24 Kasım 2009 00:00

GÜNCEL

İstanbul cumhuriyet başsavcısının ve Yargıtay hakimlerinin telefonlarının dinlendiği ortaya çıktı.

Paylaş

İstanbul cumhuriyet başsavcısının ve Yargıtay hakimlerinin telefonlarının dinlendiği ortaya çıktı.
CHP, telefonların dinlenmesinden yola çıkarak AKP’ye karşı büyük bir siyasi eleştiri kampanyası başlattı; AKP’yi, İslami bir diktatörlük kurmakla itham etti.
MHP de telefon dinlemelerini eleştiren açıklamalar yaptı.
AKP, “Biz de dinleniyoruz. Başbakan Erdoğan altı sene boyunca dinlenmiş. Dinlenmenin asıl mağduru biziz” dedi.
Ergenekon sanığı General Levent Ersöz’ün, jandarma istihbarat sorumlusu iken herkesi dinlettiği ve binlerce dinleme kaydının arşivinde bulunduğu yazıldı çizildi.
İstanbul Barosu yönetimi, başsavcı ve Yargıtay hakimlerinin telefonlarının dinlenmesini eleştirerek, bağımsız yargının çökertildiğini, hukuk devletinin tehlikede olduğunu açıkladı ve İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yaptı. Çağdaş Avukatlar Grubu İstanbul Barosu Yönetimi’nin samimi olmadığını, hukuk ihlallerinde seçmecilik yaptığını, bazı ihlalleri görmezden gelirken diğerlerinde CHP yanlısı bir saikle hassasiyet gösterdiğini açıkladı.
İstanbul Barosu yönetiminin yürüyüşünü 42 baro yönetimi desteklerken, yürüyüşe katılım az oldu. Yürüyüşe CHP milletvekilleri, Ergenekon davası sanıkları ve sanık avukatları da katıldı.
Yozgat Barosu yönetiminin başı çektiği 22 baro yönetimi de yine bağımsız yargı talebi ile ama İstanbul Barosu’nun aksi cephesinde başka bir bildiri yayınladı.
Yargıtay Başkanı Gerçeker’in telefon dinlemeler konusundaki sert açıklamasına bazı avukatlar tepki gösterdi. “Gerçeker, Yargıtay 9. Ceza Dairesi başkanı iken, onun söylediklerini biz savunmalarımızda dile getiriyorduk ama Gerçeker ve başkanı olduğu daire, bu savunmaları dikkate almadan hukuka aykırı delillerle verilen mahkumiyetleri onaylıyordu” dediler.
Herkes telefon dinlemeler konusunda bir şey söyledi. Kimse telefon dinlemesinin iyi bir şey olduğunu iddia etmedi.
Peki, bütün bu gelişmelerin mantıki sonucu ne olmalı?
En kısa zamanda telefon dinlemelerini yasaklayan ya da iyice kısıtlayan bir yasal düzenlemenin TBMM’den çıkması için hükümet ve muhalefet partilerinin anlaşıp çalışmalara başlaması gerekir; barolar bu konudaki hukuki çalışmalarını kamuoyuna ilan eder, TBMM’deki partilere iletir, yasa taslaklarını açıklar vs... Değil mi?
Ama böyle olmadı. Ne AKP, ne CHP, ne MHP, ne barolar, ne de hukuk fakülteleri, telefon dinlemelerinin yasaklanması ya da iyice kısıtlanması için bir çalışma yapmadılar. Kimse yasa değişikliği önermedi. TBMM’ye yukarıdaki partilerden hiçbiri yasa değişikliği önerisi getirmedi.
İşte, burjuva politikası budur. Hiçbiri telefonların dinlenmesinin yasaklanmasını istemez. Hepsi diğerlerinin telefonlarını dinlemek ister. Özgürlüklerden hoşlanmazlar. Sadece kendi özgürlükleri kısıtlandığında seslerini, rakibini yıpratmak için çıkarırlar. Yarın siyasi gündem değiştiğinde telefonların dinlenmesine devam edilir. Gazeteler bunları yayınlar, mahkemeler bu dinlemelere dayanarak ceza yağdırmaya devam eder, politikacılar rakiplerinin dinlenen konuşmalarını nasıl siyaseten kullanacaklarını planlar vs. vs...
Haberleşme özgürlüğü gibi bütün özgürlüklerin gerçek savunucusu özgürlükleri bu sistem içinde hiçbir zaman tam anlamıyla kullanamayan, halkın kendisidir. Halkın örgütlü mücadelesi ile bütün özgürlükler kazanılacak ve herkes için kullanılabilecek hale gelecektir.
KAMİL TEKİN SÜREK
ÖNCEKİ HABER

Esir değişiminde anlaşma sinyali

SONRAKİ HABER

Domuz gribinden iki ölüm daha

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...