16 Kasım 2009 00:00
MEDYATİK
Kılıçdaroğlu adı pek çokları için umut demekti.
Kılıçdaroğlu adı pek çokları için umut demekti.
Bir kere dürüsttü, cesurdu. Yolsuzlukların üzerine giden, halkın çıkarını savunan biriydi.
Diğer CHPliler gibi iki lafından biri laiklik ya da Atatürk değildi. Milliyetçi-ulusalcı tepkiler de vermiyordu.
Ve hatta İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığına aday olduğu dönemde, Gürsel Tekinle beraber, CHPnin nicedir uğramadığı emekçi semtlerine de uğramıştı.
Velhasıl herkes, başka türlü bir adam gözüyle bakıyordu ona. Dersimli olduğundan, anne tarafından Ermeni olduğundan dem vuranlar, bundan medet umanlar vardı mesela...
CHPnin yeni lideri o olacaktı. Partiyi sosyal demokrat çizgiye çekecekti. CHPyi halkçılaştıracaktı.
İstanbuldan aldığı yüzde 37 oranında oy, aslında bu algının da bir sonucuydu. Halk onu sevmişti, onda bir umut ışığı görmüştü.
İşte o ışık geçen hafta söndü. Onur Öymen, son nefesiyle lambaya püf dedi. Bir süredir partinin çelik çekirdeği ile dip dibe olan Kılıçdaroğlunun bu durumdan zararlı çıkacağı zaten söyleniyordu. Beklenen oldu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, demokratik açılımın konuşulduğu Meclis kurulunda hükümeti terörle mücadele cesaretiniz yok diyerek eleştirirken, Dersim katliamını da örnek olarak gösterince; yani tek parti döneminin bu insanlık suçu ile övününce, Dersimli Kılıçdaroğlu sıkıştı kaldı.
Gayet kendinden emin bir şekilde Analar ağladı diye kimse terörle mücadeleyi bırakmaz. Dersim isyanında da analar ağladı ama hiç kimse mücadeleyi bırakmadı diyen Onur Öymeni, bütün ülkenin gözü önünde alkışladı Kılıçdaroğlu...
Hayır ben böyle düşünmüyorum diyemedi. Bu cesareti gösteremedi. Onur Öymen ve onun temsil ettiği zihniyete kafa tutmak, Melih Gökçeke kafa tutmak kadar kolay değildi. Üstelik böyle bir çıkış yapsa, partisinden de kendisini pek seven medyadan da muhtemelen destek bulamayacaktı. O da susmayı tercih etti. Gazeteciler üç gün boyunca cep telefonundan Kılıçdaroğluna ulaşmaya çalıştı, o telefonlara çıkmadı.
Bir laf etseydi, ufacık bir çıkış yapsaydı, Onur Öymenin o sözlerini alkışlamasaydı, belki yine de kendini koruyabilirdi. Ama olmadı, yapamadı...
Üstelik Dersim katliamıyla ilgili hemen her şeyi de biliyormuş Kılıçdaroğlu. Devletin ceberut yüzünün bu rezil örneğine ilk ağızdan tanıkmış. Bunu da geçen hafta öğrendik. 1937-1938 Dersim olayları için Mağaralara iltica etmişlerdi. Ordu zehirli gaz kullandı. Mağaraların kapısının içinden. Bunları fare gibi zehirledi. Yediden yetmişe o Dersim Kürtlerini kestiler diyen eski bakan İhsan Sabri Çağlayangilin, bu sözleri 1987de Kemal Kılıçdaroğluna söylediği ortaya çıktı. Ses kaydı internet sitelerinde bulunan röportajı, iddiaya göre Kılıçdaroğlu yapmıştı.
Katliamın detaylarına böylesine vakıf, Dersim tarihine hakim, devletin Dersimlilere reva gördüğü zulmü gayet iyi bilen Dersimli Kılıçdaroğlu, şimdi susuyor...
Denebilir ki, Kılıçdaroğlu zaten düzen politikacısı. Böyle marjinal meseleler ona ne bir şey kazandırır ne kaybettirir. Yok, hiç de öyle değil. Çünkü mesele cesaret meselesi, mesele dürüstlük-ilkelilik meselesi, mesele kaypak siyasetçi olmama meselesi...
Ve Kılıçdaroğlu bunu beceremedi.
Artık Kılıçdaroğlu bitmiştir.
Geçmiş olsun!..
twitter.com/mkuleli
MUSTAFA KULELİ