18 Ekim 2009 00:00

Suya susayan okullar

Dünyanın birçok yerinde çocuklar olabildiğince temiz pak giysilerle, onları daha bilgili becerikli kılacağı düşünülen okullara gönderilirler.

Paylaş
Dünyanın birçok yerinde çocuklar olabildiğince temiz pak giysilerle, onları daha bilgili becerikli kılacağı düşünülen okullara gönderilirler. Ama gönderildikleri okullarda yaşayacakları, sanki okulun çevresinde bir sis perdesi varmış gibi toplumun gözlerinden uzak kalır. Ara ara gazetelerde, “Bakın okullarda yaşanan skandala!” başlıklarıyla verilen haberler, çoğu zaman olağanlaşmış yanlışların, hak ihlallerinin ve diğer ciddi sorunların birinin bir şekilde ortaya çıkmasından veya göz ardı edilemeyecek denli aşırı bir düzeye ulaşmasından kaynaklanır.İşte bu haberlerden biri, geçenlerde Associated Press adlı ajans tarafından dünyaya dağıtıldı. Meğer ajans, küçük çaplı bir araştırma yapmış ve ABD’nin elli eyaletindeki okullarda çeşmelerden akan suların zararlı maddeler barındırdığını saptamış.ABD’yi bilmeyenler ve baskın medyadan edinilen bilgilerle yetinenler, böyle bir habere çok şaşırmış olabilirler. Öyle ya, dünyanın en zengin ülkesindeki okullarda musluklardan zararlı maddeler içeren su nasıl akar? Yetkililer, öğretmenler, anne babalar, çocukların içtiği suyun temiz olmasını nasıl olur da sağlayamazlar? Teknolojik açıdan dünyanın en ileri ülkesi ABD ise nasıl olur da okullardaki musluklardan temiz su akmasını sağlayamaz?İşin doğrusu, bu durum hiç de yeni değil. Tam yirmi yıl öncesinden bir örnek vermek mümkün. Göller bölgesinde olduğu için yağmuru ve suyu bol olan Detroit’in en büyük üniversitesi olan Wayne Eyalet Üniversitesi’nde musluktan akan suyu içmek büyük cesaret gerektirirdi. Eski binalarda musluktan akan suyun rengi, görmekten hoşlanılacak bir renk değildi.Getirilen açıklama oldukça basitti: Eski binalardaki borular bakırdı ve bu borularda bekleyen suyun boruların rengini, tadını ve diğer özelliklerini taşıması doğaldı. Bakır boruların sökülmesi ve yerine başka boruların takılması çok büyük bir maliyet demekti. Yönetim açısından maliyeti olmayan seçenek, öğrencilerin okulda temiz su içememesiydi. Üniversite çalışanlarının çocuklarının gittiği yuvada da temiz su bir öncelik değildi.Musluktan akan suyun temiz olmaması, hem de bilimin üretildiği yer olduğu söylenen üniversitede bu soruna çözüm bulunamaması, hemen hiç sorgulanmıyordu. Sorun aslında, önceliklerin halk sağlığı gözetilerek değil, maliyet ve kâr hesaplarıyla belirleniyor olmasıydı. Üniversite bir şirket gibi yönetildiği sürece, maliyet hesaplarının sağlıktan önce gelmesi hiç de şaşırtıcı değildi.Sorun ne ölçekte?Ajans haberine bakılırsa, sorun çok ciddi boyutlarda. Okullarda musluktan akan suyun kurşun, tarımsal ilaçlar ve atıklar ve birçok zararlı madde içerdiği bulunmuş. Ajansın görüşünü aldığı bir uzman, durumun çarpıklığını şöyle anlatmış: “Eğer bir ev sahibi kiracısına evde kullanılan boyanın kurşun içerdiğini söylemezse, bu suç kabul ediliyor. Ama çocuklarımızın gittiği okullarda musluktan akan suyun temiz olmasını sağlayacak düzenlemelere sahip değiliz.” Bu uzmanın söylediklerini biraz daha açabiliriz. Ev sahibi ile kiracı mal mülk ilişkisi içindeler ve bu ilişkiler ABD’de hem yerel, hem de merkezi kurumlar tarafından ince ince düzenleniyor. Sigorta şirketleri, avukatlar yasal boşluklar kalmasın diye didiniyorlar. Ama okul ve diğer kamusal alanların sahibi yok. Sahibi olmayanın korunması ve kollanması, kişisel mülkiyetin her şeyin üzerinde tutulduğu bir sistemde çok zor.Ajans, haberde önemli bir noktaya dikkat çekiyor. İçme suyunun kirlenmesi her birey için bir tehlike oluşturuyor. Ancak çocuklar, sudaki zararlı maddelerden iki nedenle daha çok etkilenebiliyorlar. Birincisi; çocuklar, yetişkinlere göre daha yüksek oranda su tüketiyor. Yani, vücut ağırlığı hesaba katıldığında, çocuklar daha çok su içiyorlar. Diğer neden ise çocukların zararlı maddelere daha duyarlı olmaları ve daha kolay etkilenmeleri.ST. OLAF’TA DEĞİŞİMABD’yi bilmeyenler için bunlar oldukça yeni. İçme suyunun hem çocukları, hem de yetişkinleri nasıl etkilediğini bir diğer üniversite örneği ile vurgulamakta yarar var. Bu örnek, temiz su akmayan okullara sahip bir diğer eyalet olan Minnesota’dan. Minnesota’da su sorunu yaşanması şaşırtıcı, çünkü eyalet “Göller Eyaleti” diye biliniyor ve şaşılacak denli çok küçük göle sahip.Eyaletin en büyük kenti St. Paul/Minneapolis’te çok sayıda üniversite var. Bunlardan biri olan St. Olaf Üniversitesi’nde, musluktan akan suyun içilmez nitelikte olmasına bir öğrenci birkaç yıl önce başkaldırdı. Bu öğrenci, yakında anne olacaktı ve her zamankinden çok su içmesi gerekiyordu. Okula su taşımaktan yorulmuştu ve musluktan akan suyun içilememesini kabul edilemez buluyordu.Durumu açtığı arkadaşlarıyla bu sorunu çözmek için küçük bir takım kurdular. Takımın eyleme geçebilmesi için yararlı olabilecek destek, kentteki bir diğer üniversiteden, toplumun örgütlenerek kendi sorunlarına çözüm bulabilmesi için senelerdir çalışan Dennis Donovan’dan geldi. Her hafta toplanarak bir eylem planı yaptılar ve harekete geçtiler. Musluklardan akan sudan örnekler alındı ve analiz yaptırıldı. Suyun içilemez olmasından rahatsız olanların yalnızca bir avuç öğrenci değil, çok daha kalabalık olduğunu göstermek için diğer öğrencilerden destek alındı. Takımı en çok kızdıran, bir yönetici ile görüşmeye gittiklerinde rektörlükte gördükleri oldu. Orada dışarıdan damacanayla alınan içme suyu kullanılıyordu.St. Olaf’ta değişim işte bu kıvılcım ve çalışma ile başladı. Kıssadan hisse, su her çocuğun ve yetişkinin hakkı. Çocukları okula göndermek yeterli değil. Onları okulda içecek su, sağlam ve temiz bir yapı, çocuk haklarına dayalı bir işleyiş bekliyor olmalı. Bunların olabilmesi için hem bizlerin hem de öğrencilerin okullara sahip çıkması gerekiyor.
Doç. Dr. Serdar M. Değirmencioğlu
ÖNCEKİ HABER

Vayy bu da ne?, Acayip bir yer…

SONRAKİ HABER

Asya-Pasifik orduları (1)

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa