13 Kasım 2009 00:00

GDO’lar ve çiftçilerimiz!

26 Ekim 2009 tarihinde Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı...

Paylaş

26 Ekim 2009 tarihinde Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik yürürlüğe girdi. Gazeteleri açtığımızda, televizyonda, köşe yazılarında bu konu işlenmekte şimdilerde… Oysa şehrimizde ve Türkiye genelinde GDO’ların sağlık riskleri, GDO’lu ürünlerle ilgili bilgilendirme yapmak için bir platform kurulmuştu “GDO’ya Hayır Platformu.” Bu platform Türkiye genelinde ve şehrimizde imza kampanyaları, paneller, protesto gösterileri yapmış GDO’ların sağlık riskleri ile ilgili toplumumuzu aydınlatmaya çalışmıştı. Onca eylem, gösteri, basın açıklaması bu yasayı durduramadı. Birçok haberde olduğu gibi bu ürünlere dünyada “Frankeştayn gıdalar” denmesinin bir nedeni olmalı herhalde…
Aslında ben burada bu ürünlerin sağlığa olan etkilerinin dışında bir konuyu paylaşmak istiyorum. Şimdi siz bir çiftçisiniz her yıl tarlanızı hazırlıyor tohumunuzu ekiyor ve sonrasında da hasat ediyorsunuz. Ürününüzü satıp para kazanıyorsunuz. Bir de gelecek yıl için tohumluk bırakıyorsunuz. Ertesi yıl gelip de tarlanızı hazırlayıp tohumunuzu ektiğinizde doğal olarak bir süre sonra tarlanızda ürünün çimlenmesini bekliyorsunuz ki… O da ne? Tohumlar çimlenmiyor! Tohumu satan firmaysa elini ovuşturarak, gülüyor sizin ardınızdan. Yani siz uluslararası tohum tekellerinin insafına terk ediliyorsunuz, tohum tekellerine bağımlı kalıyorsunuz. Oysaki her yıl ektiğiniz üründen tohumluğunuzu alıp, ne güzel de geçinip gidiyordunuz değimli? Peki sonra? Sonrası daha da meçhul bu tekelleşme tohumu istediği fiyattan satabilir ve istediğine satar. Elinde tohum olmayanın alamayanın tarlası da boş kalır. Birkaç yıl sonra bu fiyatlardan tohum alamayan çiftçi tarlasını satar, kendi tarlasını bir zaman kiralayarak eker ve sonunda kaçınılmaz son gerçekleşir kendi tarlasında yeni sahibine ürün yetiştiren bir işçi olur… Peki çiftçiler bu tehlikeyi görmüyor mu diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Onlara bu tohumlar bol ürün, az ilaçlama denilerek satılıyor. Oysaki yapılan çalışmalar bunun aksini söylüyor:
ABD üniversiteleri tarafından 15 binin üzerinde çiftçiyle yapılan çalışmalarda, genetiği değiştirilmiş soyanın diğer soyalara göre yüzde 5.3 daha az verimli olduğu tespit edilmiştir. Kansas Devlet Üniversitesi’nin yaptığı çalışmalarda ise genetiği değiştirilmiş soyanın verimliliğinin yüzde 9 oranında düşük olduğu sonucuna varılmıştır. Ekilebilir tarım arazilerinin yüzde 74’ünde soya, mısır ve pamuk yetiştiren Arjantin’de, 1996 yılında 13.9 milyon litre glyphosate kullanılmış. 2008 yılına gelindiğinde Arjantin’de ilaç kullanım miktarı 200 milyon litreye ulaşmış. 1996 yılından 2008’e kadar GDO’lu soya ekim alanı 5 kat, yabancı ot ilacı gloyphosate kullanımı 14 kat artmıştır. Görüldüğü gibi her şey söylenildiği gibi değil. Tehlike büyük, hem sağlık açısından hem de tarımsal geleceğimiz açısından. Yalnızca tüketenler değil, üretenler de tehdit altında görüldüğü gibi. Bu yönetmelik hepimizin sağlıklı ve güvenilir gıda talebini canlandırmalıdır. Biz bu üretim metotlarıyla üretilmiş ürünleri almazsak onlarda ekmeyecektir.
FİKRET GİZİR Tarım Orkam Sen Bursa Şube Başkanı
ÖNCEKİ HABER

Sendikalar ne için varlar?

SONRAKİ HABER

GDO zehirleri ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesi birbiriyle nasıl ilgili?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...