05 Aralık 2009 00:00
Öcalan meselesi
Kürt sorununda yeni açılımlar beklentisi ağır basıyor. Tam da Onur Öymenin Dersim açılımı patlak vermişken...
Kürt sorununda yeni açılımlar beklentisi ağır basıyor. Tam da Onur Öymenin Dersim açılımı patlak vermişken... Yeni bir adımın atılacağına dair birtakım sözler ve vaatler var, ancak pratik gelişmeler buna işaret etmiyor. Bunun birçok nedeni var ama güncelliği açısından Öcalana ve durumuna değinmek daha önem kazanıyor.
Kürt Açılımının başlangıç adımı olan, silahların bırakılıp gelinmesinin Öcalanın istemiyle gerçekleştirildiği biliniyor. Gelenler de bunu çok net dile getiriyor.
Bu durumda hükümetin açılımına karşı adım atacak kişinin DTP ve PKKden ziyade Öcalan olduğu çok net...
Denklem olarak karşı karşıya konulduğunda, bir tarafta hükümet duruyorsa, diğer tarafta DTP duruyor görünse de öyle değil.
Zaten açılım ya da krizi yönetmede zora girildiğinde hükümetin, DTPyi muhatap alacağını ama eli güçlü olduğunda tek muhatabın kendisi olduğunu belirttiğini biliyoruz.
Dolayısıyla ortada bir problem var.
Nedir problem?
Öcalanın durumu ve konumu...
Yıllardır kamuoyuna, terörist başı ve çocuk katili olarak tanıtılan Öcalanın muhatap olarak kabulü, açılımın en problematik yanı. Peki böyle bir arayışı var mı? O da yok.
Böyle bir niyetin olmadığını, en azından hükümetin Öcalana yönelik yaklaşımından anlıyoruz.
İşte son yaşananlar!..
Açılım adımlarına yenilerinin eklenmesinin beklendiği sırada, Öcalana ilişkin uygulama... Yerinin değiştirilmesi, yanına 5 tutuklunun daha getirilmesi açılıma paralel olarak değerlendirildi ve umut verici olarak algılandı. Bu olsaydı durum çok daha olumlu gelişebilecekti. Ancak yeni yerde yapılan ilk görüşme, bu konuda önemli soru işaretleri ortaya çıktı. Hatta Öcalanın bu yeni yerinde yeni bir disiplin cezası ile cezalandırıldığı öğrenildi (İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül bu disiplin cezasını doğruladı).
Disiplin cezasının nedeni kamuoyuna yansıyan haberlere göre Öcalanın avukatlarıyla konuştukları. Bu durum Kürt cephesinde geniş bir tepkiye neden oldu. Basın açıklamaları, kitlesel gösteriler, kimi zaman şiddete kadar varan protestolar...
Hükümet, bunları dikkate almadığı gibi, sivil toplum örgütlerinden ve kimi aydınlardan gelen uyarıları, hatta KCKnın sürecin tıkanacağını içeren sert açıklamasını da dikkate almadı.
Hükümet adım atmayınca, DTP adım attı. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve bir grup DTPli milletvekili, adalet bakanını ziyaret ederek durumu iletti.
Sonuç: DTP Genel Başkanı Türk, bakanın konuyla ilgileneceğini söylediğini kamuoyuna duyurdu. Adalet bakanı ise aynı saatlerde, böyle bir açıklama yapmadığını söyledi. Öcalanın koşullarının kötü olmadığını açıklayan bakan, Kaldığı yer, AB standartlarının üstündedir, altında değil dedi. Bu kafalarda soru işareti yarattı. Ama bakanın aynı konuşmasında bir başvuru olursa durumu inceleyebileceklerini söylemesi, ardından da İmralıya, Cezaevleri Genel Müdürlüğünden bir heyetin gidip gitmediği sorusuna Gitmiş olabilir yanıtını vermesi, kafalarda daha çok soru işaretine neden oldu.
Anlaşılan Bakan Ergin, Ahmet Türk ve beraberindeki vekillerin görüşmesini bir başvuru olarak değerlendirmiyor. Ama öyleyse, yani Öcalanın kaldığı hücre AB standartlarının üstündeyse, o zaman neden bir heyet inceleme için İmralıya gönderiliyor? Üstelik gizli kapaklı... Neden açıkça gönderilip tansiyon düşürülmüyor?
Hükümetin ve üyelerinin gelinen süreçte dahi Öcalana sıradan bir mahkum olarak yaklaşması ve ısrarla bunu sürdürmesi, dikkatlerden kaçmıyor. Buna karşın Öcalanın, PKK ve Kürtler üzerindeki etkisi ise her geçen gün daha da artıyor. En azından gelinen sürecin bir sonucu olarak... Daha önce Öcalanın süreçten dışlanmasını isteyen kimi Kürt ve Türk çevreler dahi bugün farklı düşünüyor. Öcalanın dikkate alınmasını öneriyor. Bu durumda Öcalanın, verilen disiplin cezası ile maruz bırakıldığı koşullar neyi ifade ediyor?
Sonuç olarak DTP ve PKKnin muhatap olarak Öcalanı göstermesine rağmen, Öcalanın yıllardır maruz kaldığı koşulların bugün itibariyle sürmesi, 85 yıllık devlet politikası devam edecek görüşünü haklı çıkarıyor.
Doğrusu kamuoyunda çözüme doğru gidiliyor kanısı uyanırken, Öcalana yönelik uygulama acaba sorunun çözülmemesine yönelik bir taktik mi yoksa tek muhatap benim, kendim pişirir kendim yerim yaklaşımı mı?
Göreceğiz!..
HÜSEYİN DENİZ Gazeteci