14 Kasım 2009 00:00

BAŞYAZI

Meclis’te, “Kürt sorununun çözümü”nü tartışmak için yapılan Genel Görüşme, basın, TV kanalları ve AKP propagandası tarafından günlerdir “Tarihi bir olay” olarak tarif edildi.

Paylaş

Meclis’te, “Kürt sorununun çözümü”nü tartışmak için yapılan Genel Görüşme, basın, TV kanalları ve AKP propagandası tarafından günlerdir “Tarihi bir olay” olarak tarif edildi. Özellikle, 10 Kasım Salı günü Meclis’te yapılan utanç verici konuşmalardan sonra, Genel Görüşme’de hükümetin, nihayet “mucizevi” çözüm paketini açacağı da iddia edilerek, yeniden bir beklenti yaratıldı.
Ancak, kendisine “Demokratik açılımın koordinatör bakanı” unvanı verilen ve hükümetin açılım politikasının başındaki İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın hükümet adına yaptığı konuşma, herhalde “tarihi gün” beklentisi içinde olanlar için tam bir hayal kırıklığı oldu!
Evet, Meclis’in dünkü oturumu “tarihi” bir oturumdu. Çünkü ilk kez Kürt sorunu Meclis çatısı altında tartışılmıştır. Ama sorunun çözümü açısından, Meclis’in sorunun çözümü için umut veren adımların dayanağı olacağı beklentisi ise boşa çıkmıştır.
Meclis’teki konuşmasında Bakan Atalay; “Demokratik Açılım”ın iki amacını;
1-) Terörün sona erdirilmesi
2-) Demokrasinin standartlarının yükseltilmesi olarak yineledi.
Daha sonra Bakan Atalay, bu standartların AKP’nin iktidara gelmesinden sonra nasıl yükseltildiğini, bugün de bu politikaları devam ettirdiklerini göstermek için uzun uzun, 2002’den beri “AB’ye uyum için yapılan yasa ve Anayasa değişikliklerini anlattı. Atalay bunlara, TRT Şeş, Kürt Enstitüsü kurulması, Kürtçe kursların serbest bırakılması ve dün yayımlanın özel radyo ve televizyonların Kürtçe yayın yapma serbestliği getiren yönetmeliğini, ...ekledi. Bundan sonrası için de insan hakları konusunda kimi düzenlemeler, yerleşim yerlerine eski adların verilmesi ve herkesin kendi dilinde seçim (siyasi) propaganda yapma hakkı için gerekli düzenlemelerin yapılacağı vaadinde bulundu.
Konuşmasının son bölümünde Atalay, 1982 Anayasası’nı eleştirdi. “Demokratik bir Anayasa” ihtiyacını belirtirken de “kırmızı çizgiler”e yeniden dönen Atalay, “Anayasa’nın ilk üç maddesinin değiştirilmesine izin verilmeyeceğini”, “Üniter yapının korunmasının başlıca amaçları” olduğunu ekledi.
Kısacası Bakan Atalay’ın bu “tarihi günde” söyledikleri, bugüne kadar söylediklerinin, biraz daha alçak perdeden tekrarından ibaretti.
Doğrusu İçişleri Bakanı Atalay, sadece muhalefeti eleştirirken “demokrasi”, “özgürlük”, “insan hakları”na vurgu yapmaktadır ama sorun gerçeklere, Kürtlerin ulusal haklarına gelince derhal “kırmızı çizgileri” hatırlamaktadır.
Aslına bakırsa, AKP Hükümeti, “Kürt açılımı”ndan “Demokratik açılım” ve “Milli Birlik Projesi”ne evrilirken, ilk başta vurgu yaptığı “Kürt sorununu çözeceğiz” iddiasından söylemde bile vazgeçmiştir. “Kürtlerin haklarını kabul etmek” yerine, “Bireylerin haklarını geliştirmeyi” geçiren hükümet, “Kürt sorununu da böyle çözülebileceği” biçimindeki bilinen liberal çözüme, “çözümsüzlüğe” dönmüştür.
Böyle olunca da Hükümet ve öteki “liberal çözüm” yandaşları, “anadilde eğitim hakkı”, “özerklik”, “Kürtlerin hangi hakları istediğini, Kürtlerin temsilcileriyle konuşma” gibi demokratik bir çözümünün temel ölçütlerini görmezden gelmektedir. Böylece Kürtlerin ulusal hakları sorunu; Türklerle Kürtlerin ulusal hak ve dil eşitliği üstünden iki halkın “gönüllü birliği” ilkesi “kırmızı çizgiler”in dışına itilerek, Kürt sorununun kişisel özgürlükleri geliştirilerek çözüleceği tezine dönmektedir.
Sorun böyle ele alınınca da “Kürt sorununun demokratik çözümü”, liberal sağcılarla statükocu, faşizan güç odakları arasında bir çekişmeye indirgenmektedir. Hal böyle olunca, Kürtlerin istekleri “Terör örgütünün istekleri”ymiş gibi gösterilmektedir.
Dün de öyle oldu. Bakan, “Bireysel hakları geliştirerek”, “Kürt sorununun çözüleceği”ni bir kez daha ilan etti.
Bakan dün, aylardır saklanan “paketinde” bu liberal bazı bireysel hak önlemleri dışında bir şey olmadığını gösterdi. Ve Kürtlerin ulusal, demokratik haklarını “kırmızı çizgiler”in altına itti.
Böylece “Genel Görüşme”, iktidar ve muhalefet arasında bir itiş kakışa döndürülerek, Kürt sorununun çözümünde ileri doğru adım atmada bir fırsat daha heba edildi.
(*) Bu yazı yazıldığında Başbakan henüz
konuşmamıştı. Ama Atalay’ın konuşmasından sonra onun da yaklaşımı belli oldu.
İHSAN ÇARALAN
ÖNCEKİ HABER

TTB domuz gribine karşı kurul oluşturdu

SONRAKİ HABER

İzmir’de 2 çocuk tahliye edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa