26 Kasım 2009 00:00
iZLENiM
Ben eylemlere başlangıç saatlerini severim.
Ben eylemlere başlangıç saatlerini severim. Bunaltılı sıcağı dağıtacak yağmur damlaları gibi tek tek ve dolgun adımlar duyulur önce. Çapa Tıp Fakültesinin bahçesinde sağlık emekçilerinin toplanışı öyleydi. Birbiriyle selamlaşa sarılaşa, seslerini sloganlara alıştırarak. Korktuğum tepkiler pek yok. Bahçe tenha. Önümüzden geçen bir delikanlı, acile götürdüğü annesini yatıştırıyor (yoksa kendine mi güven veriyor): Şimdi toplanacaklar, sonra biri çıkıp konuşacak, isteklerini söyleyecekler, dağılacaklar. Korkacak bir şey yok! Turuncu giysili taşeron çalışanlar ellerinde SES bayraklarıyla yürüyenleri alkışlıyor. Adnanla bana da, çevreye bakındığımızı görünce, toplantı yerini de böyle bir delikanlı tarif etmişti: Genel cerrahinin önünde toplanıyorlar. Kolay gelsin!
Hastanenin camlarında hastalar, nöbetteki hemşireler. Neşeyle el sallıyorlar. Uzakta, çok uzakta telsiz sesleri.
Beyaz önlüklerden birinin yakasında mor bir el izi. Bugün 25 Kasım, kadına karşı şiddete hayır demek için bir slogan olmalı. Kimileri düdük çalıyor. Ve Moğolların ünlü Bir Şey Yapmalısının ilk notaları...
Eylemlere başlangıç saatlerinin bir iki saat sonrayı belli eden bir havası da vardır. Çapadaki küçük topluluk her aralıktan çıkan gruplarla yavaş yavaş kalabalıklaşıyor. O sırada dışarıda daha kalabalık bir grup KESKli, hastaneleri, okulları dolaşıyor. Ve güvenlik güçlerinin Çapanın bahçesinden çağrıldıkları şakasına kulak asmıyorlar. Tasaları fakülte bahçesinde alıkonulmak.
Sirkeci istasyonu boş, ihale duyuruları çığlıklar gibi: Baz istasyonu için kiralık TCDD arsası, anahat biletlerinin satışının özel şirketlere devri...
Beyazıt Meydanında buluştuğumuzda KESKli kadınlardan biri henüz bitiriyordu otobüsün üzerindeki konuşmasını. Bu eylemin halkla birlikte gerçekleşecek bir eylem olduğunu, halka güvenilerek başlatıldığını vurguluyor. Zamların geri alınması gerektiğini... Kadınlar mı kalabalık eylemde, bana mı öyle geliyor?..
Kulaklarımda elli yıl öncesinin marşları mı çınlayan, az özce dinlediklerim mi: Gün doğdu hep uyandık...
EMEPlilerden Aksarayda ayrılmıştım. Tramvaylar işlemiyordu. Deri-İş, Haber-İş, Türkiye Haber Sen, Sosyal Güvenlik Çalışanları, çeşit çeşit gruplar halinde liseliler, SES, Dev Sağlık-Sen, Eğitim Sen. Beyazıttaysa basının bir grubu, bir grup halkla yürüyüş kollarını bekliyor. Emekli olduğu düşünülebilecek bir bey bana dönüyor voltasını kesip Az sonra buradalar diyor; sabretmek gerek... Mutlaka gelecekler. Nâzımın şiirini tekrarladığını anlıyorum: Ellerinde kitapları, bayrakları, türküleriyle geldiler, dalga dalga aydınlık oldular, yürüdüler karanlığın üstüne, meydanları zapt ettiler... O sıra Beyazıta çıkan ara yollardan birinden bir öğrenci grubu görünüyor. Evet gelecekler, örgütlerini birleştirmeyi başardıklarına göre... Yakındır!..
Sennur Sezer