06 Aralık 2009 00:00

Metrekare hesabı

Abdullah Öcalan’ın İmralı’da daha küçük bir hücreye konulmasını Kürtlerin kayıtsızlıkla karşılayacağı, herhalde sanılmıyordu. Tam da açılım mevsimi başlamışken, bu tebdili mekanın nasıl olsa arada kaynayacağı düşünülmüş olamaz. Tersine, mekan üzerindeki kontrolün bireysel ve toplumsal denetim için ne kadar önemli olduğunu bilerek, bu yer değiştirme işlemini yapanların gelişecek sonuçları kestirememiş olduklarını düşünmek bir hata olur.

Paylaş
Abdullah Öcalan’ın İmralı’da daha küçük bir hücreye konulmasını Kürtlerin kayıtsızlıkla karşılayacağı, herhalde sanılmıyordu. Tam da açılım mevsimi başlamışken, bu tebdili mekanın nasıl olsa arada kaynayacağı düşünülmüş olamaz. Tersine, mekan üzerindeki kontrolün bireysel ve toplumsal denetim için ne kadar önemli olduğunu bilerek, bu yer değiştirme işlemini yapanların gelişecek sonuçları kestirememiş olduklarını düşünmek bir hata olur. Kürtler de niyeti “gördük” dediler ve metrekare hesabı yapmakla suçlandılar. Siyasi terminolojimize ilginç bir deyim daha katıldı. Birkaç gündür tuhaf bir tartışma dönüyor. Öcalan’ın 13 metrekarelik odasından 6 metrekarelik bir F tipi hücreye mi aktarıldığı, değiştirilen mekanın öncekine göre sadece birkaç santimcik mi daha küçük olduğu konusunda enformasyon karışıklığı var. Rivayet muhtelif. Aslında doğrusunun ne olduğu çok da önemli değil. Önemli olan, burada ister birkaç metrekare ister birkaç santimcik olsun hücre mekanı üzerinden sembolik bir psikolojik savaşın sürdürülmekte olduğu; Kürtlerin de buna karşılık verdiği. Kürtler bu duruma alışık. O yüzden refleksleri güçlü. Adlarının, karda yürüyen adamların çıkardığı kart kurt sesinden geldiğinin söylenmesinden, sarı kırmızı yeşil bayraklarının “bez parçası”na indirgenmesinden geçip geldiler metrekare hesabına. Sembolik inkarlara ve varlıklarının kimi zaman sembollere indirgenmesine, bazen de sembollerinin küçümsenmesine karşı şerbetliler. Politika çoğunlukla semboller üzerinden yapılıyor. Ortadoğu’da, olanaklı ama bir o kadar da esnek ve kaygan bir zemin bu. Semboller ne de olsa gerçekliğin kendisi değil, sadece gerçekliğe dair imalar barındırıyor. Sürekli gerçeği işaret eden ama asla gerçeğin yerine geçemeyen bir sembol sisteminin işe yarayabilmesi için de herkesin gerçek ile sembol arasındaki ilişkiyi biliyor olması gerekir. Mesele de bu zaten. Abdullah Öcalan’ın daha küçük bir hücreye taşınması, dümdüz bir çizgide ilerlemeyen, kaldı ki bir programı bile olmayan açılım sürecinde Kürtlerin siyasi kesimlerinin biraz daha dar bir alanda hareket etmeye zorlanmaları bakımından ulaşılan bir nokta. Biraz da provokatif. Bu, o kadar anlaşılmayacak bir şey değil. “Üç beş santimcik yer yüzünden bir bardak suda fırtına koparmak da ne?” denilip geçilecek bir konu hiç değil. AKP’nin açılımı fena halde can sıkıcı bir noktaya geldi. Atılan her adımın arkasından, geriye doğru Kürtleri biraz daha köşeye sıkıştıracak sıçramalar yapılıyor. Vaatlerin kendisi ortada yok ama, “az sonra” bir vaatte bulunulacağına dair vaat beklentisi artmışken, hükümet ne yapıp edip açılımı kendi içine kapatmayı becerdi; Kürtlerle birlikte herkeste, açılıma ilişkin bir karamsarlık yaygınlaşmaya başladı.DTP Grup Başkan Vekili Selahattin Demirtaş, “İzmir olaylarıyla ortaya çıktı ki DTP’yi büyük bir baskı altında tutup Öcalan’ın tecrit koşullarını ağırlaştırarak tasfiyeye doğru götürme...düşüncesi var. DTP’den istenen şudur: Biz Kürtlerin siyasi iradesini tasfiye edeceğiz, DTP de buna destek versin. Yani DTP kendi celladı olsun deniyor ki, bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil...” demiş. Açılımda gelinen aşamada böyle bir hissiyat oluşmuşsa, kimse, metrekare hesabı yapıyorlar diye sokağa çıkıp Öcalan’ın hücresinin değiştirilmesini protesto edenleri küçümsemesin. Hani sanki büyük davaların adamları böyle küçük şeylerle uğraşmaz demeye getirmek gibi. Ya da daha büyük meselelerimiz var, incir çekirdeğini doldurmaz hesaplar yapıp bizi uğraştırmayın gibi. Sanki bu küçük hesapları hükümet yapmamış da kendini içinde bulmuş gibi... Eğer yapıyorsanız, kendinizi küçük düşürüyorsunuz manasına gelir gibi...Bu işler böyle, hasmının yaptığı işi küçümsediğinde hasım da o iş de küçülecek sanılır. Ama malum, semboller gerçeğin kendisi değil. Metrekare de metrekare değil. Bu dünyada kimin nasıl, küçücük bir mekan üzerinde, ne amaçla tasarrufta bulunmaya çalıştığı gizli kalamıyor. İyi ki kalamıyor.
Nuray Sencar
ÖNCEKİ HABER

YOKOLUŞ KORKUSU

SONRAKİ HABER

Kahraman

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...