31 Ekim 2009 00:00
YENİGÜN
TSK mensubu bir kişi tarafından bir ihbar mektubuyla birlikte gönderilen ıslak imzalı belge İrtica ile Mücadele Eylem Planının bir kağıt parçasından ibaret olmadığı açığa çıkarmış bulunuyor.
TSK mensubu bir kişi tarafından bir ihbar mektubuyla birlikte gönderilen ıslak imzalı belge İrtica ile Mücadele Eylem Planının bir kağıt parçasından ibaret olmadığı açığa çıkarmış bulunuyor.
Albay Dursun Çiçek imzanın kendisine ait olmadığını hâlâ iddia etse de, TSK yetkilileri ile AKP hükümetinin kafa kafaya vererek bir hal yolu arayışına girmiş olmaları, gelişmenin yeni bir boyut kazandığını gösteriyor.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri arasında, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğun iki defa bir araya gelmiş olmaları, durumun ciddiyetine işaret etmektedir. Org Başbuğ, bir açıklama yapmamış olsa da bir kağıt parçası iddiasından vazgeçmiş görünüyor.
Ancak bu gelişme karşısında hükümetin ne yapacağı, nasıl tutum alacağı merak konusu. Türkiye halkı ve sanırım dünya basını, hükümetin alacağı tutumu bekliyor.
Ancak AKP hükümeti, bir hükümet darbesi hazırlığı, bir cunta girişimi, ordu içindeki çeteleşme olayı karşısında açık bir tutum almaktan yana gözükmüyor. Böylece, söylendiği gibi, demokrat bir hükümet olmadığını bir kez daha göstermiş oluyor. Daha çok kapalı kapılar arakasında süren görüşmelerle bir şeylerin kotarılmak istendiği anlaşılıyor.
Zira, hükümeti devirme planları yaptığı söylenen üst düzey komutanlar hâlâ görevlerinin başındalar. Olup biten her şeyden, ya da bir çok şeyden haberdar olduğu yazılıp çizilen
hükümet iradeli davranmak yerine, kendisi de zan altında olan, Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğun adım atmasını birkaç komutanı atmanın yolunu bulmasını beklemektedirler.
Görünen o ki, ne Başbuğ istifa edecek, ne de Başbakan Başbuğun istifasını isteyecektir.
Her vesileyle askeri vesayetten şikayet eden hükümet, ıslak imzalı belgenin aslı ortaya çıktıktan sonra bile, sorumlulardan hemen hesap sormak yerine, askerlerden adım atmasını beklemektedir.
Askeri mahkeme mi, sivil mahkeme mi gibi yetki tartışmasıyla gerçeklerin üzerine gitmeyi geciktirmektedir.
Askeri vesayetten şikayetçi, Başbakan ve Cumhurbaşkanının bu tutumlarını hangi hesapla sürdürdüklerini anlamak güç!
Ancak konuya ilişkin açıklama ve demeçler olayı Kol kırılır yen içinde kalır mantığıyla sürdürmek istediklerini gösteriyor. Yeni bir Dolmabahçe Sarayı mutabakatı ile, yollarına devam etmek istemektedirler. Fakat Herkesin hesap vermesi gerekir gibi ortaya söylenmiş ve aslında hiçbir anlamı olmayan sözlerle, çokça şikayet ettikleri askeri vesayetten kurtulmaları kolay olmayacaktır.
29 Ekimde Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında gerçekleşen görüşmesinden sonra yapılan açıklama da böyle bir yaklaşımın ürünü. Sürecin sonuçlanması beklenmeli, kişi ve kurumlar yıpratılmamalı denilerek, bekleyip toplumun AKP hükümetinin taktirleriyle yetinmesi istenmektedir.
AKP, orduyu yıpratmayalım yaklaşımıyla hareket ediyor. Dayanacağı bir TSK yaratmanın zararlı olmayacağını düşünmektedir. Daha önce polis demokrasinin teminatıdır diyen Başbakan, TSKyı da kendi rejimlerinin teminatı haline getirmek istediğini her geçen gün daha çok göstermektedir.
Gelişmeler AKP hükümetinin, askeri vesayet sorununu bir varlık nedeni, muhalefet ve mağduriyet nedeni olarak muhafaza etme çabasında olduğunu, öyle iddia edildiği gibi demokrasi peşinde koşmadığını göstermektedir. AKP hükümeti ve cumhurbaşkanı askerler karşısında açık ve net tavır almak yerine, yapılmış darbeler, darbe teşebbüsleri, andıçlar, çeteleşme ve tertipleri askerleri kendi çizgilerine çekmenin vesilesi yapmaktadırlar.
Böylece nasıl bir kafaya sahip olduklarını, hangi hesaplarla meşgul olduklarını da göstermiş oluyorlar.
Gerçek demokrasi güçlerinin, darbelere ve darbe girişimlerine karşı mücadeleyi yükseltmeleri, AKPnin gerçek yüzünü açığa çıkarmak için, harekete geçmeleri gerekiyor.
ENDER İMREK