11 Kasım 2009 00:00

Başbakanın entelektüelleri

Türkiye Milli Kültür Vakfı’nın (TMKV) kuruluşunun 40. yılı nedeniyle hafta sonu Haliç Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “40 Vakıf İnsana Vefa” toplantısına katılan Erdoğan entelektüelleri kızdıracak laflar söyledi.

Paylaş

Türkiye Milli Kültür Vakfı’nın (TMKV) kuruluşunun 40. yılı nedeniyle hafta sonu Haliç Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen “40 Vakıf İnsana Vefa” toplantısına katılan Erdoğan entelektüelleri kızdıracak laflar söyledi. Bu toplantıda aydınların halktan yabancılaştığını söyleyen Başbakan kendi ideal aydınlarını da bir bir saydı.
Daha önce Partisinin kongresinde Said-i Nursi’den, Ahmet Kaya’ya, Hacı Bektaş’tan ve Yunus Emre’ye, Nâzım Hikmet’ten Necip Fazıl’a kadar farklı yelpazelere mensup aydınların isimlerini bir arada sayarak “kültürel açılım” yapan Erdoğan bu kez “sol”dan aydınların ismini anmayarak kendi dünya görüşüne uygun olan ideal aydınlarını tanıttı.
Erdoğan konuşmasında son 200 yılın bu ülkenin ve bu milletin benliğinde ve hafızasında derin izler bıraktığını kaydederek, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu süreçte münevverlerimiz, mütefekkirlerimiz, aydınlarımız, ilim ve sanat erbabımız gerçekten büyük savrulmalar yaşadı. Aydınlarımız ile millet arasındaki makasın bu süreçte açıldığını görüyoruz” dedi.
Başbakan’ın konuşmasına şu sözler damgasını vurdu:
“Jakoben ve elitist anlayışın yaygınlaştığını, aydınların bu ülkenin temel değerlerine, ruh köküne yabancılaştığını müşahede ediyoruz. Ancak geçmişte yaşadığımız ve bugün yaşamakta olduğumuz birçok meselenin temelinde aydınlarımızın ve onlarla birlikte yönetici kitlenin kendi öz değerlerinden ve milletin hassasiyetlerinden kopuşunun etkili olduğunu da belirtmek durumundayım. İşte bugün minnetle yad ettiğimiz, aramızdan ayrılanları rahmetle andığımız, hayatta olanlara nice sıhhatli ve hayırlı seneler niyaz ettiğimiz bir avuç insan bu kopuş sürecinde, yabancılaşma sürecinde bu milletin öz değerlerine, bu toprakların sesine, nefesine kulak verdiler. Onların hayatları adanmış bir hayattır.
Onlar kendi hayatlarını bu ülke için, bu millet için, genç nesiller için vakfetmiş şahsiyetlerdir. Onlar bu ülkenin, bu toprakların ruh kökleridir. Onlar bu ülkenin, bu toprakların irfanıdırlar. Onlar bu ülkenin aklı, bu toprakların vicdanıdırlar.”
Saydığı isimlerin her türlü fedakarlığı yaptıklarını, her türlü ezaya, cefaya göğüs gerdiklerini belirten Erdoğan, ortaya koydukları eserlerle, yetiştirdikleri nesillerle dünü bugüne taşıdıklarını ve geçmişten aldıkları mirasla geleceği şekillendirdiklerini kaydetti.
Erdoğan’ın ideal aydınlar arasında saydığı isimler şunlar: Cemil Meriç, Turgut Cansever, Fethi Gemuhluoğlu, M. Niyazi Özdemir, Necip Fazıl Kısakürek, Tarık Buğra, Hacı Bayram Veli, “Anatolya’yı analar yurdu Anadolu yapan, Alparslan Kılıçarslan, Osman Gazi, Orhan Gazi, Hacı Bektaş ve Ahi Evran”
Erdoğan’ın konuşmasıyla ilgili biz de aydınların görüşüne başvurduk. (KÜLTÜR SERVİSİ)

