28 Ekim 2009 00:00

Hava(n)eden bu kadar ağır, Ceylan?

Bir çocuk 13 yaşında… Bir çocuk zamanından önce öldüğünde ne düşünürsünüz? Bir de koyunları otlatırken… Bir yandan bin bir hayaller kurarken… Ne düşünürsünüz? Hiç olmaması gereken yerde hiç olmaması gereken biçimde…

Paylaş

Bir çocuk 13 yaşında… Bir çocuk zamanından önce öldüğünde ne düşünürsünüz? Bir de koyunları otlatırken… Bir yandan bin bir hayaller kurarken… Ne düşünürsünüz? Hiç olmaması gereken yerde hiç olmaması gereken biçimde…
Peki, kocaman ülkede çıkan cılız sesler kalabalığın sessizliğinde boğuluyorsa… Lanet olsun diyesi geliyor insanın, lanet olsun sessiz geçen her ana, öfkeyi biriktirmeyen, teslimiyetle geçen her ana.
15 gün sonra öğrendik ki “suçlu” Ceylan’mış. Analar duyun, çocuklarınız durup dururken koyun otlatmakta ısrarcı olurlarsa kıvırın kulaklarını!
“… görevli iki patlayıcı uzmanı tarafından hazırlanan raporda Ceylan’ın elindeki tahra ile mühimmata vurması sonucu patlamanın yaşandığı belirtildi” diye yansıdı gazetelere...
Sizce nedir bu ağızları böyle konuşturan? Hiç biri değil dostlar, aklınızdan geçenlerin hiç biri değil. Kalabalığın sessizliğidir, onları böyle konuşturan. Kimse inanmadı demek bile yanlıştır. Baştan bellidir zaten inanılmayacağı. Eminim onların da inandırmak niyetleri yoktur. Biliyorlar, insanların büyük bir yekûnu inanmak isteyecek. Buna sığınır korku imparatorluğunun tiranları. Yekûn dedim özellikle, yekûndur, toplamdır sadece, Ceylan’ın ölümüne sessiz kalan, “İnanmıyorum” diye haykırmayan.
Patlayan bomba değildi, Ceylan’ın tokadıydı yüzümüze vuran. Ceylan değildi parçalanan, içimizdeki çocuktu. Ceylan’ın parçaları değildi annesinin eteklerine topladığı, tüm insanlıktı. Ceylan çoktan kurban edilmişti zaten bir savaşa. Savaşın korkusuydu kocaman bakışlara yansıyan. Savaş ki bizi bir toplamdan ibaret kılan.
Bu topraklarda daha kaç göz görmeyecek barışı? Var mı sorunun yanıtı?
Kızarmadı mı yüzünüz? Suçlumu aradınız sağda solda? Oysa onun vakti olmadı sağa sola koşmaya.
Ey sadece “bakan”lar? Torununuzu severken Ceylan aklınıza gelmeyecek mi? Elinizi de ki kan çocuğunuzun temiz yüzüne silmekle geçeceğini mi sanıyorsunuz?
Her şey, her kes haksız olsa da, bir Ceylan yetmez mi? Yetmez mi, bu ülkede bir şeyleri değiştirmeye.
Sizin kırmızı çizgilerinizin boyası Ceylan’ın kanıdır. Donmuyor mu kanınız? Kanınız var mı sizin?
Hangi yıldız, Ceylan’ın yüreğinden daha fazla parlar? Hangi yıldız, bize parçalanan insanlığımızı geri verir? Kaç yıldız ederdi Ceylan’ı güldürmek? İsteseniz verirlerdi size yıldızlarınızı, gururlarınızı? Yeter ki bir kez güleydi O? Oysa şimdi siz kalabalığın sessizliğine sığınmış zavallılarsınız, yalanlarınız örtemez Ceylan’ın parçalanan bedenini.
Ve hangi başın buyruğu, hafifletebilir ki bizi, komşunun ağacından erik çaldığımız günlere götürür? Bir balçıktır O.
Bir vahşettir yaşanan! Can sayıya dökülür mü? Ha bir ha bin? Fark eder mi? Bizde sayarsak, insanlığımızı sayıya göre ayarlarsak, ne farkımız kalır baş buyuruculardan?
İnanmıyorum deyin? Size inanmıyorum! Duymuyor musunuz içinizdeki Ceylan’ın yakarışını!
Onlara, yıldız parlatıcılara bakmayın, kırmızı çizgicilere, bırakın yüreği titresin, bir mimik bile oluşmuyor yüzlerinde konuşurken.
Kanla çizilen çizgiler parçalanan yürekleri birleştirir mi? İnanmıyorum de! Demelisin! Yıpranan insanlığımızdır, asimetrik olan da biz kentlilerin çocuklarımıza biçtiğimiz hayatla, Ceylan’a, Uğur’a, Enes’e biçilen ‘hayattır’.
Ceylan’ın yüreği vardı onların yok. Sığınırlar mı yoksa yalana, sığınırlar mı kalabalığın sessizliğine? Ve korkularımızdır, suskunluğumuzdur, onların yıldızlarını parlatan!
Neden yazdım bu yazıyı? Bilmiyorum. Bir vicdan borcu mudur? Aslında her şey biraz yalandır, biraz ikiyüzlüdür içimize bir tiran sığınmışsa. Ceylan öldüyse, karnı aç, sabırsız makarnasını beklerken, bizde yalanızdır.
Bildiğim Ceylan öldü ve inanmıyorum! Size inanmıyorum!
Birisi söylesin! Kaç çocuk ölmeli, kaç ana ağlamalı, kaç çocuk cezaevinde yatmalı, “Kürt sorunu”nun çözülmesi için? Birisi söylesin Ceylan niye öldü? Birisi söylesin hangi yalan Ceylan’ın ölmüş bedenini örter? Birisi söylesin vatan Ceylan’ın kanıyla sulanan toprak mıdır? Birisi söylesin 13 yaşında bir çocuk, ölmenin dışında neler yapabilirdi? Birisi söylesin havan yıpranmış mıdır? Birisi söylesin simetrik midir içimizle dışımız? Birisi söylesin öğrencilerimize ‘doğru’ olarak neyi anlatacağız? Birisi söylesin sabah sırada kim eksik? Birisi söylesin ne (kadar) mutludur Ceylan?
Yanıt mı? İnanmıyorum size. Korksam da inanmıyorum. Korkmasam da inanmıyorum!
GÜLHAN ŞİMŞEK - Eğitim Sen Ankara 3 No’lu Şube Hukuk Sekreteri
ÖNCEKİ HABER

Rektörlüğün kararına dava açtık

SONRAKİ HABER

Veliler ve öğrenciler ‘sınıf farkı’na tepkili

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...