30 Kasım 2009 00:00
EVRİM/DEVRİM
Önce konvoy düzenleyen DTPlilere sataşılıp saldırıldı. AKPye göre, çocuklara gerilla kıyafeti giydirerek DTPliler tahrik etmişlerdi. Sorumlu davranmalıydılar.
Önce konvoy düzenleyen DTPlilere sataşılıp saldırıldı. AKPye göre, çocuklara gerilla kıyafeti giydirerek DTPliler tahrik etmişlerdi. Sorumlu davranmalıydılar. Birkaç gün İzmir hoşgörülüydü, demokrattı, nasıl oldu diye tartışıldı. DTPlilerin sorumsuzluğu üzerinde neredeyse fikir birliği sağlandı.
Ardından Bayramiçte ikisi Kürt dört gencin tartışması kavgaya dönüşünce birkaç bin kişi müdahale etti. Doğrusu asker müdahalelerini hatırlattı, kavgayı ayırmak türünden olmadı müdahale. Kürtlerin evleri taşlandı, olaylar gece yarısına kadar sürdü. Çanakkale valisi de müdahale edenlere müdahale ederek, moda olduğu üzere, Osmanlıyı hatırlattı: Osmanlı toplumunda azınlıklara gösterilen hoşgörüden örnek almamız gerekir. Bayramiçte yaşayan 3-5 Kürt ailesini aramızda barındıramayacak mıyız?
Ama önemli olan birkaç gün arayla ülkenin batısında Kürt sorununun, fazla büyümemiş olsa da, çatışmalara yol açmış oluşudur.
İzmir, gerçekten Türkiyenin en demokratik ve hoşgörülü illerinin başında gelir. Sadece son yıllarda değil, tarihsel olarak böyledir. Faşizm eğilimi de siyasal dincilik de İzmirde ciddi bir etki sağlayamamış, kendisine yaygın denebilecek bir taban edinememiştir. Bayramiç de benzerdir. Yakın geçmişte küçük Moskova adı bile takılmıştır Bayramiçe. İçinde yaşadığımız zaman diliminde ise, SİT alanı olup olmadığına bakılmadan, Kaz Dağları ve tüm bölgenin maden ruhsatı dağıtılarak talana açılmasına tepki en çok Bayramiçten gelmiştir. Yürüyüşler, gösteriler, köylerine varana dek yayılmıştır Bayramiçte.
Ama gerek İzmir, gerekse Bayramiçte, ülkenin bu en demokratik beldelerinde, sorun Kürt sorunu olunca, olaylar çıkmakta, çıkarılabilmektedir. Üç-beş genç arasındaki sürtüşme ya da küçük çocukların ne giyip giymedikleri, tartışma konusu olsa katlanılabilir olurdu; ama çatışmaya neden olabilmiştir. Beş-on kişinin taşkınlıkla tahrik etmesi harlamaya kıvılcım olabilmiştir. Ortalığa benzin dökülmüş gibidir. Ufak-tefek ne olsa, küçüklü büyüklü yangınlar çıkarmaya aday olduğu görülmüştür.
Kürt açılımı tartışmaları değil sadece kuşkusuz, ama 25 yılı aşkındır çatışmalara neden olan Kürt sorununun çözümsüzlüğünün en demokratik beldelerde bile milliyetçiliğin gelişmesine neden olduğu ortadadır. Sosyalizm bir yana demokratik örgütlerin eksikliği, bu milliyetçiliğin üstesinden gelinememesine götürmüş, meydan milliyetçilere kalınca bugünlere gelinmiştir. Demokrat olmasına demokrat beldelerde, kırılamayan milliyetçiliğin etkisi demokratlığı zaafa uğratır olmuştur. İzmirde demokratlıkları ve hatta solculuklarından kuşku duymayan insanlarımız, MHPden çok CHP milliyetçiliğinin düzenlediği yürüyüşler ve mitinglerin ardından DTP konvoyuna müdahaleye kadar sürüklenebilmiştir. Ya da Bayramiçin çevre dostu mücadeleci hak arayıcı insanları, milliyetçi zehrin etkisi kırılamayınca, gece yarılarına kadar Kürtlerin üzerine yürüyebilmişlerdir. Aralarında demokratlar, solcular dahi vardır! Kürt milliyetçiliği bir yanda, Türk milliyetçiliği diğer yanda, içerikleri birbirlerinden farklı da olsa ve Kürt sorununun bir demokrasi sorunu olduğundan kuşku duyulamasa bile, en demokrat beldelerin demokratlığını tartışmalı hale getirmek üzeredir.
Oysa memurlar 25 Kasımda daha yeni sağcısı, solcusu, Türkü, Kürdü bir arada, Alevi, Sünni de demeden hak arayışında birleşebilmiş, ülke tarihinin en geniş katılımları grevlerinden birini başarabilmişlerdi. Ama biliniyor ki, memurların eylemi, Kürt sorunsuz bir eylemdi, hak arama eylemi olarak, demokrasinin, eşitliğin zeminine sahipti, ama buradan genel bir demokrasi ve eşitlik mücadelesine genişleme sorunu henüz ortada duruyor. İşçiye ve memura, köylüye ve çevreye hak eşitliğiyle Kürtlere hak eşitliğini birlikte kapsayacak böyle bir genişleme, ancak sınıf dayanaklarıyla sosyalizmin altından kalkabileceği türdendir.
MUSTAFA YALÇINER