YILMAZ ONAY: HEPSİ YANLIŞ

Başbakan’ın demecinin doğrularını saymak çok kolay: Yanlışlarını saymaya gelince insan şaşırıyor: Hangi birinden başlasam, diye.
En çok da dillerine doladıkları “elitist” deyimine bitiyorum doğrusu. Birkaç “enbedded” kara-aydının onları pompalamak için yaptığı tam anlamıyla adi bir buluşa dört elle sarılarak, yavaş yavaş bu palavraya kendileri de inanır oldular. Neymiş efendim, laiklikten yana olan ve dolayısıyla cumhuriyete sahip çıkan bütün yurttaşlar, toplumun “elit” kesimini oluşturuyorlarmış da, laikliğe karşı çıkan ve dolayısıyla cumhuriyet düşmanı olanlar, “halk yığınları”ymış, avam sayılıyorlar ve cumhuriyetten bu yana hep eziliyorlarmış, nihayet onları anlayıp onlara dayanan bir parti gelince ona sarılıp iktidar yapmışlar!! Buradan türetilen uydurmaya göre de, laikliğe ve cumhuriyete sahip çıkan herkes “milliyetçi” ve dolayısıyla “faşist” oluyor, ama buna karşı örtük ya da açık Amerikancı bütün laiklik ve cumhuriyet düşmanları, büyük servet sahibi tarikat şeyhleri (tabii ki onların köleleri denecek kadar körleştirilmiş müridler de dahil), içeride ve dışarıda din maskesiyle insanları dolandırmış büyük firmalar, holding patronları (ve tabii dolandırılan zavallıların da çoğu), halk yığını sayılıyor, milletin tamamı bunlarmış gibi yutturuluyor ve çağ dışı “cemaatçilik”, “ümmetçilik” çok bir demokratlıkmış gibi “demokrasi havarisi” sayılıyorlar. Bunların aydınları olarak kabul edilen Said-i Nursi’den söz edilirken günümüz ABD krallarından fetullah hoca da “ezilen halk yığınları” arasına çaktırmadan sokuşturulmuş oluyor. Dahası, baştan beri bunları destekleyen TÜSİAD bile elit değil avam oluyor? Güldürmeyin beni!

AHMET SAY: HÜLYA AVŞAR NEREDE?

Başbakan Tayyip Erdogan’ın son konuşmasında saydığı yeni isimler konusunda özetle şunu belirtebilirim:
13. yüzyıl ve 14. yüzyıl mutasavvıflarına söylenecek söz yok. Onlar, insanlık kültürüne büyük katkı getirmiş olan Anadolu kültürünün Rönesans’tan da önce yeşermiş tohumlarıdır. Ancak, bu mutasavvıflara eklediği kimi 20. yüzyıl şahısları birer yapıştırma isim gibi duruyor. Bu isimlerin arasında, son haftalarda yaptığı ilginç televizyon röportajlarıyla öne çıkan Hülya Avşar’ın adını yazık ki bulamadım.

ATAOL BEHRAMOĞLU: SAĞ ENTELİJANSİYANIN SAKIZLAŞMIŞ SÖZLERİ

Bir gericinin hezeyanları diye nitelenmesi gereken bu lafların hiçbiri bu gün hasbelkader devletin ve ülkenin tepesinde bulunan kişiye ait değil. O, eline tutuşturulan metinlerden bunları okuyor, ya da ezberleyip söylüyor. Ciddi bir tartışmada bu lafların hiçbirinin altından kalkamaz.
Örneğin, (gelmiş geçmiş belki de en önemli aydınımız ) Namık Kemal’in adını neden anmıyorsun diye sorulsa yanıt vermez ya da veremez. Ali Suavi kimdir denilse bilmez.
Atatürk’ün düşünsel arka planındaki belki en önemli isim olan Ziya Gökalp’in adını ağzına almaz. Zaten herhangi bir kitabını, yazısını okuduğunu da sanmam. Tevfik Fikret onun için yoktur. “Vazife-i Temdin” (Uygarlaştırma Görevi) başlıklı yazısıyla sömürgeciliğe karşı çıkan Mustafa Suphi’den habersizdir.
Tarık Buğra’yı, söz gelimi Yakup Kadri’ye, Sabahattin Ali’ye, Orhan Kemal’e, Yaşar Kemal’e neden yeğliyorsun diye sorulsa, cevabı yoktur.
Başbakan’a söyletilen bu sözler, şimdi bazıları bakanlık koltuklarında oturmakta olan “sağ entelijansiya” mensuplarının çiğnene çiğnene sakızlaşmış sözleridir. Bu sağ entelijansiya bu gün iktidardadır.
Tedavülden çoktan kalkmış bu düşünceleri AKP iktidarı ve bu partinin başkanı aracılığı ile tedavüle sürmekte. Onların yabancılaşma, halktan kopma dedikleri 200 yıl, cumhuriyet öncesinde ve cumhuriyetle kazanılmış aydınlanma değerlerinin elde edildiği toplumsal süreçlerin tamamıdır. Bu kişiler aydınlanma değerlerinin düşmanıdır. Abdülhamit, Vahdettin hayranı, Atatürk düşmanıdırlar
Zamanı geldiğine inandıkları için şimdi görüşlerini Başbaka-nın ağzından gündeme getirmeye başladılar.
Yabancılaşma, halkın değerlerine ters düşme parantezlerinin en başında Cumhuriyet Türkiye’si kurucusunun yer aldığına ilişkin düşüncelerini ilan etmekte de gecikmeyeceklerini tahmin ediyorum. Bunu şimdiye kadar devlet düzeyinde yapmamışlardı. Yakında bunu da yapacaklardır.

