25 Ekim 2009 00:00
Bir dostu yitirmek
Ne iç çekmek istiyorum ne dostumdu diye böbürlenmek. Yalnızca artık Ünsal Oskayın anımsadıkça gülümsediğim görüntülerini sizinle paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz kuşkusuz, Prof. Ünsal Oskay toplumbilimciydi.
Ne iç çekmek istiyorum ne dostumdu diye böbürlenmek. Yalnızca artık Ünsal Oskayın anımsadıkça gülümsediğim görüntülerini sizinle paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz kuşkusuz, Prof. Ünsal Oskay toplumbilimciydi. Kitle iletişim teorileri, popüler kültür, iletişim sosyolojisi ve kültür sosyolojisi konularında çok sayıda çalışması vardı ve Türkiyede iletişim biliminin kurucusu sayılmaktaydı. . Varlık, Argos, Gergedan, Milliyet Sanat ve Gösteri dergilerinde makale ve incelemeleri yayınlamıştı. Bu dergilerden hangisinde nasıl tanıştık bilemiyorum. Epey samimi daha doğrusu teklifsiz olduk. Ünlü kitabı Çağdaş Fantazyyanın piyasada bulunmadığından şikayet edince bana kitabın daktilo kopyasını bile getirdi .Ve o ara İnsan Hakları Derneğinde kadın cinselliğinin basında istismarı konusunun işleneceği bir panel- söyleşi karışımı toplantı için Ünsal Hocanın adı ortaya atıldı. Şimdi hatırlıyorum toplantının öteki konuşmacısı Yazgülü Aldoğandı. Ön konuşmayı daha doğrusu teklifi Ünsala ben yaptım diye anımsıyorum. Belki yanlış, ama toplantının durumunu görünce bir an panikleyişimi ve Ünsalın bizi/beni azarlamasından korkuşumu unutamıyorum. Neden mi, işte durum özeti:Yer Fatih Çarşambada düğün salonuna benzer genişçe bir mekan . Salon çoğu 3-5 yaşında çocuklarını yanına almış kadınlarla tıklım tıklıma yakın biçimde dolu. Ve elbet uğultulu bir hava. Ünsal ile Yazgülü koltuklarda oturuyorlar, önlerinde üstü cam alçak bir sehpa. Daha çok misafir odası düzeni. Ünsal bilinen sakinliğiyle kadın konusunun medyada yer alış biçimini anlatmaya başladı. Hemen hemen kimse dinlemiyor, uğultu sürüyor . Ünsal uyarı için öksürdü, kimsenin umurunda değil gibi , sesini biraz yükseltti, ı-ıh. Yüzünün çizgileri karıştı. Elini sehpaya bir vurdu (cam olduğu o yüzden aklımda kalmış ) Beni dinleyecekseniz dinleyin yoksa giderim falan gibi değil ya dinleyin ya da gidin gibi de değil, beni dinlemeniz sizin yararınıza , bırakın da konuşayım gibi bir şey söyledi. Uğultu pat diye kesildi. (Keşke ne dediğini not etseydim, diye çok pişman oldum sonradan...Ben de kullanırdım). Ve Ünsal Hoca o topluluğa basın ve kadın istismarını anlatmaya başladı yeniden. Ben o konuşmayı Elelede yazdım o zaman. Şimdi elimde yok o yazı, ama şu ayrıntıyı unutamıyorum, kadın cinselliğinin istismarının her sınıftan okura yönelik oluşu: Banka müdürü Playboy okuyorsa, banka kapıcısı da Tan gazetesi okuyor. Arada bir kalite farkı var o kadar. Her ikisi için de kadın gerçek bir varlık olmaktan çıkıyor, soyut bir kimlik, yalnızca cinsel bir obje kimliği kazanıyor. Ünsalın doğum yeri Urfaydı. Urfalı mıydı bilemiyorum, ama Urfalılardan alıştığım dobralık vardı onda. Bir ara yazları Bodrum yöresinde bir yerlerde yaşamaya başlamıştı. Gösteriye bir uğrayışında Adnanla beni de evine çağırdı: Atlayın gelin, daha rahat konuşuruz. Adnan teşekkür edip, habersiz gidemeyeceğimizi, ortaklaşa bir zaman saptamamız gerektiğini, zamanımızın da şimdilik elvermediğini söyledi. (Cep telefonunun olmadığı yıllardı). Ünsal güldü: Ben hep evdeyim dedi. Camdan bakıyorum , yokuşu hoşlanmadığım biri çıkarsa, perdeyi kapatıyorum, kapıya da cevap vermiyorum. Ünsal Oskay, benim için doya doya konuşmaya doyamadığım bir dost olarak kalacak hep belleğimde. Tıpkı Türkel Minibaş gibi. Yeri kolay doldurulmayacak bir bilimci oluşu da ayrı bir özlem nedeni.
Sennur Sezer
Sennur Sezer