06 Aralık 2009 00:00
ÖZGÜRLÜK
Küçüklere sokağa çıkma yasağıOn üç yaşından küçük çocuklara sokağa çıkma yasağı.Haberin başlığını okudum, her halde Filistinde ya da Türkiyede taş atan çocuklardır, dedim içimden, sokağa çıkma yasağının uygulama alanındaki küçükler.
Küçüklere sokağa çıkma yasağı
On üç yaşından küçük çocuklara sokağa çıkma yasağı.
Haberin başlığını okudum, her halde Filistinde ya da Türkiyede taş atan çocuklardır, dedim içimden, sokağa çıkma yasağının uygulama alanındaki küçükler.
Öyle değilmiş. Fransada Nice Belediye Başkanı (Aynı zamanda sanayi bakanı) kendi kentinde on üç yaşından küçüklere okul günleri dışında, yaz tatili dahil, saat 23.00-05.00 arası yanlarında büyükler olmadan sokağa çıkma yasağı getirmiş. Sokağa çıkma yasağını bir kereden fazla ihlal eden küçükler özel bir sicile kaydedileceklermiş ve ceza olarak belediyenin verdiği bazı sosyal yardımlar kesilecekmiş.
Nice kentinin belediye başkanı yabancıları sevmeyen Fransız siyasetçileri arasında en sevimsiz olanlarından sayılıyor. Sokağa çıkma yasağı da göçmen ailelerini çocukları üzerinden yıldırma, sosyal yardımları keserek ekonomik sıkıntıya sokma çabalarının ifadesi olarak değerlendiriliyor.
Yabancı kavramı ile sadece Fransız vatandaşı olmayanlar değil, Fransız kimliğinin bir parçası olarak görülmeyen Fransız vatandaşı örneğin göçmenler, örneğin Müslümanlar kastediliyor.
Ve bir süredir Fransız kimliği tartışılıyor Fransada. İnanması kolay değil, bu tartışmayı kamu görevlisi yöneticiler herkese açık toplantı ve konferanslarla sürdürüyorlar. Amaç Fransız kimliğini bu kimliği sulandırdıkları ileri sürülen unsurlardan arındırmak.
Bir başka inanması kolay olmayan uygulama, polisten çok sık kimlik belgesi denetimleri yapması ve kimlikleri olmayan ya da düzgün olmayan en az belli sayıda kişiyi göz altına alması istenmiş. Polis sendikası bir süredir bu sayısal siyaseti eleştiriyor, yer yer gösteri düzenliyor.
Kimlik denetiminin bir başka uzantısı daha var : Fransız vatandaşlarına Fransız vatandaşlığı kimlik belgesi veriliyor. Bu belgenin on yılda bir yenilenmesi gerekiyor. Bu belgeyi kaybedenler ya da süresi içinde yenilemeyenler, yeni belge alabilmek için Fransız vatandaşı olduklarını kanıtlamak zorundalar. Bu zorunluluk, ister doğumla ister sonradan Fransız vatandaşlığını kazanmış olsunlar, ana ya da babası yabancı olanlar için büyük sorunlar çıkartıyor ve bazen aylar süren geçmişe yönelik resmi belge peşinde koşma külfeti getiriyor. Eğer Fransız vatandaşlığı kimlik belgesini kaybeden ya da süresinde yenilemeyen kişi Fransız vatandaşı olduğunu kabul edilebilir resmi belgelerle kanıtlayamazsa yabancı olarak kabul edilip ülkeden çıkartılabiliyor. Son yıllarda on binlerce Fransız vatandaşı bu yoldan yabancı ilan edilmiş.
İsviçrede camilerin minareli inşa edilmeleri halk oylamasıyla yasaklanınca Fransız kimliği tanımlayıcıları aynı uygulamayı Fransa, hatta tüm Avrupa Birliği ülkeleri için de önermeye başladılar: Minare sade Fransız kimliğini değil Fransız kentlerinin görünümü de sulandırıyormuş.
Bir haftadır Paristeyim ve bu kısa sürede Fransız kimliğinin bu kimliği sulandıran unsurlardan arındırılması siyasetinin yukarıda saydığım yeni uygulamalarıyla karşılaştım.
Bu uygulamalar içinde en yaratıcı(?) olanı Nice kentinde dün başlayan küçüklerin sokağa çıkma yasağı. Caddelerde patenli polisler görünce, herhalde dedim kendi kendime, Yasak saatlerde sokağa çıkan çocukların peşinden koşarak yakalayabilmeleri için polise paten giydirmişler. Ne yalan söyleyeyim, paten postaldan daha sevimli ve çağdaş görünüyor!
Fransız kimliğini bu kimliği sulandıran unsurlardan arındırma anlayışı Fransız aşırı sağının sağı kendi bünyesinde toparlayarak toplumu yönlendirebilme siyasetinin ürünü. Fransız solu bu Fransız kimliği tartışmalarını ve uygulamalarını kınıyor, anlamsız-yersiz-saçma buluyor ve katılmıyor, ancak bir karşı siyaset de geliştirmiyor.
Solcu Fransız dostlarıma yol gösterdim. Onlara dedim ki, Söyleyin devlet başkanınıza, biz Türkler şimdiye kadar kendimize Fransadaki antidemokratik yasaları örnek aldık. Şimdi aynı şeyi o yapsın, bizim yasalarımızı örnek alsın. Örneğin bizim İskan Kanununa göre sadece Türk soyundan gelenler ve Türk kültürüne bağlı olanlar göçmen olarak kabul edilirler ve kamu düzeni ve milli güvenlik açısından tehlike oluşturmamaları koşuluyla Türk vatandaşlığını kazanabilirler.
Dostlarıma bir de çağdaş mimari önerisi ilettim: Camilerin minarelerini bir düğmeye bastın mı yükselen, bir düğmeye bastın mı alçalan teknikle inşa edin. Minare ezan saatlerinde yükselsin, sonra yerle bir düzeye insin. İsterseniz minare yerle bir düzeyken platforma Carla Bruniyle dans eden Sarkozy heykeli kaydırılıversin.
Milliyetçiliğin anlamsızlığını ve yabancı düşmanlığının sığlığını Pariste bir duvar yazısında okuduğum şu cümle özetliyor: İstatistiklere göre dünyada yabancıların sayısı giderek artıyor!
YÜCEL SAYMAN