01 Kasım 2009 00:00
Varlığım Zülküfün varlığına armağan olsun
Bu film kadar gidip izlenmesi gereken bir film daha yok. Hele bugün, hiç yok! diye yazdı Çağdaş Günerbüyük. Aynı gazeteyi, aynı sayfayı, artık her cuma saat 18.00de Bitse de Gitsek programına başladığına göre, aynı televizyonu paylaşıyoruz. Özgür Doğan ve Orhan Eskiköyün belgesel filmi İki Dil Bir Bavul hakkında Çağdaşın sözü üstüne söz söylemek yakışık almaz. O yüzden klasik bir film yazısı okuyamayacaksınız bugün.
Bu film kadar gidip izlenmesi gereken bir film daha yok. Hele bugün, hiç yok! diye yazdı Çağdaş Günerbüyük. Aynı gazeteyi, aynı sayfayı, artık her cuma saat 18.00de Bitse de Gitsek programına başladığına göre, aynı televizyonu paylaşıyoruz. Özgür Doğan ve Orhan Eskiköyün belgesel filmi İki Dil Bir Bavul hakkında Çağdaşın sözü üstüne söz söylemek yakışık almaz. O yüzden klasik bir film yazısı okuyamayacaksınız bugün.Söylenenleri, yazılıp çizilenleri boşverin, altını kalınca çizerek söylüyorum, bu film bir Kürt filmi değil. Aksine bir Türk filmi. Anlatılan Kürtlerin değil, Türklerin hikayesi
Ve Kürtlerden çok, diğerleri izlemeli bu filmi. Kimler mi? Mesela Çıktık açık alınla 10 yılda her savaştan
sözünü duyunca coşkuyla ayağa fırlayanlar. Ya da Taşraya giden idealist öğretmen klişesine sorgusuz bağlananlar, Baba Beni Okula Gönderciler, konuşmaya Efendim, doğunun asıl sorunu cehalet diye başlayanlar, Kürtçe eğitim olursa, yazık olur çocuklara diyen iyi niyet tüccarları, Kürtçe eğitim dili olsun denince çok sevdikleri Yaban gibi uzunca bir Neeeeyyyy çekenler; Türk Dil Bayramında anadilde eğitimin önemine dair nutuk çekip iş Kürtçeye gelince nutku tutulanlar, Türkçüler, Cumhuriyetçiler, mozaikçiler, mermerciler, vatan bölünmezciler, açılım Amerikan oyunu deyip, çocuklarına anaokulunda İngilizce öğretmeye kalkanlar ve elbette asıl mesele sınıfsal deyip topu taca atanlar
Sıkıldınız mı? Uzar gider daha; istesen en az bir 86 yıl sayarsın uzatırsın listeyi.İzlemeliler, çünkü sadece ve sadece en saf haliyle gerçeği bulacaklar. Hayatlarının bir anında mutlaka temas ettikleri, ama bir türlü anlayamadıkları gerçeği. İki Dil Bir Bavulun öğretmeni de, kendi trajedisine gülümseyerek Ege şivesiyle söyleniyor filmde: Dediğimden hiçbi şey anlamıyonuz di mi? Anlamıyonuz mu? Anlamıyonuz di mi?. Tam da o hesap.Kürtlere dair konuştuğunuzda duvar ile karşılaştığınız olmuştur mutlaka; içinizden tıpkı Emre Öğretmen gibi Dediğimden hiçbi şey anlamıyonuz di mi? diye hayıflandığınız da. Ne anlatırsanız, anlatın iş gelir: Bölünelim mi? sorusuna kilitlenir. Sonra, Bölgenin ne kadar geri olduğundan dem vurulur; yetmez üstüne Ağaların, aşiretlerin dediğinden çıkmıyorlar, önce onlardan kurtulsunlar eklenir; Cumhurbaşkanı bile oluyorlar, neleri eksik eklenir, Bak Karadeniz de yoksul, onlar da mı dağa çıksın eklenir; cehalet, ekonomik gerilik gibi soslar eklenir. Şimdilerde noktayı, Burası Türkiye. Beğenmiyorlarsa Iraktaki Kürdistana gitsinler diye koymak da moda. Dediğimden hiçbir şey anlamıyonuz di mi? diye bağırasınız gelir. Ya siz anlatamazsınız, ya onlar anlamaz
