28 Ekim 2009 00:00

UZUN MESAFE

Her yeni şehir insana bakabilme yetisini hatırlatır. Binalara, eski yapılara, yoldan gelip geçenlere bakamadan edemeyiz. Açık her kapı adeta içeri davet eder gözlerimizi. Tabelalar, isimler, cadde ve sokak adları!..

Paylaş

Her yeni şehir insana bakabilme yetisini hatırlatır. Binalara, eski yapılara, yoldan gelip geçenlere bakamadan edemeyiz. Açık her kapı adeta içeri davet eder gözlerimizi. Tabelalar, isimler, cadde ve sokak adları!..
Geçen hafta Diyarbakır’daydım. Diyarbakır’da gözlerim Çince ilan aradı ama göremedim. Hatırlarsanız Kürtçe’si yasaklanınca bayram kutlama afişleri Çince hazırlanmıştı geçtiğimiz yıllarda. İşte o Diyarbakır’da beş yüze yakın hekim üç gün boyunca Mezopotamya Tıp Günleri’nde buluştu; Kürtçe, Türkçe, İngilizce ile tıptaki gelişmeleri paylaştılar. Sunumlar anında diğer iki dile çevriliyordu. Katılım Türkiye ile sınırlı değildi elbet; Suriye, Irak, İran, Ermenistan, Gürcistan gibi komşu ülkeler yanı sıra Avrupa’nın farklı ülkelerinden ve hatta Avustralya’dan katılımcılar vardı.
İsteyen Türkçe yaptı bilimsel sunumunu dileyen Kürtçe veya İngilizce. Örneğin Suriye’den katılan bir Kürt hekim Türkçe’yi yeğledi. Son gün nedenini izah etti ve dedi ki: “Türkçe sadece Kenan Evren’in dili değil; Türkçe aynı zamanda yaşamının yirmi yılını düşünceleri nedeni ile cezaevinde geçiren İsmail Beşikçi’nin dilidir. Ben işte konuşmamı İsmail Beşikçi’nin Türkçe’si ile yapmış oldum.”
Dedim ya her şehir insana bakabilme yetisi için sonsuz imkanlar sunar. Suriyeli Kürt hekimin sözleri bana alfabeyi hatırlattı. Ve sordum kendime; bakınca bize aynı şeyi anlatacak ama okurken farklılıklarımızı dil üzerinden hissettirecek bir alfabe mümkün mü diye?
Aslında yanıtını biliyordum. Bize Uzak Doğu olarak belletilen coğrafyada Japonlar, Çinliler, Koreliler ve diğer halklar birbirlerinin ülkesinde kaybolmadan rahatça dolaşabiliyorlar. Nasıl mı?
Yıllarca öncesinde Japonca öğrenmek istemiştim. Öğretmenim Japonca yazı dilini öğrenirsem yazı sistemlerinde Kanji kullanan ülkelerin sokaklarında daha rahat dolaşabileceğimi anlatmıştı. Anlamayınca bir örnek verdi. Dedi ki bak şu Kanji’ye, dedim ki ‘uçak’. Ama bileşenlerine baktığında hava, demir, uçmak anlamlı Kanjilerden oluşuyor diye hatırlattı. Yine anlamayınca ‘bulmaca gibi düşün’ dedi. Bu sefer bulmacayı ben sordum: ‘havada uçan demir nedir’ diye. Evet benzer kanjiyi kullanan ülkelerin insanları farklı dillerde aynı Kanji yazısı ile karşılaştıklarında onu kendi dillerinde seslendiriyorlar ama anlamı değişmiyor: ‘Havada uçan demir yığını!’
Ya bizim coğrafyamızda? Osmanlı gibi zor olduğu söylenen bir yazı dili ile uzak doğunun yazı sistemini karşılaştırınca hayıflandım. Tamam dil farklılığımız, ya anlam? Anlamı hangi dil farklılaştırabilir ki? İşte Kanji yazı sistemini bu nedenle çok seviyorum.
Mezopotamya Tıp Günleri’nde yeniden düşündüm; dedelerimiz aynı ülkenin nüfus cüzdanını taşıyan bizler şimdi anlaşabilmek için çevirmen kullanıyoruz. Neden? Dedeleri aynı ülkenin nüfus cüzdanını taşıyan Kürtler zaman içinde aynı dili dördü aşkın alfabe ile yazmışlar, yani yazı ortak dil için ayraca dönüşmüş: Latin, Arap, Kiril alfabesi ve diğerleri…
Tüm bu yaşanmışlıkların ışığında Türkiye’de resmi ideoloji olarak Güneş Dil Teorisine geri dönüş ve çivi yazısı kullanımı daha mı insani olurdu diye sorasım geliyor. Ama yine de benim gönlüm Kanji’de kaldı.


Ötekinin alfabe hali & Katagana
Bugün affınıza sığınarak sağlık dışında bir alanda dil ve alfabeler bağlamında paylaşımda bulunmuş oldum. Sizlere bize uzak coğrafyaların gizemli yazı sistemlerinden Kanji’den bahsettim.
İsterseniz biraz da Japon alfabelerinden bahsedelim. Japonlar aynı metinde üç ayrı yazı sistemini yan yana kullanıyorlar. Hiragana, Katagana ve Kanji. Bunlardan Hiragana ve Katagana hece alfabesi olmakla birlikte Kanji’yi alfabe değil farklı bir yazı sistemi olarak adlandırmak gerekiyor.
Halkların dili yazıya dönüştürme öyküsü kendileri hakkında ipuçları verir her zaman. Örneğin Japonların aynı cümle içinde Hiragana alfabesini Japonca kökenli sözcükler, Katagana alfabesini ise yabancı dillerden köken alan sözcükler için kullandıklarını söylersem şaşırır mısınız? Aynı yazıdaki Kanjiler ise kelime köklerini yazmakta kullanılır. Adeta her bir Kanji bir sözcük yerine geçer.
Bunlara neden mi değindim? Gün olmuyor ki Kürtçe’nin tamamı veya bir harfinin yazıya dökümü devletlü sorunu haline gelmesin. En son geçen hafta e harfi üzerindeki inceltme işareti kullanılmış nüfus cüzdanı yeni inkar hattına su taşıdı.
Hal böyle olunca yasakçı zihniyetin bir gün oturup Türkçe bir gazeteyi bırakalım Kanji’yi Hiragana ve Katagana alfabesi kullanarak yazmalarını önermek istiyorum. Bakalım Hiragana ile yazılabilecek kaç sözcük bulabilecekler. Bırakalım bir gazeteyi Türkçe’nin en sık kullanılan sözcüklerinden ay adlarından kaçı Hiragana ile yazılabilecek? Katagana yani yazıda ötekinin alfabesi sanırım şoven güruhu Türkçe ile yüzleştirecektir.
Bir başka yazımda Hiragana ve Katagana alfabesi ile Türkçe’de sizlerle buluşmak dileği ile!
DR.ZEKİ GÜL
ÖNCEKİ HABER

Salgının faturası veliye çıktı

SONRAKİ HABER

Evleri için ayaktalar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...