18 Ekim 2009 00:00
İntikam peşinde
ilmlerin adları, bizi sandığımızdan daha da fazla etkiliyor. Filmekimiyle ilgili ilginç bir bilgi vereyim, bunu daha ayrıntıyla konuşalım.Filmekimi dün başladı ama bütün biletler, haftanın başı itibariyle satılmıştı. Toplam 23 filmin 60 seansına bilet yoktu. Hemen hemen. Bir tek istisnayla.
ilmlerin adları, bizi sandığımızdan daha da fazla etkiliyor. Filmekimiyle ilgili ilginç bir bilgi vereyim, bunu daha ayrıntıyla konuşalım.Filmekimi dün başladı ama bütün biletler, haftanın başı itibariyle satılmıştı. Toplam 23 filmin 60 seansına bilet yoktu. Hemen hemen. Bir tek istisnayla. Bir filme bilet kalmıştı, hem de çok az sayılmayacak miktarda. Adı, İntikam Peşinde. Aslında orijinal adı Vengeance, yani sadece İntikam olarak çevrilse, kafidir. Böyle üçüncü sınıf aksiyon filmi adını alınca, sonuç ortada.Muhtemelen dağıtım şirketinin bu isme karar vermesinin nedeni de daha fazla seyirci çekmek. Ama festival seyircisini tutturamamış işte. Film isimlerinin birebir çevrilmesini falan beklemiyorum. Ya da Eternal Sunshine of the Spotless Mind neden Sil Baştan oldu diye tartışmıyoruz burada. Onun zaten olacağı yok, orası belli. Kimi zaman, belki de çoğunlukla, birebir çeviriler zaten kötü duruyor. Ama yine de filmlerin Türkçe adlarıyla orijinal adları arasında kalan izleyicilerin tuhaf bir macerası oluyor. Filmleri tanımakta güçlük çekmek de iyi değil. İlginç olan, mesela o alakasız isim de yerleşiyor. Benden Bu Kadar deyince, orijinal adı As Good As It Gets deyince de aynı film. Ya da Mission Impossibleın çevirisi, Görevimiz Tehlikedir. Bizde imkansız yok, tehlike yeter.Buradan çıkarılacak sonuç, isme fazla da takılmamak gerektiği olabilir. Mesela, bizim İntikam Peşinde, başrolünde Jackie Chanin oynadığı bir film falan değil, bayağı, bu yıl Cannesda yarışan filmlerden biri. Hong Konglu yönetmen Johnnie Tonun son filmi. Başrolünde Fransız şarkıcı ve oyuncu Johnny Hallyday oynuyor, aksiyonu var evet, ama kara film dedikleri türün yeniden yorumu gibi bir şey, adına neo-noir demişler. Bir gangster filmi. Kızı, damadı ve torunu öldürülen bir baba, intikam almak için Hong Konga geliyor ama adam aslında bir aşçı falan. Acayip bir hikaye işte. Madem yeri geldi, orijinal adı meselesine de değinelim. Filmlerin, özellikle orijinal adı İngilizce olmayan filmlerin İngilizce adıyla dolaşımda olmaları sinirime dokunuyor. Çözüm basit, filmin Türkçe adı söylensin o zaman. Ha, Türkçe adını söylemem, orijinal adını söylerim mi diyorsun, söyle Korecesini anneciğim. Karanlık Sırları beğenmedin mi, beğenmeyebilirsin, o zaman A Tale of Two Sisters ne alaka? Elin İngilizi, Amerikalısı öyle diyor. Sen o dili mi konuşuyorsun? Ha, maksat orijinallik olsun mu; Janghwa, Hongryeon deyiver, sana zahmet.O, akşamları filmden diziye koşturan ekonomi kanalı da bunu yapıyor. Varsa yoksa İngilizce. Ne Türkçesini söylüyor, ne başka dilini. Bu gidişle, bu arkadaşları Türkiye yapımı filmlere de İngilizce isimleriyle hitap etmeye çağırıyorum. Aynı mantık, buraya kadar vardırılabilir. Amerikalılar öyle biliyor kardeşim. Ortalıkta yabancı dilde film adlarıyla dolaşan arkadaşlara meydan okuyorum. Orijinal isim konusunda sandıklarından daha hassasım, ama bildiği kadarıyla insanın Türkiyede gösterime giren adını söylemesinden yanayım. Söylemedin mi, Korecesiyle, İspanyolcasıyla, Farsçasıyla çıkarım karşına. Zorda kalırsın.Nereden nereye geldik? Birden intikam peşinde çıktım...
Çağdaş Günerbüyük
Çağdaş Günerbüyük