20 Kasım 2009 00:00

Koca dediğin nedir ki!

Bizim sinemamızda, erkeklere, kadınlardan çok daha fazla özgürlük bahşedilir. Belki bütün dünya sinemalarında böyledir.

Paylaş

Bizim sinemamızda, erkeklere, kadınlardan çok daha fazla özgürlük bahşedilir. Belki bütün dünya sinemalarında böyledir. Erkekler eğlenir, gezer, aldatır, sever, ayrılır, geri döner de, kadın hemen hemen her zaman, sevdiği adamı bekleme şansından fazlasını elde edemez.
Sadık Şendil’in şarkılı türkülü, eğlenceli oyunlara ve filmlere uyarlanan karakteri Yedi Kocalı Hürmüz, buna benzemeyen kadınlardan. Yedi kocasını birbirinden gizleme çabasına bir de hayatının aşkını bulma eklenince, alışılmadık bir evlilik hayatını, istediği gibi, kendince başarıyla yerine getirebiliyor.
EZOP’TAN BİR MASAL
Tiyatro oyunları kadar, belki daha çok sinemaya senaryolarıyla katkıda bulunmuş, Hababam Sınıfı ve Kemal Sunal filmleri dahil Yeşilçam’ın birçok komedi filmini kaleminden okuduğumuz bir Yazar Sadık Şendil. Yedi Kocalı Hürmüz oyununu yazarken Şendil’in kendisi de, sinemaya uyarlayan Yönetmenler, Atıf Yılmaz da (1971, Türkan Şoray), Yılmaz Atadeniz de (1963, Suna Pekuysal) şarkılı türkülü, çalgılı çengili, gürültülü vodvillere benzer uyarlamalar yaptılar. Ezel Akay, 7 Kocalı Hürmüz’de bunu bir adım öteye götürüp, bizi neredeyse bir masal dünyasına sokuyor, hem şarkılı hem gerçeküstü bir Hürmüz sunuyor.
Nurgül Yeşilçay’ın oynadığı Hürmüz’ün hikayesi de, bildik olandan farklı değil. Her birinin birbirinden farklı özellikleri olan altı tane kocayı, birbirlerinden habersiz idare etmeye çalışan genç bir dul kadın. Sonuncusu Erkan Can, Karadenizli bir kaptan. Sarp Apak belalı bir kabadayı, Cengiz Küçükayvaz kekeme bir berber, Öner Erkan Lüleburgazlı bir sarıbıyık, Cem Karakaya işgüzar bir bekçi, Ezel Akay’ın kendisi ise sadece mektup yazarken gördüğümüz cephede bir asker. Hürmüz’ün bu işte en büyük yardımcısı da Gülse Birsel’in canlandırdığı Safinaz. Mehmet Ali Alabora’nın oynadığı Doktor Hüsrev sahneye girince, Hürmüz’ün dengesi kayıyor, doktoru tavlamak için harekete geçiyor. Haluk Bilginer’in oynadığı kuşçunun da yardımıyla o iş de, diğer kocalardan kurtulma işi de hallediliyor...
NEREDE O ESKİ KOCALAR!
Filmin geçtiği köy, öyle canlı, öyle parlak renklerle ve eğri duvarlar, kapılarla inşa edilmiş ki, çizgi filme benziyor. Rengarenk kostümler de eklenince, anlatanın Ezop olduğu bir masal izlediğimiz hissinden dışarı çıkmıyoruz. Ezel Akay bundan önceki filmlerinde yarattığı gerçeküstü havayı artık iyice olgunlaştırmış, hakiki bir masalla karşımıza çıkmış.
Bu 7 Kocalı Hürmüz’de dikkat çeken bir şey: Bütün film kadın erkek ilişkilerinden, evlilikten başka bir şey konuşulmamasına ve Hürmüz gibi “fantastik” bir karakter yine fantastik bir dünya içinde anlatılmasına rağmen, asıl kafayı cinsellikle bozmuş olan, “bulamayan” erkekler, “gönlünün sultanı” dışında kimseyle ilgilenmeyen ise, koca sayısını yediye çıkarmış da olsa, kadınlar. Kocalar zaten Hürmüz’le baş başa kalma çabası içinde ama onlar dışında da kahvede oturan yaşlılardan, kadıya erkekler kadın derdinde. Kadınlar, gözlerine kestirdikleri bir adam dışında, kaçma derdinde, Hürmüz dahil. Filmin açılışındaki felsefe şu: “Koca dediğin nedir ki, eskiden dağ gibi yiğitler vardı, şimdi üç beş tanesi onun yerini tutamaz.”
Yani, erkek olsa, bunun mevzusunu bile yapmaya gerek yok ama yedi kocayı sıraya dizmiş bir kadın karakterin “ayıplanmadan” anlatılması ve izlenmesi bile, filme dikkate değer bir karakter veriyor.
EN BIYIKLI FİLM
Bu masalsı havanın bütününde, bekleneceği gibi oyunculuklar fazla fazla abartılı. Ezel Akay’ın bunu bilerek tercih ettiği ortada. Müjdat Gezen’de, Haluk Bilginer’de, Erkan Can’da, Önen Erkan’da sırıtmıyor, tersine çok eğlendiriyor da, Nurgül Yeşilçay’ın üstünde o oyunculuk, olmamış gibi duruyor. Kaçma kovalama, kekeleme, altına doldurma esprilerinin bir kere yapılması da değil, art arda tekrarlanmasından hoşlanan seyirciler için çok uygun. Ama değilseniz, biraz yorucu olmaya başlayabilir.
Bu yorumu yapma görevini de galiba üstlenmem gerekiyor: Film, Türkiye sinemasının en çok kaytan bıyık kullanılan filmi. Kimilerinde gayet başarılı durmuş, örneğin finaldeki tulumbacılar. Sürpriz bir şekilde Sarp Apak’a bıyık çok yakışmış. Esas Oğlan Doktor Hüsrev (Mehmet Ali Alabora) ise, bıyıklıyken bile sümsük halinden kurtulamamış. Onun dışında, genel olarak bu kadar bıyık, filme gayet güzel bir hava katmış. Fena mı olmuş?
Kostümlerden elde edilecek gelirin Mor Çatı kadın sığınağına bağışlanacak olması, Hürmüz’ün hoş bir sürprizi. Bu en bıyıklı filmin bir “kadın filmi” olarak görülmesi çok gerçekçi olmayabilir ama galada söz alan genç bir erkek izleyicinin “Bu filmle kadınlar hakkında daha çok fikir sahibi oldum ve korktum” sözleri yabana atılacak gibi de değil...

Çağdaş Günerbüyük
ÖNCEKİ HABER

Gezici Festival filmlerle KARŞI çıkıyor

SONRAKİ HABER

Şekerpınar halkı da tapuları için ayağa kalktı!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa