1 Aralık 2009 00:00

GÜNCEL


Başbakan Erdoğan Danıştay’ın imam- hatip lisesi mezunlarına üniversitenin yolunu kapatan kararına ideolojik demiş. Doğru demiş. Hangi yargı kararı ideolojik değil ki?
Anlaşılan, AKP’nin bu konudaki YÖK operasyonu şimdilik istendiği sonuca ulaşmadı.
Salt hukuk açısından bakıldığında Danıştay’ın kararı hukukun genel kurallarına aykırı gibi görünüyor. Fakat, eğitim sistemini bir bütün olarak ele aldığınızda, o kadar çok eşitsizlik, hukuka aykırılık, laikliğe aykırılık var ki, sadece imam-hatip hatip lisesi mezunlarının üniversiteye girişte “düz lise” mezunları ile eşit olması eşitsizlikleri, hukuksuzluğu ve antilaikliği ortadan kaldırmıyor.
Önce, “Neden imam-hatip liseleri var?” sorusunu sormak gerekiyor. Laik bir ülkede devlet imam yetiştirmek üzere binlerce okul açabilir mi? Laik bir devlet din işlerinden elini çekmiş devlet değil midir? Hadi, dini cemaatlerin kendi din adamlarını yetiştirme olanağı yok diyelim, o zaman neden Alevi, Katolik, Yahudi, Protestan, Ortodoks vd. din ve mezhepler için din adamı yetiştiren devlet okulları yok? Hem, binlerce imam-hatip lisesinde yetiştirilen milyonlarca imama ihtiyaç var mı? Türkiye Cumhuriyeti bir din devleti midir? Bu devletin dini İslam, mezhebi Sünni- Hanefi midir? Anayasa’da ve yasalarda böyle bir hüküm yok ama, pratik böyle. Kanunlarda yazılmayan bir yazılı olmayan yasa var. Bu yasa T.C. İslam devletidir, mezhebi de Sünni-Hanefi’dir diyor. Üstelik bu yazılı olmayan yasa cumhuriyetin kuruluşundan bu yana var ve iktidarda kim olursa olsun değişmiyor. 12 Eylül Darbecileri döneminde imam-hatip okulları açılmaya devam ediliyor. Ergenekon belgelerinden öğreniyoruz ki; şimdi, hâlâ askerler misyonerlik faaliyetlerini takip ediyor, önlemeye çalışıyor ve misyonerlik faaliyetlerini vatan hainliği sayıyor.
Laik bir devlette insanlar analarının-babalarının dininden ayrılamaz mı? Başka bir dine inanamaz mı? Ya da dine inanmama hakkı yok mudur?
Burjuvazi, sınıfına engel olduğu zaman dine savaş açtı. İktidarı aldıktan sonra dini kendi iktidarını sürdürmek için kullandı. Bugün, laik olan ülkeler, işçi sınıfının laikliğin ilkelerini savunması ve koruması nedeniyle bu durumdadır.
Türkiye’de de laiklik ancak ezilen din ve mezheplerin egemen mezhep hegemonyasına karşı eşitlik ve devletin hiçbir dini ve mezhebi desteklememesi mücadelesi ve ilerici, devrimci güçlerin demokrasi mücadelesi ile kurulabilecektir.
Başbakan, ideolojik ve eşitliğe aykırı diye eleştirdiği kararı insanların dinsel inançlarını siyasete tahvil etmek niyetine uygun olmadığı için eleştiriyor, Danıştay’ın kararı ile laikliği koruduğunu savunanlar ise 12 Eylül rejimi gibi bir sistemde dinsel inanışları faşizme dayanak yapma için mevcut hükümeti zayıflatmak amacına uygun olması nedeniyle savunuyor.
Eğitimde eşitliği savunan, paralı eğitime karşı çıkar. Bilimsel, demokratik bir eğitimi savunur. Eğitimin ülkenin her yöresinde aynı kalitede olmasını gerçekleştirmeye çalışır.
Eğitimde değil de, genel olarak eşitlikten söz ediyorsak, o zaman kapitalist sistemi savunmamak gerekir. Bu konuda ise ne Başbakan’ın, ne de muarızlarının söyleyecek tek kelime sözü yoktur.
KAMİL TEKİN SÜREK

Evrensel'i Takip Et