10 Kasım 2009 00:00
Yıkılan ve yeni kurulan duvarlar
Alman Demokratik Cumhuriyetinin (DDR) tarihe karışmasından bu yana 20 yıl geçti.
Alman Demokratik Cumhuriyetinin (DDR) tarihe karışmasından bu yana 20 yıl geçti. Doğu eyaletlerini de bünyesine katan Almanya Federal Cumhuriyeti, bu gelişmenin 20. yıl dönümünü aylardır şenliklerle yaygın bir şekilde kutluyor ve 9 Kasımda şenliklerin en görkemlileri gerçekleştirildi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Berlin Eyalet Başkanı Klaus Wowereitın davetlisi olarak 34 ülkeden yeni ve Almanyanın birleşmesine katkısı olan eski devlet başkaları, Berlin duvarının yıkılışının 20. yıldönümü kutlamalarına katılmak için Berlinde bir araya geldi. Tarihi Brandenburg kapısında yapılacan resmi kutlama töreninde Merkel dışında Rusya ve Fransa Devlet Başkanları Dimitri Medvedev ve Nicolas Sarkozy, İngiltere Başbakan Gordon Brown ve ABD Dışişleri Başkanı Hillary Clinton birer konuşma yaptı.
Berlin Duvarının yıkılması, 80li yılların ikinci yarısından itibaren Sovyetler Birliğinde Glasnost ve Perestroyka ile başlayarak Doğu Blokunun dağılmasıyla sonuçlanan sürecin önemli halkalarından biri oldu. Süreç, Yeni Dünya Düzeni kuruluyor ve Tarihin sonu geldi propagandası eşliğinde ilerledi. Aradan geçen 20 yılda, kuruluşu ilan edilen Yeni Dünya Düzeninin dikiş tutmadığına, ayrıca tarihin sonunun da gelmediğine tanık olduk.
SERMAYEYE CENNET, EMEKÇİYE CEHENNEM
Genelde Demir Perdenin ortadan kalkması, Almanya özelinde ise Berlin Duvarının yıkılması ile milat olarak gösterilen yeni süreç, emekçi halklar ve işçi sınıfı için kazanımların peş peşe gasp edildiği bir dönem oldu. Onlar için vaat edilen çiçek bahçeleri yeşermedi; tersine, en temel haklarının köküne kadar kurutulmaya çalışıldığı bir çölün ortasına itildiler. Kısmen mücadeleyle elde ettikleri, kısmen de 2. Dünya Savaşının ardından sosyalist ülkelerde elde edilen kazanımlara alternatif olarak kendilerine sunulan sosyal devlet kazanımları ve özgürlükler, tek kutuplu dünyada teker teker ellerinden alınmaya başlandı.
TARİHİN SONUNU GETİRMEK İÇİN...
İdeolojik düzlemde gerçekleştirilen saldırılar, aynı zamanda bu ekonomik ve sosyal saldırılarla birlikte yürütüldü. 1990dan itibaren hızlandırılan özelleştirmeler, bu zincirin bir halkasıydı. Son 20 yılda gerçekleştirilen özelleştirmeler sonucunda, kamu işletmelerinde çalışan bir milyon kişi işten atıldı. Özellikle iletişim, ulaşım, sağlık ve yerel hizmet alanlarında gerçekleştirilen bu özelleştirmeler, işsizliğin yanı sıra en temel hizmetlerden yararlanma hakkının kısıtlanmasını da beraberinde getirdi. Kapitalizmin insanlığın ulaşabileceği en yüksek mertebe olduğu propagandasına dayandırılan tarihin sonunu getirme çabalarının sonucu olarak yaşanan bu saldırılara, içeride demokratik hakların gaspı, dışarıda ise Alman ordusunun dünyanın dört bir yanında savaşlara katılması eşlik etti. İlk kez 1991 Körfez Savaşında görevlendirilen Alman askerleri, sonraki yıllarda 130 operasyona katıldı ve savaşlarda yer almaya devam ediyor. Eski Yugoslavyaya saldırı ve Afganistandaki savaş gibi örnekler, DDRle birleşerek büyüyen Almanyanın dış politikasının militaristleştirilmesinin somut kanıtı. Politikanın başka araçlarla sürdürülmesi olarak savaşlar, küreselleşme sürecinde yeniden şekillendirilen dünya piyasalarından daha büyük pay kapma çabalarının vazgeçilmez parçası haline geldi. Ekonomik ve siyasi çıkarlarını genişletmek için Almanyanın savunulması Hindukuşta başlar söylemi, dış politikanın şiarı haline getirildi. Bu 20 yılda, milyonlarca insan haksız savaşlarda yaşamını yitirdi. Bu 20 yılda, milyonlarla ifade edilen açların sayısı bir milyarı geçti. Bu 20 yılda, dünya işsizler ordusuna yeni milyonlar dahil oldu.
KAPİTALİZM YENİ DUVARLAR ÖRÜYOR
Demir Perde ile Berlin Duvarının yıkılması sonucunda hak ve özgürlüklerin önünün açıldığı propagandası, son 20 yılda en fazla zihinlere yerleştirilmeye çalışılan konu oldu. Ancak başta Almanya olmak üzere bu propagandaya hız veren Batılı güçler, bu bağlamda da gerçeklerin yarısını bile söylemiyorlar. Bugün dünyanın dört bir köşesinde talan ettikleri ve sömürdükleri ülkelere karşı ördükleri duvarlar, olup bitenin sadece küçük bir kısmını yansıtmakta.