ŞÜKRÜ ERBAŞ: AYDINLAR BEDEL ÖDEDİ

Başbakan’ın saydığı isimlere karşı isim saymak gibi bir düşüncem yok. Ülkenin tarihiyle birazcık ilgisi olan herkes, felsefeden edebiyata, mimariden müziğe, sinemadan tarihe, bir çırpıda onlarca değerli isim sıralayabilir. Bu isimlerin çok büyük bölümü, ülke kültürünün ve toplumun demokratikleşmesi, evrensel ölçülerde bir çağdaşlığa varması yönünde emek ve ürün vermişlerdir; bunun acısını çekmişlerdir. Budur Başbakan’ı, bu isimleri anmaktan uzak tutan. Andığı isimler Başbakan’ın kültürel ana rahmini göstermesi açısından önemli. Özal’lı yıllarda, Devletin kültür politikası olarak 5 yıllık kalkınma planlarına giren “Türk-İslam Sentezi”, “İslam Sentezi”ne doğru bir evrilmeye gitmektedir. İnsanın bütün eylemlerini tanrı iradesine bağlayan bir düşüncenin, aydın kavramına bakışı bundan bağımsız olabilir mi?
Aydınların halktan yabancılaşmasına gelince… cumhuriyetin ilk yıllarındaki bazı olumsuz örnekleri ayrı tutarsak, bu ülkenin ilerici, devrimci, demokrat binlerce aydını, Devletin bütün şiddetine rağmen halkın yanında yer almışlardır. Yakın geçmişten geriye doğru o kadar örneği var ki bunun… Bugün Başbakan’ın doğru bir kararla çözmeye çalıştığı Kürt sorununu, savaşın en acımasız günlerinde aydınlar gündeme taşımıştır. Yazdıkları nedeniyle dava açılan, hapislere atılan aydın sayısını bir araştırsın Sayın Başbakan. Tersane işçilerinin sorunlarında, F tipi cezaevleri gerçeğinde, ülke sanayisinin ve tarımının özelleştirmeler yoluyla yağmalanmasında, sağlıkta ve sosyal güvenlikte halkı ezen uygulamalarda, 12 Mart ve 12 Eylül faşizminde ve geriye doğru daha yüzlerce halk karşıtı devlet uygulamasında, bu ülkenin onurlu aydınları, ağır bedeller ödeyerek halkın yanında yer almışlardır. Sadece birkaç örneğini saydığım bu olaylar karşısındaki tutumları nedeniyle aydınları suçlayacaksınız, cezalandıracaksınız, sonra da halktan kopuk, elitist diye ikinci bir kez daha suçlayarak kendinizce mahkum edeceksiniz.

Ahmet Telli
Başbakan’ın olumsuzladığı ne varsa aydın olma özelliğinin ipuçlarını taşıyor.
ÖNCEKİ HABER

GÖZLEMEVİ

SONRAKİ HABER

Yalnızlık ve sessizlik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...