04 Aralık 2009 00:00
DURUM
ABDnin Nobel Barış Ödülüne sahip başkanı Obama, Afganistana 30 bin asker daha gönderme kararı aldı.
ABDnin Nobel Barış Ödülüne sahip başkanı Obama, Afganistana 30 bin asker daha gönderme kararı aldı. Obama, görevi almasından bu yana Afganistanda savaşı yayma politikası izlemekte. Gönderilecek yeni birliklerle birlikte Afganistandaki ABD askerlerinin sayısı 100 bini geçecek. Ancak Obama, sadece ABDnin asker sayısını artırma peşinde değil, diğer ülkelerin de Afganistandaki askerlerinin sayısını artırmasını talep ediyor.
ABDnin Afganistandaki askerlerini artırmasını talep ettiği ülkelerin başında ise Türkiye geliyor. Türkiyenin şu anda Afganistanda 1600den fazla askeri bulunuyor ve AKP Hükümeti, Başbakan Erdoğanın ABD gezisi öncesinde Afganistandaki askerlerinin sayısını artırmayı ilke olarak kabul etmiş durumda. Ama tartışma, bu askerlerin doğrudan çatışmalara katılıp katılmayacağı üzerinde yoğunlaşmış bulunuyor.
Türkiye şu sıralar Kabil çevresinin bölge komutanlığını yapıyor ve açıklamalara bakılırsa ayrıca imar işlerini de yürütüyor! Yani ABDnin bombardımanla yakıp yıktığı yerlerin önemsiz bir bölümünü yeniden yapıyor. Milli Savunma Bakanı Gönül, Türkiyenin Kabil Bölge Komutanlığını yeniden üstlenmesinin ardından Afganistana 958 asker gönderildi. Eğer Güneydoğu meselesi çözülse, Türkiye daha geniş imkanlarla Afganistana katkı sunabilir. Ama biz askerlerimizin çatışma bölgesinde bulunmasını istemiyoruz (Sabah 3 Aralık) demekte.
Neresinden bakılırsa bakılsın rezilce ve aşağılık bir dış politika. ABDye açıkça siz bize Kürt sorununun çözümünde daha fazla destek verin, biz de Afganistana daha fazla asker gönderelim denmektedir. Bir ülkenin kendi iç sorunlarını, başka ülkelerin saldırgan ve yıkıcı dış politikalarına bağlayarak, üstelik söz konusu ülkelerin -burada Afganistan- daha fazla yıkımı anlamına gelecek biçimde çözme talebini gündeme getirmesi, aklın alacağı işlerden değildir.
Ama ülkenin dış politikasının, halkın çıkarlarını temel alacak biçimde akıl ve mantıkla değil, bağımlılık ilişkileri ile belirlendiğini göz önüne aldığımızda, bütün bunları bir yere oturtmak mümkün oluyor. Bu durumda Afganistana gönderilecek askerlerin doğrudan çatışmalara katılıp katılmayacağı, küçük bir ayrıntı olarak kalıyor. Önünde sonunda olacak olan, sözde cephe gerisinde sadece saha tutmak olarak kalınmaması, Afganistan direnişinin kırılması için ABD ve diğer işgalci güçlerle birlikte savaşılmasıdır. ABD büyükelçisi, Başbakanın ABD gezisi öncesinde bu isteği diplomatik teamüllere uymayan bir biçimde açıkça deklare etmiştir.
AKP Hükümeti ve genel olarak iş birlikçi egemen sınıflar, bir süredir ülkeyi bölgesinde ve ona yakın çevrede daha aktif dış politika adına, özellikle ABD emperyalizminin stratejik çıkarları için maceralara atmaya hazırlanmaktadırlar. Ancak bu gerici politikalar, Türkiye halkları ve bölgenin diğer halkları için felaketli sonuçlara yol açacak gidişatın ötesinde bir gerçeğe işaret etmemektedir. Oysa bölge halklarının isteği barış ve kardeşliktir. Bu isteklerinin güçlü tarihsel, kültürel temelleri de bulunmaktadır. Oysa iş birlikçi egemen sınıflar, bu ilişkileri halkları felakete götürecek bir yola alet etmektedirler. Ama halkların tecrübesine ve mücadele dolu tarihlerine güvenmek gerekiyor.
Ahmet Yaşaroğlu