06 Kasım 2009 00:00
BASIN TURU
Afganistandaki seçim onu destekleyen herkes için bir felakete dönüştü. Karzainin Afganistan içindeki ve dışındaki müttefikleriyle önümüzdeki beş yıl için yeniden ülkenin başkanı seçildiği ilan edildi.
Afganistandaki seçim onu destekleyen herkes için bir felakete dönüştü. Karzainin Afganistan içindeki ve dışındaki müttefikleriyle önümüzdeki beş yıl için yeniden ülkenin başkanı seçildiği ilan edildi. Hükümetinin meşruiyetinin artacağı yerde, seçimler onu daha da gayrimeşru hale getirdi. Karzai açısından görünen, sonunda güçlükleri aştığı ve kimsenin onun kadar güçlü olmadığıdır. Obamaya göreyse seçimler umut vermiyor. Dünyanın çarpıklığının ve istikrarsız yönetimlerin bir savunusu olan Afganistan savaşına on binlerce ABD askerini göndermeyi askıda tutuyor. Bu, Talibanın çok güçlü olması değilse de hükümetin zayıflığı, seçimlerden önce Afganlar arasında genel bir kanıydı ve gelecekte de doğrulanacak gibi görünüyor.
ABD ve müttefikleri, ısrarla Karzai ve başkanlık seçimlerindeki en yakın rakibi Abdullah Abdullah arasında kurulacak ulusal bir birlik hükümeti isteyebilirlerdi. Bu kağıt üzerinde iyi görülebilir ya da en azından Karzainin tek başına yönetimine alternatif olarak daha iyidir. Fakat, bir birlerinden nefret eden kişiler arasında zorlanarak kurulan bir birlik, bölünmeleri kurumsallaştıracaktı. Geçen yıl Obama seçimleri kazandığında ağırlığı Iraktan Afganistana kaydırmasının doğru olduğuna inandırması gerekiyordu. Bushu tersine çevirmenin doğru ve Afganistanın ABDnin dış politikasının karşılaştığı en büyük sorun olduğunu seçildikten bir yıl sonra fark ediyor. Afganistan, ABD ve müttefikleri için Iraktan çok daha tehlikeli bir yer.
Afganistandan farklı olarak Irakta hükümet, 2005 yılında, kısmen de olsa demokratik yollarla seçildi. Irakta nüfusunda beşinci olan Sünni Araplar, nüfusun geri kalanı Şii Araplar ve Kürtlerin zaferini tanımadığından acımasız bir iç savaş vardı. Şiiler, ABD işgalini kabul etmedi ama iktidarın ortaklığına uyarlandılar. Yalnızca Kürtler, uzun vadede ABD müttefiki oldu. Irakta devlet, daha önce de güçlüydü ve tekrar güçlendirilebilir. Bütün Irak yönetiminin parası vardı, örneğin geçen yıl ki petrol geliri 62 milyar dolardı. Geçmişte Afgan hükümeti şehirlerin dışında sınırlı bir otoriteye sahipti ve yabancı destek dışında parası yoktu. İki ülke arasındaki diğer önemli bir fark da coğrafidir. Kürdistan dışında Irak düz bir coğrafyaya sahip ve nüfusun çoğu Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki kentlerde yaşıyor. Afganistandaki yüksek dağların tersine buralar, gerilla savaşı için uygun yerler değil. Taliban, Pakistanın batısındaki Paştun kemerindeki üsleri ve güvenli yerleri kullanabiliyordu. Şimdi buralar, ABDnin insansız hava araçlarının ve Pakistan ordusunun bombardımanı altında. Ama daha geçtiğimiz günlerde 35 kişinin ölümüyle sonuçlanan intihar saldırısı, Paştun toplumunda sıkı sıkıya kök salan bir isyanın Pakistana pahalıya mal olacağını gösteriyor. Afgan seçimlerinin çok az faydalarından biri, Afgan politikalarına mekanik bakan ABD ve Avrupanın, özellikle İngilterenin, daha gerçekçi olmalarını sağlayabilecek olmasıdır.
Merkezi hükümeti destekleme ve kuvvetlendirme politikaları, öncekinden daha komik görünüyor. ABD ve İngiltere, başka birinin iç savaşına katıldılar. Ek ABD askeri birlikleri, ülkedeki Taliban karşıtı güçleri kontrol altına alabilir ancak bunu yaparak savaşı da şiddetlendirir. ABD müdahalesinin asıl bağlamı, cılız bir Karzai hükümeti oluşturarak askeri ve politik kararları Afganların değil, ABDnin verecek olmasıdır. Afganlar için bunun anlamı, yabancı mevcudiyetinin her zamankinden daha fazla emperyalist bir işgal olarak görünmesi olacaktır.
Patrick Cockburn 3 Kasım 2009