplerde bulunmasa bile, bu kulüplere boy veren futbol federasyonunun vardır hiç değilse birkaç bin kitaplı bir kütüphanesi. Üstelik de ulusal ayaktopu konusunda özel bir dermesi de kesinlikle bulunuyordur. Olmalıdır da. Yoksa neye yarar onca sağlam ayağın, baldır bacağın oynaşmasının görüntüsünü satarak para kazanmak. O parayı da ulusal ayaktopu takımını Güney Afrika’ya taşıyamayan hocanın yoluna dökmek; ama bir kütüphaneden yoksun bırakmak.
Hele de üyelerinin çoğu ayaktopu üzerine kalem oynatıp çene çalıyor olsa da adı Türkiye Spor Yazarları Derneği olan spor yazanların meslek örgütünde bir kütüphanenin varlığı olmazsa olmaz türünden bir şeydir. Çünkü, yazanların daha bir gereksinimi vardır kütüphaneye, kitaba, okumaya, bilgiye, doğruyu değilse bile doğru yazabilmeleri için.
Yoksa, bir kitaptan yapılan alıntılarla beden eğitimi üzerine günlerce, haftalarca yazmak; her yazının altına da ısrarla kaynak yerine kaynakça yazmak kaçınılmaz olur. Çünkü, kaynakça birden çok kaynağın yer aldığı bir dizelgedir. Bibliyografyanın da Türkçesidir. Adamcağızın Türkçe kullanması övgüye değerdir de, yanlış sözcük kullanması yergiye nedendir. Bu da okumayı; ama iyi okumayı gerektirir.
Kitapsız, kütüphanesiz kulüpler için bugünler iyi bir fırsat olabilir aslında. Çünkü, İstanbul’da bir kitap şenliği var bilindiği gibi. Haydi başkanlar, eller cebe… Yani, cep telefonuna değil. Keseye. Yatırım da başa...
ÜSTÜN YILDIRIM

Evrensel'i Takip Et