13 Kasım 2009 00:00

ÖRGÜTLÜ BASIN

Başlık bana ait değil; Laz bakkal, sabah ekmek ve gazete almaya gelen müşterisiyle memleket meseleleri üzerine konuşurken, dayanamayıp söylüyordu ...

Paylaş

Başlık bana ait değil; Laz bakkal, sabah ekmek ve gazete almaya gelen müşterisiyle memleket meseleleri üzerine konuşurken, dayanamayıp söylüyordu bunları: “Baykal, ömrünün sonunda başbakanlık koltuğuna oturacak… Bunların sonu Vahdettin’den beter olacak…”
***
Vahdettin, 6. Mehmet, Osmanlı Devleti’nin son padişahı… 30 yıllık istibdat döneminin padişahı İkinci Abdülhamit’in kardeşi… Medrese eğitimi alıp şer’i konularda yetkinleştiği için İslamcıların tutkuyla bağlandığı bir kişi… Birlikte gittikleri Almanya gezisi sırasında tanıştıkları Mustafa Kemal’in özel yetkilerle Anadolu’ya geçmesindeki rolü tartışılan, sonrasında bu arkadaşı ve komutanı hakkında idam kararı çıkartan bir padişah… Hain olup olmadığı üzerine çok yazılar yazılmış bir insan… 57 yaşında, hiç beklemediği bir biçimde padişah olup, bir imparatorluğun yıkılışına tanıklık eden, rejim değişikliğinden sonra ise İngiliz zırhlısı ile İstanbul’dan ayrılan, 65 yıllık ömrünün kalan bölümünü sürgünde tamamlayan son padişah…
***
Hiç kimse, hata yapmak için yola çıkmaz. Yaptığının doğru olduğuna inanmasa, zaten kimseyi de inandıramaz. Ancak kendi eylemi ile diğer tarafların eylemlerinin ortaklaşması durumunda herkes için olumlu tarihsel bir gelişme kaydedilebilir. Konjonktür budur. Kendi koşullarınızı iyi analiz etseniz bile karşı tarafın koşullarını tek yanlı olarak belirleyemeyeceğinizden, onların hamlelerini iyi tahlil edemezseniz konjonktür sizin aleyhinize işler. Günü de yitirirsiniz, geleceği de… Sadece sizin şahsınızı değil de, bütün bir topluluğu ilgilendiriyorsa bu hatalar zinciri, o zaman toplumun bunun hesabını siyasal ve hukuki yollardan sorma hakkı da doğar. Kanunda yazılı olmayan suçlamalar da yapılamaz bu hesaplaşma sırasında!
***
Avrupa Birliği’nin kazanılmış hukuki altyapısına; kanun, ilke ve kararlarına uyum sağlamak adına, her türlü demokratik söylemin bayraktarlığını yapıp, bunu yasal değişiklik düzeyine taşıyacak tek bir tasarı ya da teklifi hazırlamadığınız gibi, mevcut kötü düzenlemeleri bile geriye götüren önerilerle kafaları bulandırmak, tarihsel bir hatadır.
Bireyleri aile sohbetlerinin bile dinlendiği kuşkusu içerisinde bırakmak, gazeteciyi hangi haber ya da yorumunun “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” sayılacağını bilemez hale getirmek, nihayet yüksek yargıyı da yargı kararlarıyla dinletmek, basını sermaye değişikliği tehditleriyle terbiye etmek, cezaevlerini gazeteci ve aydınlarla doldurmak, parlamentodaki demokratik tepkiler karşısında cezai yaptırım talimatları vermek, tarihsel birer hatadır.
***
Farkında mısınız, bakanlarınız insan içine çıkmakta zorlanıyor artık. gittikleri her yerde yakınma ve şikayet işitiyorlar; öğrencilerin, sivil toplum örgütlerinin demokratik protestolarıyla karşılaşıyorlar.
“Yaratılanı severim, yaratandan ötürü” derken, bireyi tanrı önünde değil kendi cemaat ve kanaat önderleriniz önünde kullaştırdığınızın farkında mısınız?
İşçi haklarında neredesiniz?
Sendikal haklarda neredesiniz?
Basın özgürlüğünde neredesiniz?
Sistemin eleştirilen kurum ve kuruluşlarında, bozulmaya sebep olanların yerine “insana insan olduğu için değer veren, evrensel değerlere insani değerler oldukları için saygı duyanları” değil de “yaratılanı, yaratandan ötürü sevenleri” egemen kılmaya çalışmak, bir hatadır; bu maneviyatçı tarz, var olan sorunları, kokuşmuşluğu, çürümüşlüğü daha da artırır.
***
Nazi iktidarı döneminde çıkarılan kanunlara uygun hareket ettiklerini, aksi halde kanunlara aykırı davranmış olacaklarını iddia ederek, bu dönemde insanlığa karşı işlenen suçlara iştirak etmekten yargılanamayacaklarını savunanlar, Nürnberg mahkemelerinde önemli bir hukuk ilkesinin benimsenmesine katkı sağladılar:
“Ama o, hukuk değil ki!”
Nürnberg mahkemeleri, Nasyonal Sosyalist iktidarındaki kanunların ilkel, ahlaka ve insanlığın temel değerlerine aykırı olduğuna karar verdi. Bu kanunların, şeklen kanun sayılsa bile hukuken geçerli olduğunun savunulamayacağı, birçok mahkumiyet kararlarında vurgulandı.
***
Kaostan kurtulmak için ekonomik ve siyasal bir kriz beklentisine girmek de ayrıca bir hatadır; böyle bir krizin sonuçları, her şeyden önce emekçileri, ezilen kitleleri vuracaktır.
Bir kez daha Platon’un sözlerini anımsayalım:
“Umut yola sokar, yoldan çıkmış insan aklını!”
İnsan, insan olduğu için mücadeleci ve umut doludur!..
ERCAN İPEKÇİ
ÖNCEKİ HABER

İstanbul fotoğrafları ve 15. yüzyıldan resimler

SONRAKİ HABER

Marx bir kez daha dönüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...