07 Kasım 2009 00:00

YENİ DÜNYA

Son iki haftadır finans piyasalarında yaşanan sert hareketler krizde ikinci dalganın gelmekte olduğuna dair beklentileri arttırdı.

Paylaş

Son iki haftadır finans piyasalarında yaşanan sert hareketler krizde ikinci dalganın gelmekte olduğuna dair beklentileri arttırdı. Bu genel güvensizlik ortamında gözler küresel ekonominin motoru olarak görülen ABD ekonomisine çevrildi. ABD ekonomisinden gelen veriler ise kafaları daha da karıştırdı. 3. çeyrek büyüme rakamı beklentilerin oldukça üzerinde (yüzde 3.5 civarında) açıklanmakla birlikte özellikle otomotiv sektöründe büyük hareketlilik yaratan devlet teşviklerinin sona erdirilmesi son çeyreğe dönük kaygıları besliyor. Kaygının temelinde mevcut büyüme sürecinin istihdamda artış yaratmaması yatıyor. Halen ABD ekonomisi yüzde 10 sınırında tarihi seviyede yüksek bir işsizlik oranına sahip.
İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren ilk kez İngiltere, Fransa, Almanya gibi Batı Avrupa ülkelerinin üzerinde seyretmekte. Yıllarca ekonomi öğrencilerine bu ülkelerde uygulanan ve “iş güvenliğinin” daha ön plana çıktığı sosyal politikaların piyasaya müdahale ederek işsizlik yarattığı öğretilmiş ve ABD ekonomisindeki düşük işsizlik rakamları örnek verilmişti. Bugün tablo tümüyle tersine dönmüş durumda. Bir gerçek var ki teşvikler, vergi indirimleri hatta batık finans kuruluşlarına doğrudan kaynak transferleri yoluyla piyasalara pompalanan likidite toparlanmaya yetecek bir ivme sağlamamış durumda. Diğer yandan rekor seviyelere tırmanan bütçe açığını da göz ardı etmemek gerek. Bu durum önümüzdeki süreçte devletin ekonomiye daha fazla kaynak aktarmasını da zorlaştırıyor.
Para politikasına gelince. FED hali hazırda faizleri olabilecek en düşük seviyeye çekmiş durumda. Artık bu yönde gidebileceği pek bir yol kalmadı. Bundan sonra yapabileceği tek şey faizleri bu seviyede korumak ki bunu da yapıyor. FED hafta içerisindeki toplantısında faizleri ekonomide toparlanma sinyalleri görünene ve enflasyon rakamları belirgin seviyelere gelene değin arttırmayacağını açıkladı. Son iki gündür ABD piyasalarında yaşanan hareketliliğin ve İMKB’deki sert düşüşün hız kesmesindeki başlıca etkenlerden biri de kuşkusuz bu. FED’in düşük faiz politikası doların avro ve diğer para birimleri karşısında değerini aşağı çekerken sıcak paranın faizlerin düşük olduğu 3. Dünya ekonomilerine akış eğilimini de güçlendiriyor. Hatırlayacaksınız geçtiğimiz senelerde özellikle Japon yeni “carry trade” için kullanılan başlıca para birimi idi. Düşük faizli yen üzerinden borçlanarak faizlerin oldukça yüksek olduğu Türkiye gibi ülkelere yapılan yatırımlar Japonya’da ev kadınları ve emeklilerin fazlaca rağbet ettiği bir yatırım çılgınlığına dönüşmüştü. Şimdi aynı durum dolar için söz konusu .
Düşük dolar politikası ABD’nin dev dış ticaret açığını makul seviyelere çekmek ve dış rekabete ayak uydurmayan sektörleri tekrar ayağa kaldırmak için de önemli bir araç olarak görülüyor. Ama burada esas sorun Çin ki onlarda yuanın dolar karşısında değer kazanmasına pek müsaade etmiyor.
Gelinen noktada devlet müdahalelerinin işlevini de tekrar sorgulamakta fayda var. Her ne kadar 1929 krizi sonrasındaki New Deal politikalarıyla benzerlikler kurulmaya çalışılsa da bugünü o dönemden ayıran en önemli fark, günümüzde yapılan devlet harcamalarının çok büyük oranda finans tekellerine dönük olması. Bu durum, kısa vadede banka iflaslarının önüne geçmekle birlikte kriz öncesine değin inanılmaz bir hızla büyüyen finans sektörünün hastalıklı yapısının da korunmasına neden oldu. Bu yıl içerisinde reel sektörde istihdam gerilerken, birçok finans kuruluşu dev kârlar açıkladı. Böylesi bir ortamda sermaye elbette reel sektöre değil finansal araçlara kayıyor. Üretim rakamlarının aksine finans piyasalarındaki hızlı toparlanmanın tek açıklaması bu. Diğer yandan reel ücretler ve ücretli kesimin toplam gelirdeki payı da gerilemekte. Bu da tüketici talebini baskılayan ana unsurlardan biri.
Kısacası krizi yaratan temel dinamiklerde bir değişiklik yok. Borsa ve hisse senetleri başta olmak üzere varlık fiyatlarındaki yükseliş talebe geçici bir ivme kazandırsa da böylesi bir sürecin uzun vadede ki sonuçlarını kısa bir süre önce tecrübe ettik. Bu gidişle bir sonraki için de fazla beklemeyeceğiz.
MURAT BİRDAL
ÖNCEKİ HABER

Öğrenciye söz hakkı

SONRAKİ HABER

Sosyal Güvenlik Kurumu yine işçi attı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa