29 Ekim 2009 00:00

AVRUPA GERÇEĞİ

Günlük yaşamda gelip geçici bir hastalık olan grip, şu sıralar yeniden insanlığın korkulu rüyası haline getirilmiş bulunuyor.

Paylaş

Günlük yaşamda gelip geçici bir hastalık olan grip, şu sıralar yeniden insanlığın korkulu rüyası haline getirilmiş bulunuyor. Amerika, Avrupa, Asya ülkeleri, bu “yeni belaya” karşı nasıl mücadele edeceğini tartışırken, tam anlamıyla panik havası estiriliyor. Abartılan ölü sayıları, çizilen kara tablolar elbette daha önce önemsiz, gelip geçici diye bakılan en sıradan gribe karşı bile daha temkinli bir yaklaşım içinde olunmasına neden oluyor. Bilim insanlarınca H1N1 veya Influenza A olarak adlandırılan virüste, domuzun genetik koduna benzer bir kodun bulunması nedeniyle, bu grip türüne “domuz gribi” adı verildi. Yani, hastalığın doğrudan domuzlarla bir bağlantısı bulunmuyor. At ya da kuşta da söz konusu virüsle benzerlikler olabileceği dile getiriliyor. Ama bu kez kuş yerine domuz kurban seçildi. Dünya genelinde gripten ölümler yeni değil. Ama bugün her ölüm domuz gribi ile ilişkilendirildiği için korku ve panik havası esiyor. Örneğin, Almanya’da enfeksiyon hastalıklarından sorumlu Robert Koch Enstitüsü’nün bilgilerine göre 2002/2003 kış döneminde toplam 5 milyon kişi, bildiğimiz gribe yakalanmış ve bunlardan yaklaşık 20 bini hayatını kaybetmiş. Ölenlerin neredeyse hepsi bir kronik hastalık veya başka bir enfeksiyona daha yakalandığı için gribe yenik düşmüş. H1NI virüsünden hayatını kaybedenlerin sayısı ise oldukça düşük: Federal İstatistik Dairesi’ne göre 1998-2003 yılları arasındaki tahminlere göre en fazla 68 kişi bu virüsten hayatını kaybetmiş.
Domuz gribinden, diğer griplerden daha fazla ölümler olduğuna dair kesin bir veri de ortada bulunmuyor. O zaman, ölüm oranın bu denli az olduğu bir virüs üzerinden neden bu kadar panik yaratıldığı sorusu akla geliyor. Panik havasından perde aralanıp olup bitenlere bakıldığında, aslında domuz gribi üzerinden ilaç temelleri ve onlara lobicilik yapanların kâr için büyük bir “domuzluk” yaptığı görülüyor. Veriler, bu panik havasının en çok, grip aşısı üreten ilaç tekellerinin işine yaradığını ortaya koyuyor. Almanya’da hükümet, domuz gribine karşı kitlesel aşı yapmak üzere Roche ve GlaxoSmithKline (GSK) adlı ilaç şirketlerinden tam yarım milyar avroluk sipariş yaptı. Kitlesel halde yapılması planlanan aşının ne işe yarayacağı ise tartışılıyor. Özellikle yan etkileri konusunda büyük endişeler var ve bu konudaki araştırmalar da sonuçlanmış değil. Ama buna rağmen hükümet, halka şırıngayı dayatmak için geniş kapsamlı bir kampanya başlatmış durumda. Elbette bu durum en çok da aşı üreticisi tekellerin işine yarıyor. Salgın ilan edilmeden önce borsa değerleri düşen Novartis, GlaxoSmithKline ve Roche gibi tekeller, domuz gribi sayesinde toplam 2.4 milyar avro kâr elde etti. Borsa değerleri ise domuz gribi sayesinde nisan ayından bu yana 3-4 misli arttı.
Gelin görün ki; domuz gribi alarmını 6. dereceye çıkararak, bütün ülkeleri önlem almaya zorlayan Dünya Sağlık Örgütü Başkanı Margret Chan’ın, ilaç şirketleriyle ilişkisi olduğu çoktan biliniyor. Chan ilk olarak, Tayland hükümetinin AIDS’e karşı ucuz ilaç üretmesine karşı çıkarak, büyük ilaç şirketlerinin çıkarlarını savunmasıyla dikkat çekmişti. Bu bağlamda en somut ilişki İngiltere’de ortaya çıkmıştı. Daily Mail gazetesi, birkaç ay önce, ülkede domuz gribi alarmı veren Hükümet Danışmanı Prof. Sir Roy Anderson’ın, domuz gribi aşısı üreten GlaxoSmithKline (GSK) adlı ilaç firmasından yılda 135 bin avro aldığını ortaya çıkarmıştı. Benzer bir panik havası ve çıkar ilişkileri “kuş gribi” döneminde de yaşanmıştı. Dünya çapında adeta tavuk katliamının yapıldığı o dönemde, birçok ülke milyonlarca dolar harcayarak, Tamiflu ilacını almış ve ardından kuş gribi tehlikeli bir hastalık olmaktan çıkmıştı. Ne oldu ise o dönemde “öldürücü virüsleri” ülkeden ülkeye taşıyan kuşlardan geriye eser kalmadı. Ama işin aslı daha sonra ortaya çıkmıştı. O dönem Dünya Sağlık Örgütü’nde “kuş gribi bölümü”nün yöneticiliğini yapan kişi, şimdi İsviçre ilaç tekeli Novartis’e danışmanlık yapıyor.
Bir nevi ödüllendirme... Yani ilaç şirketleri, alarmı veren Dünya Sağlık Örgütü’nü ve hükümetleri doğrudan etkiliyor. Şimdi de AB’nin halkın en az üçte birine domuz gribi aşısı yapmayı gündemine alması, ilaç tekelleri ve onların lobicilerinin ne kadar etkili olduğunu bir kez daha gösteriyor. Özetle, gribe yakalanan insanlar can derdine düşerken, ilaç tekelleri daha fazla kâr peşinde. Tıpkı kuş gribinde olduğu gibi...
Öyle görünüyor ki, bir süre sonra başka bir isim ve virüsle yeni bir grip türü icat edilecek ve aynı senaryolar tekrarlanacak. Çünkü bu senaryolar büyük paralar kazandırıyor...
YÜCEL ÖZDEMİR
ÖNCEKİ HABER

Neden anadilinde eğitim?

SONRAKİ HABER

Merkel ikinci kez başbakan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa