02 Kasım 2009 00:00
TÜYAPta kültürler arası diyalog konuşuluyor
Türkiyede kültürlerin diyalog ihtiyacının ne kadar büyük olduğunu bir kez daha fark ettiğimiz bugünlerde, 28. İstanbul Kitap Fuarının ana temasının Kültürlerarası Diyalogda Çeviri olması, fuara ayrı bir anlam kattı.
Türkiyede kültürlerin diyalog ihtiyacının ne kadar büyük olduğunu bir kez daha fark ettiğimiz bugünlerde, 28. İstanbul Kitap Fuarının ana temasının Kültürlerarası Diyalogda Çeviri olması, fuara ayrı bir anlam kattı. Halkların taleplerinin yanlış çevirisinde ısrar ile tıkanan açılımların tartışıldığı bu süreçte, kültürlerarası diyalogun önemini kitap fuarına katılan yayınevleri ile konuştuk.
HALKLARIN BİRBİRİNİ ANLAMASI İÇİN ÇEVİRİ ÖNEMLİ
Belge Yayınları Editörü ve aynı zamanda çevirmenlerinden Deniz Zarakolu, kültürler arası diyalog sorununun Türkiyenin en büyük sorunlarından biri olduğuna dikkat çekti. Zarakolu, birlikte yaşayan toplumların birbirlerini anlamasının önemine değinerek, Ermeninin, Kürdün, Rumun, Türkün ne hissettiğini, dünyayı nasıl anlamlandırdığını bilmezsek birlikte yaşamamızın çok bir anlamı veya birbirimize katabileceğimiz çok fazla şey olmaz. Bu anlamda biz de, Ermenice de dahil bütün dillerden çeviri yapıyoruz. Çeviri, halkların birbirini anlaması açısından oldukça önemli bir işlev yerine getiriyor dedi.
Çevirmenlerinin halkların birbirini tanımasının önemli bir aracı olan edebiyatta yüklendikleri sorumluluğa değinen Zarakolu, Çevirmenlerin sorumlulukları büyük. İkinci kez bir yazarı konuşturuyorlar çevirmenler. Bir Dostoyevski adına ikinci kez konuşuyorlar. O yüzden çok önemli görev ifa ediyorlar ve ne yazık ki Türkiye açısından bunu hakkıyla yerine getirebildiklerini söylemek zor. Birçok durumda farklı birçok kaygılardan dolayı çevirmenlerin de maalesef yapmaları gereken görevi yapamadıklarını görüyoruz diye konuştu.
KÜLTÜREL YAYINLAR ÇOĞALMALI
Aras Yayıncılıkın da farkındalık yaratma adımlarından biri olduğunu vurgulayan Koptaş, şöyle devam etti: Biz Ermeni kültürü ile ilgili kitapları yayımlıyoruz, Ermeni edebiyatından çeviriler yapıyoruz. Yayınladığımız kitaplar ilgi görüyor. İnsanlar yeni bir edebiyatla, kültürle tanışmış olduklarını söylüyorlar. Bizim de amacımız bu. Ermeniliğimizi öne çıkartmak değil ama hepimizin bir ortak kültürü var ve ortak kültür içinde Ermenilere ait bir pay var. Bunun görmezden gelinmesi siyasi anlamda bizim daha zor yaşamamıza neden oluyor.
Çeviri yoluyla, kitapları çevirerek, kitap basarak, o kültürleri birbirleriyle tokuşturarak daha iyi, daha barışçı, daha huzurlu bir gelecek inşa edebileceğimize inanıyoruz.
Aras Yayıncılık bunun için var ve bunun çoğalması ve bizim gibi başka kültürlerden; Kürtlerin, Lazların yayınevlerinin çoğalması ve özgürce bunun yapılması; herhangi bir baskı görmeden bunun yapılması, hepimizin Türkiyeliler olarak daha rahat nefes almamızı sağlayacak.
(İstanbul/EVRENSEL)
ÇEVİRİ ETKİNLİKLERİ SÜRÜYOR
8 Kasım Pazar gününe kadar sürecek olan TÜYAP İstanbul Kitap Fuarında düzenlenecek etkinliklerin ana temasını çeviri konusu oluşturuyor.
Bugün de Karadeniz Salonunda saat 13.30da Türkiye Yazarlar Sendikası tarafından düzenlenen Çeviri Edebiyatının Ülke Edebiyatına Katkıları etkinliği yapılacak. Yarın ise 16.00da Yalın Ses Yayınlarının düzenlediği Benim Babam Bir Kahramandı söyleşisine Canan Kaftancıoğlu, Öztürk Tatar, Nilgün Türkler, Meryem Göktepe Türkmen katılacak. Yine yarın 17.15te de Büyükada Salonunda Evrensel Basım Yayın ve TYS tarafından ortaklaşa düzenlenen Edebiyatın Kırk Ayaklı Karıncası (Asım Bezirci) etkinliği düzenlenecek.
Bu etkinliğin konuşmacıları; Adnan Özyalçıner, Refika Bezirci, Gülsüm Cengiz ve Ataol Behramoğlu.
(KÜLTÜR SERVİSİ)
YENİ ADIMLAR ATILIYOR
Ermenice kitaplar yayınlayan ve Ermeni edebiyatından çeviriler yapan Aras Yayınları editörlerinden Rober Koptaş da Türkiyede diyalogsuzluğun sorunlarına değindi. Koptaş şunları ifade etti: Cumhuriyet döneminin başından beri hep azalarak, eksilerek, her türlü etnik kökeni bastırarak ve sadece Türk kimliğini öne çıkararak bugüne geldiğimiz için Ermeniler, Rumlar, Kürtler, Yahudiler, bazıları azalarak bazıları asimile olarak hep cumhuriyet rejiminden mağdur oldular. Ama gerek hak taleplerinin öne çıkması, gerek kimlik politikalarının 90lı yıllarda öne çıkması, gerek memleketin Avrupa Birliği zorlamasıyla da olsa demokratikleşme adımları atılmış olması birbirimizi daha çok görmemizi sağladı. Ya da öyle bir noktaya gelindi ki, bazı seslerin bastırılması mümkün olamaz hale geldi. Dolayısıyla şimdi yeni yeni bazı temaslar, bazı farkındalıklar hayata geçmeye başladı.
Elif Görgü