27 Ekim 2009 00:00
BAŞYAZI
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğun Genelkurmay karargahındaki bütün generalleri arkasına alarak...
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğun Genelkurmay karargahındaki bütün generalleri arkasına alarak, 26 Haziranda yaptığı basın açıklamasıyla bir kağıt parçası olarak ilan ettiği belgenin gerçek olduğunun ortaya çıkması, Genelkurmaydaki komplo, darbe hazırlığı tartışmasını yeniden alevlendirdi.
Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığında (eski adı Psikolojik Harp Dairesi) hazırlandığı iddiasıyla geçtiğimiz haziran ayında deşifre edilen Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı belgenin kopyası üstündeki incelemede, belgedeki imzanın Albay Çiçeke ait olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak imzanın kopya olması nedeniyle, belge bir kağıt parçası olarak ilan edilmişti.
Bütün bu gelişmelerden sonra da Albay Çiçek görevine devam etmiş, sadece kadro yetersizliği nedeniyle amiral yapılamamıştı.
Yine Genelkurmayda bir subayın, İrtica İle Mücadele Eylem Planı olarak bilinen planın aslını, bir ihbar mektubuyla birlikte savcılığa ilettiği belirtiliyor.
Elbette ki yaşananlar ve sürecin böyle evrilmesi, teknik olarak açıklanabilirse de, Genelkurmay gibi hassas bir kurumun en hassas dairesinde böyle bir belgenin hazırlandığı şüphesi bile, pek çok önlemin alınmasını gerektirirdi. Ama Genelkurmay, böyle bir olay olmamış gibi davrandı. Ortada olan planın gerçek olduğunun ortaya çıkmasıyla, topluma karşı psikolojik harekat hazırlayarak ülkede kargaşa çıkarmayı amaçlayan bir planın hazırlayıcılarının o hassas görevde kalmalarına izin veren, Genelkurmay başkanına kadar bir dizi yetkilinin, en hafifinden görevlerini ihmal etmiş olduğu şimdiden ortaya çıkmıştır.
Anlaşılıyor ki, şimdi bu belgenin aslı ortaya çıkmıştır ve Albay Çiçek ve emrindeki ekip, herhalde yeniden sorgulanacaktır. Ama böyle bir kurumda, hazırlanan planlar, herhangi bir görevlinin kafasına estiği için olmayacağına göre artık bu soruşturmanın Albay Çiçek ve ekibiyle sınırlı kalması kabul edilemezdir.
Ancak bu belge ortaya çıktığında; Genelkurmayda böyle bir plan öyle birkaç kişinin kararıyla olmaz. Önce Genelkurmay 2. başkanı emir verir. Sonra aşağıya doğru tüm kademeler kendilerince emri geliştirir ve sonuçta ilgili daire planı yapar diyenlerin dedikleri doğruysa (bu açıklamalar o zaman reddedilmedi), şimdi belgenin doğruluğunun ortaya çıkmasıyla, tersten bu emri ilk verene kadar uzanan emir komuta zincirini kapsayan bir soruşturmanın yürütülmesinin zorunluluğu artık kaçınılmazdır.
Bu açıdan bakıldığında, daha önceki darbe hazırlıklarından daha ileri bir hazırlığın olduğunu söyleyebiliriz. Üstelik de büyük olasılıklı bir soruşturma başka planları da ortaya çıkarabilecektir.
Elbette bütün bunların olabilmesi için;
1-) Savcıların soruşturmayı yeniden başlatacak kadar cesur ve kararlı davranabilmesi,
2-) Siyasi iktidarın Demokratik Açılım kahramanı olarak ortada dolaşırken, daha ilk adımda Kürtlerin coşkulu kutlamaları, yüksek beklentilerinden korkuya kapılarak şoven milliyetçi güçlerin kucağına atladığı gibi yapmayıp, sonuna kadar gitme cesareti gösterebilmesi,
3-) Genelkurmay başkanının, kağıt parçası ilan ettiği bir kararlılıkla, Hayır yanılmışız. Bu gerçek bir belgeymiş ve gereken yapılacaktır deme cesaretini ve tutarlılığını(*) gösterebilmesi halinde, halka karşı düzenlenen psikolojik harekatlar ve darbe girişimleriyle hesaplaşmada bir adım atılmış olacaktır.
Aksi halde, pek çok kere olduğu gibi, iktidar ve muhalefetin söz düellosu içinde asıl gerçeğin yok olup gitmesi işten bile değildir. Yani Albay Çiçekle başlayıp birkaç yardımcısının kurban edilmesiyle aysbergin altındaki büyük gerçeğin üstü örtülebilir!
(*) 26 Haziran 2009 günkü basın toplantısında Başbuğ, TSKya karşı asimetrik ve psikolojik bir hareket yürütülmekte; TSK yıpratılmak istenmektedir. Bu odakların kim olduğu konusunda, Genelkurmay bilgi sahibidir ve bunlar MGKda konuşulacaktır! demişti. Şimdi, belge gerçek olunca, TSKya karşı asimetrik ve psikolojik savaş ilan edenler, Albay Çiçek ve ona emir verenler olmaz mı?
İHSAN ÇARALAN