Ya da ikisi birden. Oysa, Zülküf çok rahat. Ne o öğretmenini anlıyor, ne öğretmeni onu
Yine de rahat Zülküf. Baş Kahramanımız Zülküf. En çocuksu haliyle etrafında olup biteni seyrediyor. Evinde şıkır şıkır konuşuyor, anadilinde. Okulda
Olmuyor, olamıyor. Zekasının, algısının gelişmeye en açık olduğu çağda, yeni doğmuş bir bebek gibi sözcüklerin anlamı yitiyor, yakasını süsleyen ABC harfleri dil bilmezlikten anlamsız seslere dönüşüyor.Zülküf yalnız değil, Hesabı genel yapalım; 20 milyon Kürt varsa bu topraklarda; hemen hepsi beş yıl boyunca Türküm Doğruyum Çalışkanım
dedirten zihniyetin yarattığı travmanın mağduru. Telafisi ne mümkün!Hiç değilse, bundan sonra Zülküfler, Rojdalar varlıklarını Türk varlığına armağan ettiklerini söylemek zorunda kalmasınlar istiyor insan. Çünkü, sadece söylemiyorlar, ediyorlar da
Anadili Kürtçe olan çocukların yüzde 46sı ilkokulu bile bitiremiyor. Zeka kıtlığından değil, tembellikten hiç değil. Ne doktorlar, ne mühendisler, ne sanatçılar, ne bilim adamları bu karanlığın girdabında kayboluyor. En temel hakları olan eğitimi, gelecekleri ve varlıklarını, armağan ediyorlar, Türk varlığına
Onlar yoksa, biz var mıyız sahiden?Filmde, 23 Nisan töreninde komik bir hamaset ile Nerede yaşıyoruz? diye soran öğretmene verilen Evimizde yanıtı yanlış değil. Sözde doğru yanıt verildikten sonra gelen Kıymetini bilin hamaseti komik bile gelmiyor, devlet Zülküflerin kıymetini bilmedikçe
Başta dedik, İki Dil Bir Bavul her şeyden önce Türkler için. O yüzden sözüm bizimkilere... Bir kez olsun, bir an olsun varlığımızı Zülküflerin, Rojdaların varlığına armağan edelim. Öyle zor bir görev değil bu. Siz de çekinmeyin, eşinizden, dostunuzdan, komşunuzdan, her gün her gün tartışmak zorunda kaldığınız fikri sabit tanıdıklarınızdan aynı şeyi isteyin: Bir sinema bileti, bir buçuk saatlik zaman ve elbette sonrasında bu ülkenin gerçeğine dair düşündükleri sadece 5 dakika...Zülküf de, Rojda da, muhtarın oğlu olan öbür Zülküf de bunu fazlasıyla hak ediyor. Gerekirse sinema biletlerini de siz alın. Ama yüzleşme bitsin artık. Bir daha, kimseyi herkes anadilinde eğitim görsüne ikna etmeye çalışmayalım; Kürt çocukları annelerinden öğrendikleri dili özgürce eğitim dili olarak kullanabilsinler. İki Dil Bir Bavulu izledikten sonra, hâlâ mermer diyen olursa da, Nato mermer, nato kafa deyip nefesimizi hiç boş yere tüketmeyelim.İnsanın anadili akarsuya benzer çünkü; ne kadar ıslah ettik deseniz de, ne kadar üstünü betonla kaplasanız da o derinden derinden akar. Ve vakti geldiğinde sel olur ve yıkar geçer.
Mustafa Kara
Mustafa Kara