Meksika ile arasındaki sınırın 1125 kilometrelik bölümüne dikenli tel çeken ABD, her yıl burada ortalama olarak sınırı geçmeye çalışan 500 kişinin ölümüne neden oluyor. Meksika hükümeti ise Barack Obama yönetiminin uzatılmasına karar verdiği duvarı Berlin Duvarına benzeterek, inşasına karşı çıkıyor. AB devletleri arasındaki sınırları kaldıran Avrupanın, çevresine ördüğü görülmez duvar ise bir diğer örnek. Her yıl bini aşkın Afrikalı sığınmacı, Akdenizdeki bu duvarı aşarak Avrupaya gelmeye çalışırken yaşamını yitiriyor.
Suudi Arabistan, Yemenden gelen kaçak işçileri engellemek için sınıra duvar inşa edecek. Riyad, benzeri bir duvarı Irak sınırı için de planlıyor. Suudi Arabistanın inşa etmek istediği duvar, İsrailin Batı Şeriada ördüğü duvarla benzerlik arz ettiği için kardeş duvar benzetmesi yapılmış, bu da Suudi rejiminin büyük tepkisini çekmişti. Riyad, Filistinlilerin hayatını zorlaştıran ve gelecekte İsrail-Filistin sınırı olarak algılanmasından endişe edilen işgal topraklarındaki duvar inşasına en sert tepkiyi gösteren ülkelerin başında geliyor.
Dünyada, İsrailin inşa ettiği Batı Şeriadaki duvarla gündeme gelen güvenlik duvarları, başka ülkelerde de sık başvurulan yöntemlerden. Halen Tayland, Malezya sınırına terörist akışını durdurmak için 75 km uzunluğunda bir duvar inşa ediyor. Pakistanla sınırında 3 bin kilometrelik bir duvar inşa eden Hindistan, Doğuda Bangladeşle 3 bin 300 kilometre uzunluğunda başka bir güvenlik duvarı örerek, bu ülkeden gelen kaçak göçmenleri engellemeye çalışıyor.
En eski duvarlardan biri ise Güney ve Kuzey Kore arasında. Diğer duvarların tersine, bu duvar Kuzey tarafından, vatandaşlarının Güneye kaçmasını engellemeyi amaçlıyor. Çin de Kuzey Kore sınırına duvar inşa ederek muhtemel bir göç dalgasını şimdiden engellemeye çalışıyor. Bir diğer benzer tel örgülü duvar ise Batı Sahrayı kontrol altında tutmaya çalışan Fasın Cezayir sınırına ördüğü 2 bin 700 kilometre uzunluğundaki güvenlik duvarı. Aynı şekilde Pakistan da Afganistanla sınırına bir güvenlik duvarı örüyor.
DUVARIN ALTINDA KİM KALDI
İngiliz yayın kuruluşu BBCnin yayımladığı bir araştırma, Berlin Duvarının yıkılmasından 20 yıl sonra, kapitalizmin bütün dünyada hayal kırıklığı yarattığını ortaya koydu. 27 ülkede, 19 Haziran-13 Ekim arasında 29 bin 33 kişiyle görüşülerek yapılan araştırmaya göre dünyada insanların sadece yüzde 11i, kapitalist ekonominin doğru düzgün işlediğine inanıyor.
Araştırma, insanların yüzde 51inin kapitalist sistemde reform yapılmasını ve kusurlarını düzeltmek için daha fazla denetim istediklerini ortaya koyuyor. Sadece ABDde insanların yüzde 25inin ve Pakistanda yüzde 21inin kapitalist sistemin bugünkü haliyle iyi işlediğine inandığını gösteren araştırmaya göre Fransızlar, Brezilyalılar, Meksikalılar, İspanyollar ve Çinliler başta olmak üzere dünyada insanların ortalama yüzde 23ü, kapitalizmin kusurlu olduğuna ve yeni bir ekonomik sistemin gerekli olduğuna inanıyor.
Araştırmada, ABDlilerin yüzde 81i, Polonyalıların yüzde 80i, Almanların yüzde 79u, İngilizlerin yüzde 76sı ve Fransızların yüzde 74ü, Sovyetler Birliğinin dağılmasını olumlu karşılarken; Çeklerin yüzde 63ü ise kesin konuşmaktan kaçınıyor. Araştırmaya göre Rusların yüzde 61i, Ukraynalıların yüzde 54ü, Sovyetler Birliğinin dağılmasını olumsuz buluyor.
Araştırmayı yapan GlobeScan Enstitüsünün Başkanı Doug Miller, komünizmin sembolü Berlin Duvarının yıkılışının, serbest piyasa ekonomisine dayalı kapitalizmin komünizme karşı zaferi olarak nitelendirilemeyeceğini kaydetti. Miller, 1989da duvar yıkıldığında kapitalizmin zafer kazandığı zannedildi ama bu son 12 ay içerisinde dünyada meydana gelen olumsuz ekonomik gelişmeler, durumun farklı olduğunu gösteriyor dedi.