18 Kasım 2009 00:00
UFUK
Faşizm, içerdiği yıkıcılık nedeniyle hep kaba sabalıkları çağrıştırır. Bu nedenle de kibar, zarif biri yerine iç güdüsel olarak daha çok hödük birine yakıştırılır faşistlik.
Faşizm, içerdiği yıkıcılık nedeniyle hep kaba sabalıkları çağrıştırır. Bu nedenle de kibar, zarif biri yerine iç güdüsel olarak daha çok hödük birine yakıştırılır faşistlik.
İstanbulda doğmuş ve cumhuriyet döneminin önde gelen felsefe eğitimcilerinden birinin oğlu olarak dünyaya gelmiş, İstanbulun en seçkin liselerinden biri olan Galatasaray Lisesini bitirmiş, sonra da Ankarada Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirmiş ve aynı fakültede doktora yapmış biri herhalde her şeyden önce kültürlü insan çağrışımı yapar. Ama Onur Öymen tam da bu saydıklarımızı yaşamış biri olarak duruyor karşımızda. Bugüne kadar, Onun Kardak Krizindeki rolünü bilmeyenler de, yaptığı konuşmalardan statükocu özelliklerine tanık olmuştur. Ne var ki, tüm bunlara rağmen, kamuoyunun karşısında hep zarif bir takım elbisenin içinde, Kravatlı olarak görülen ve düzgün İstanbul Türkçesi ile dikkat çeken bu kişinin, Meclisteki demokratik açılım görüşmeleri sırasında son derece inanarak, vurgulu ifadelerle Dersim katliamını savunmuş olması, herhalde çok kişinin kafasındaki kibarlık, zariflik, okumuş yazmışlık ile faşizm arasındaki ilişkinin tezat olması gerektiği konusundaki tabuyu yıkmıştır. Evet sözünü ettiğimiz bu mizanpajı ve Meclis kürsüsündeki sözleriyle birlikte değerlendirdiğimizde karşımızdaki manzarayı smokinli faşizmden daha naif nasıl tanımlayabiliriz ki!
Halen sözlerinin arkasında duruyor olması ve sanki bir tanrı kutsallığının arkasına sığınırcasına, Atatürkün Dersim İsyanı karşısındaki tutumunu kendisini haklı kılacak bir gösterge gibi ortaya sürmüş olması, onun şu saatten sonra bir özürle Dersimlileri, Alevileri, hatta akıl vicdan sahibi Sunnileri ikna etmesinin imkansız hale geldiğinin kanıtıdır.
Evet gelinen nokta açıktır: Ya CHPnin Onuru, ya insanlık onuru!
Daha önce hatırlatıldı, ancak yine hatırlatmak da fayda var. Turnike isimli yarışma programıyla adını duyuran Güner Ümit, 1995 yılında Star TVdeki programda bir kadın yarışmacıya Kızılbaş mısınız? diye sormuş ve Alevilerin tepkisini çekmişti. Bu olaydan sonra 10 yıl süreyle ekranlardan uzak kalan Ümit, daha sonra yapmaya başladığı programlarda başarısız oldu ve çalıştığı kanallar Alevilerce protesto edildi.
Onur Öymenin durumu daha vahimdir. Biri geyik programlarıyla dikkati çeken bir televizyon programcısı, diğeri ise Türkiye Cumhuriyetinin kurucu partisi olmakla övünen CHPnin Genel Başkan Yardımcısı.
Bu olayın tepkisinin bu kadarla kalmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. CHP içindeki Dersimlilerden tutun da, CHPye bugüne kadar destek vermiş Aleviler ve Dersimlilere kadar uzanan geniş bir kesim şimdi bu varlığını ve bu desteğini sorgulamak durumuyla yüz yüzedir.
Onur Öymenin bu konuşması, aslında CHPnin bugüne kadar Kürt sorunu ve demokratikleşme karşısındaki toplam politikasında varolan bir özü açığa vurmuştur. Hatta, CHPnin Kürt politikasının Öymenin bu sözlerinde kristalize olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak bu durum, tahlillerle, analizlerle ve özürlerle geçiştirilemeyecek bir sinir ucudur. Sonuçları da buna uygun olacaktır, olmalıdır.
Bu ülkenin Alevi yurttaşlarının, Dersimlilerin onuru, CHPnin Onurundan elbette daha değerlidir. O zaman bunun gereği yapılmalıdır.
CHP yönetimi Onur Öymeni görevden ayrılmıyorsa, görevden alma tutumunu göstermedikçe de, bu tepkinin muhatabı olmaktan ve sonuçlarını ağır bir şekilde ödemekten kurtulamayacaktır.
Tam da bu nedenle bu yazının başlığını yanıtlayarak noktalayalım:
Tabii ki insanlık onuru!
FATİH POLAT