Eski Bakan: Beni itirafçıya öldürtüp, PKK’nin üzerine atacaklardı
Bu sabah KCK adı altında DİHA bürolarına yönelik gerçekleşen operasyonda gözaltına alınan gazetecilerden Kenan Kırkaya'nın son haberi DİHA tarafından "Bu haberi yapan muhabirimiz şu an gözaltında" ibaresiyle yayınlandı. Kırkaya'nın haberini yayınlıyoruz.
Son günlerde yeniden gündeme gelen “faili meçhul cinayetler!” ve ölüm listelerine yönelik tartışmalar sürüyor. Bu konunun yoğun bir şekilde tartışıldığı bir dönemde faili meçhul cinayetlerden tutuklanan Özel Harekat Timleri’nin serbest bırakılması ve Hakikatler Komisyonu kurulmasına yönelik muhalefet önergelerinin AKP tarafından reddedilmesi, “bu gerçeklerle yüzleşilmek istenmiyor” diye yorumlanıyor. Dönemin tanığı ve ölüm listelerinde ismi olan eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ziya Halis, ölüm listelerinin ilk olarak Kürt basını tarafından gündeme getirildiğini söyledi. 90’lı yılları “Çok büyük acılar yaşandı, her türlü hukuk dışı uygulama yapıldı” sözleriyle tarif eden Halis, “O yılları insanları öldürüldüğü, failli meçhul cinayetlerin yaşandığı, işkencenin yoğunlaştığı, haksız ve hukuksuzluğun bir kural haline geldiği yıllar olarak hatırlıyorum” dedi.
'YÜZ KIZARTICIYDI'
“O dönem benim açımdan hayal kırıklığı ve yüz kızartıcı bir dönemdi” sözleriyle dile getiren Ziya Halis, bütün yaşananların ortaya çıkması ve geçmişle yüzleşilmesi gerektiğini ifade etti. 90’lı yılların kaotik yıllar olduğuna işaret eden Halis, isminin ölüm listelerinde yer almasına ilişkin süreci de ayrıntılı bir şekilde anlattı. Halis, 1995 yılında Almanya’dan bir tanıdığının kendisini arayarak, isminin ölüm listesinde yer aldığını bildirdiğini belirterek, süreci ilişkin şunları anlattı: “Orada Özgür Politika Gazetesi Cem Ersever grubundan kaçan ve yurtdışına sığınan biriyle iki sayfalık bir röportaj yapmıştı. Behçet Cantürk, ben ve birçok kişinin de içinde yer aldığı 30-40 kişilik bir ölüm listesinden bahsediyordu. 1995’in başıydı. Gazeteyi temin ettim. Hem öncesinden hem de bu röportaj sonrasında insanlar teker teker öldürülüyordu. 1995 Mart ayında DYP-SHP koalisyonun da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı oldum. 26 Eylül tarihinde Yeni Yüzyıl Gazetesi manşetten ‘Çalışma Bakanı PKK’den suçlandı’ diye bir haber yayınladı. Bu haberde 197 kişilik bir liste yayınlanmıştı. Orada benim ismim de vardı. Bunu avukatım aracılığıyla mahkemeye verdim. Haber kaynağı İçişleri Bakanıydı. Mahkeme savunma isteyince İçişleri Bakanı listeyi kabul etti ve listenin Jandarma istihbarı tarafından duyumlara dayalı olarak hazırlandığını söyledi. Mahkeme İçişleri Bakanlığı’nı o dönemin parasıyla 100 milyon liralık bir tazminata mahkum etti. Mahkeme, ‘liste var, ama devlet sırı olduğu için açıklayamayız’ dedi. Bu listede ölümler bir yere kadar geldi sonra durdu.”
'PKK İTİRAFÇISINA ÖLDÜRTMEK İSTEDİLER'
Halis, hatta kendisini öldürmesi için dönemin askeri ve emniyet yetkililerinin cezaevinde bir PKK itirafçısıyla görüştüklerini de belirterek, “Kırıkkale’de tutuklu bulunan Tekin Gencer isimli itirafçı bu planı daha sonra mahkeme de açıkladı. Başkomiser Fevzi isimli biri ile Alaattin Kanat ve Yeşil; cezaevinde Gencer’i ziyaret ediyorlar. Beni öldürmesini istiyorlar. Bunu Gencer önce kabul ediyor. Bunu çıkıp mahkeme de kabul etti ve bir de yazılı savunma verdi. Beni öldürüp PKK’nin üstüne atmak istiyorlar. Bununla PKK ve Alevileri karşı karşıya getirmeyi amaçlıyorlar. Gencer sonra çok düşündüğünü ve ‘eğer bunu yaparsam beni rahat bırakmazlar, sürekli adam öldürmek zorunda kalırım’ diyerek vazgeçtiğini söylüyor. Sonra bizim avukatımız görüştü. Gencer aynı bilgileri bize de teyit etti” diye konuştu.
ADALET BAKANLIĞI PAZARLIĞI KABUL EDİYOR
Halis, bu olayı öğrendikten sonra parlamento dışında olduğu için tanıdığı bir milletvekili arkadaşı vasıtasıyla Adalet Bakanlığı’nın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdirdiğini de belirtiyor. Halis, “Bakanlık verdiği cevap yazısında, ‘Biz değil Gencer bu görüşmeyi istedi’ diyerek, yapılan bu görüşmeyi ve teklifi ret etmiyor” diye konuştu.
Bütün bu yaşananlara ve ortadaki bilinen gerçeklere rağmen bu dönemle hesaplaşılmamasını yargının bağımsız olmaması ile açıklayan Halis, “Yargının bu durumu da incelenmelidir. Çarkın itiraf ediyor, isim veriyor ve bu insanlar yurtdışı yasağı dahi konulmadan serbest bırakılıyor” diye konuştu. Bu dönemden esas olarak o dönemin SHP’sini de sorumlu tutan Halis, “Bizim partinin bu olaylara dahli yoktu, ama uygulamalardan o dönemin hükümeti sorumluydu. Biz seyirci kaldık, hükümetten çekilebilirdik. Ben çok söyledim, ama bunu yapamadığımız için şimdi o dönemlerde işlenen suçlara karşı yüzüm kızarıyor” dedi.
'AKP'NİN DEMOKRASİ DERDİ YOK, İKTİDAR DERDİ VAR'
Bütün bu durumları açıklığa kavuşturulması için Hakikatler Komisyonu kurulmasını talep eden Halis, “AKP demokrasiyi içselleştirmiş değil. Çok pragmatik davranıyor. Bir yandan Dersim’den bahsediyor, ama öte yandan bu komisyon önerilerini reddediyor. AKP istese bugün Kürt sorunu, Alevi sorunu ve daha birçok sorunu çözebilir, ama yapmıyor” dedi. Halis, AKP’nin derdinin demokrasi değil kendi iktidarını kurumsallaştırmak olduğunu belirtti. (Ankara/DİHA)
Evrensel'i Takip Et