18 Kasım 2009 00:00
Bunak sanatın simsarları
Üstünde sadece sanat galerisi yazan, dev bir kapı. Zil çalınınca hafifçe aralanıyor, bir kadın Ne istemiştiniz diye soruyor.
Üstünde sadece sanat galerisi yazan, dev bir kapı. Zil çalınınca hafifçe aralanıyor, bir kadın Ne istemiştiniz diye soruyor. Resim yaptığını, onları göstermek istediğini anlatmaya çalışan genç adam, heyecandan lafını bile toparlayamıyor ama kadın kuru bir Portfolyo hazırlayın ile kapıyı kapatıveriyor.
Arjantin, Uruguay, İtalya ortak yapımı Ressam filminden bir sahne. Film, sanatın ulaşılmazlığını değil ama sanatçının eserlerini sergileyecek olan mekanizmanın işleyişini dert ediniyor. Bursada düzenlenen İpekyolu Film Festivalinde Türkiyeli seyirciyle buluşan Ressam, modern sanata ve sanat simsarlığına Güney Amerikadan ince ve sıkı bir eleştiri.
OTİSTİK İHTİYARIN KARALAMALARI
Mariano Cohn ve Gaston Dupratın ilk uzun metrajlı filmleri olan Ressamdaki keskin mizah bize açık açık şunu söylüyor: Bunak bir ihtiyarın karalamaları olarak burjuva sanatı.
Hikaye şöyle: Jorge Ramirez, bir huzurevinde hasta bakıcı olarak çalışıyor. Huzurevindeki otistik bir yaşlı amcanın bakıcılığını üstlenince, hayatı da değişiyor. Çünkü bu yaşlı ihtiyarın kalemle yaptığı karalamalardan acaba bir şey çıkar mı diye onları galeriye götürmeye karar veriyor. Hakikaten tahmin ettiği gibi oluyor. Galeridekiler bunu ciddiye alıyor. Bunları ben yaptım diyen Jorge bir anda sanatçı payesiyle ödüllendiriliyor, paralar, hatunlar, hürmetler içinde yaşamaya başlıyor. Ama bu yeteneksiz ve düz adamın bokunda boncuk bulan sanat camiası, bunak ihtiyardan bile daha bunak ki, Jorge sanatla ilgili sorulara hiçbir cevap veremeyince bile Ne kadar anlamlı bir sessizlik gibi yorumlar uydurup etkileniyorlar. Jorgenin tek sıkıntısı, ihtiyarın canının resim yapmasını beklemek.
DUPRAT: SANAT KARİYERİ İÇİN
Film, Bursa İpekyolu Film Festivalinde gösterildi ve Uluslararası Altın Karagöz Film Yarışmasında yarışıyor. Filmin Senaristi ve Oyuncusu Andres Duprat da bu vesileyle Bursaya geldi. Duprat ile Ressamın gösteriminin ardından sohbet etme imkanı bulduk. Duprat, özetle filmin bir kariyer olarak sanatı ele aldığını ve bu kariyer için yapılması gereken hamleleri anlatmaya çalıştıklarını söylüyor. Film, çağdaş sanat ortamına, daha açık ifadeyle sanat piyasasına bir tepki.
Bu tepkiyi film içindeki birçok sahne, ince ince işliyor. Galeriye vermek üzere bir özgeçmiş hazırlarken, komşusu olan fotoğrafçı soruyor: Eğitim? Yok. Yazalım: Kendi kendini eğitti. Yabancı dil? Yok. İspanyolca ve temel düzeyde İngilizce.
Özgeçmiş hazırlanıyor, zarfa konup galeriye veriliyor. Galeri sahibi ressam olarak Jorgeyi kabul ettiği sahnede yaptığı itirafta da diyor ki, Aslında sanatçıların zarflarına bakmayız. Seninkini başka bir şey sandım da yanlışlıkla baktım.
Sonuç, tabloları satılan, sergilerde saygı gören, televizyonlara çıkan, sohbetlerde hiç cevap vermeden sessiz sessiz duran Jorge, yolunu buluyor. Tabii asıl yolunu bulan, bu mekanizmanın kendisi.
SANATÇININ OTİSTİKLİĞİ
Filmi sanat piyasasına ve 20. yüzyılın burjuva sanatının esasına dair bir eleştiri haline getiren, o anlayışı piyasacı sanat geleneğinin içine oturtması. Marcel Duchampın çalışmaları hatırlatılıyor, çağdaş sanat tartışmaları özetleniyor. Kitaptan pisuvarın nasıl sanat eserine dönüştüğünü okuyan Jorge, kendince bir sanat eserini yapmanın değil, onu sunmanın insanı sanatçı haline getirdiği yorumlarını yapıyor. Bu hesapla, Jorge de sanatçının alası oluyor, isterse bunak bir ihtiyarın karalamalarını çalmış olsun...
Senarist Dupratın verdiği ilginç bir bilgi de, oyunculara dair. Profesyonel aktörlerin yer almadığı filmde, Dupratın kendisi bir güzel sanatlar hocası. Ama başroldeki çakma ressam, Arjantinli ünlü bir yazar olan Alberto Laiseca tarafından canlandırılıyor. Huzurevinde şaşkın şaşkın televizyona bakan ihtiyarlar grubu da, ülkenin seçkin aydınlarından, sanatçılarından meydana gelmiş.
Filmi izleyen bir izleyicinin sözleri, belki de filme getirilen en ilginç yorumlardan biri. Kendisi de bir sanatçı olduğunu ve otistik bir çocuğu olduğunu söyleyen izleyici, Aslında her sanatçı biraz otistiktir, bunun için de emeğini başkaları daha kolay yer. Ben filmde bunu gördüm dedi. Duprat ise bu yoruma teşekkür ederek, daha çok sanat piyasasına odaklandıklarını hatırlattı.
Arjantin filminin seyircileri kafalarında sorular, yüzlerinde gülümsemeyle salondan ayrıldı. Yazar Andres Duprat, yönetmenler Mariano Cohn ile Gaston Duprat da eğlenceli ve sade filmlerinin ardından yine söyleyecek bir sözü, derdi olan filmleri sürdüreceklerini duyurdu...
(Bursa/EVRENSEL)
İPEKYOLU KERVANI YÜRÜYOR
Bursada dördüncüsü düzenlenen İpekyolu Film Festivali, hafta sonuna kadar devam edecek. Ulusal ve uluslar arası Altın Karagöz yarışmaları ise Cuma akşamı sonuçlanacak. Uluslar arası yarışmanın özelliği, tüm dünyadan yönetmenlerin sadece ilk uzun metrajlı filmleriyle katılabiliyor olmaları. Bu sayede genç yönetmenleri cesaretlendirmeye dair bir hizmet sunulurken, bir yandan da izleyiciler, dünya sinemasının bugünü ve geleceğine ilişkin fikir sahibi olabiliyor. Festival kapsamında bugün yapılacak gösterimlerden biri, 11.30da Tayyare Kültür Merkezinde Meksikadan etkileyici bir ekonomik kriz öyküsü olan Juan Perezin Kellesiyle Tanışın filmine ait. Cemal Şanın Engin Cebere adadığı filmi Acı ise 11.00de Korupark sinemasında. Ayrıca akşam festival kapsamında Ezel Akayın son filmi 7 Kocalı Hürmüzün galası yapılacak. Engelsiz Filmler söyleşisi ise 12.30da Kent Müzesinde.
Çağdaş Günerbüyük