06 Aralık 2009 00:00
Adalet olmadan barış olmaz
Arjantin Hakikatleri Araştırma Komisyonu Başkanı Eduardo Nestor Soares (Negro), hem insan hakları savunucusu, hem avukat hem de eski bir politik tutuklu. Negro, Arjantindeki Piqueteros hareketinin lideri Oscar Diego Quinterodan, Kızıl Tugayların lideri Leonardo Bertulazziye, Şili devrimci hareketi FPMRnin lideri Kumandan Salvadordan birçok Basklıya, politik tutukluları savunmasıyla tanınıyor. Negro ile Arjantindeki insan hakları mücadelesini konuştuk.
Arjantin Hakikatleri Araştırma Komisyonu Başkanı Eduardo Nestor Soares (Negro), hem insan hakları savunucusu, hem avukat hem de eski bir politik tutuklu. Negro, Arjantindeki Piqueteros hareketinin lideri Oscar Diego Quinterodan, Kızıl Tugayların lideri Leonardo Bertulazziye, Şili devrimci hareketi FPMRnin lideri Kumandan Salvadordan birçok Basklıya, politik tutukluları savunmasıyla tanınıyor. Negro ile Arjantindeki insan hakları mücadelesini konuştuk.Oscar Diego Quinteroyu, Leonardo Bertuliziyi, Kumandan Salvadoru sen savundun. Onları savunmaya nasıl başladın?Ben zaten sol bir grubun üyesiyim.Aynı zamanda avukat olarak çalışıyorum. Politik tutukluları ve işçi haklarını savunuyorum. Çünkü şimdi ülkemizde işçi haklarını da korkunç şekilde işçilerin ellerinden almaya çalışıyorlar. Birçok işçi, haklarını kaybediyor. Bunların hepsini hukuksal olarak savunuyorum. Böyle geniş bir çalışma alanımız var. Diğer avukatlarla kendi çalışma alanlarımızı paylaşıyoruz. Onların aileleri ve çocuklarıyla beraber hem onları savunuyoruz hem de Arjantinin bütün sorunlarıyla ilgileniyoruz. Çünkü iki ayrı çalışma alanımız var. Biri onları savunma alanı, diğeri ise diğer çalışmaları yürüttüğümüz alan.Askeri cuntanın üzerinden çok zaman geçmedi mi? Cuntaya karşı istenen adalet gecikmiş bir adalet değil mi? Evet, evet. Aslında çok zaman geçti ama daha önce bunu savunabilme şansımız yoktu. Aradan otuz yıl geçti. Ama onların çocukları, anneleri mücadeleye devam edince, politik tutuklu olma durumları sürünce, özellikle de askeri cuntanın yarattığı bütün meseleler daha fazla ortaya çıkınca ve askeri cuntanın hemen ardından sözde demokrasi gelince adalet arayışları başladı. Bu, aynı zamanda bütün diktatörlük döneminin düşüncesinin de yargılanmasıdır. Ve tabii ki, bu durumda, esas olarak o dönemde bütün adaletin tamamen yok olduğunu görüyoruz. Burada avukatların konuşması, ailelerle birlikte çalışması çok önemli. Ama esas olarak ailelerin örgütlü olarak direnmesi çok önemliydi. Özellikle de Plazo Del Mayo Annelerinin, kayıpların ve cuntadan zarar görenlerin ailelerinin ve çocuklarının direnmesi çok önemliydi. Zaten ilk örgütlenmeyi anneler gerçekleştirdi ve durumun nasıl bir şey olduğunu ortaya çıkardılar. Evet, geç oldu ama tabi ki hiç olmamasından daha iyi.Sadece hükümetin bir adalet istemesi yeterli değil, bunun için bir mücadele gerekiyor değil mi?Kesinlikle böyle. Mücadele edenler vardı, mücadeleler sürüyordu. Çünkü benim ülkem çok zengin bir ülke ama ülkenin yüzde otuzunun yoksulluk sınırının altında yaşadığını görüyoruz. Yani öyle bir ülke düşünün ki, et var, buğday var, her türlü gıda var, 40 milyon nüfusu var ama çok fazla yoksul var, aç çocuklar var. Durum böyleyken bunun üzerine birçok direniş hareketi var. Mesela Piketeroslar var, Barikatçılar var. Bunlar aynı zamanda bir tür fenomen. Kendi durumları üzerine ortaya çıkıyor, kendileri için çalışma programları talep ediyorlar, iş arayıp buluyorlar, mücadele ediyorlar. Ve tabi bunlardan çoğu, politik tutuklu oluyor. Ve biz, bu politik tutuklular için de savaşıyoruz.Şimdi benim ülkemde de barış süreci olarak adlandırılan bir süreç var. Bu konuda ne diyorsunuz?Bu süreci izlemeye çalışıyorum. Barışın sürdürülmesi tabi ki çok önemli. Ama bunun anlamı nedir acaba? Barış için bir araya gelmek ne anlama geliyor? Eğer adalet yoksa, eşitlik yoksa barış olmaz. Adaletsizlik ve eşitsizlik ortadan kaldırılırsa, eğer iş bulabilirse, çalışabilirse halk yeniden bir barış inşa edebilir. Ama eğer eşitlik ve adalet yoksa barış da olmaz. Bu tarihsel olarak da böyle. Bizim tarihimiz gösterdi ki, barış için adaletin mutlaka olması, uygulanması gerekiyor. İnsan haklarının sağlanması, insan haklarını çiğneyenlerin cezalandırılması çok önemli. Bizim tarihimizde demokratik hükümet, Özür diliyoruz dedi; bir özür dileme kanunu çıkardı. Bunu bir son olarak kesmek, yani sorunu bu şekilde kapatmak istedi. Ama diğer hükümet, başka bir adalet mahkemesi kurdu ki bu, çok önemliydi. Şimdi sadece Arjantin için değil, bütün ülkeler için özel bir uluslararası hukuk yaratmak lazım. İnsan hakları sorunu genel yasalarla çözülecek bir sorun değil. İnsan haklarını çiğneyenlerin yargılanması için uluslararası bir hukukun olması gerekiyor.Anneler, Ne unutmak ne de özür dilenmesini istiyoruz diyorlar. Annelerin mücadeleyi sürdürmesi çok önemli...Düşünebiliyor musunuz, anneler ilk ortaya çıktıklarında ellerinde hiçbir şey yoktu. Sadece anneydiler, politikayla ilişkileri yoktu ama ne zaman ki kayıplar başladı anneler gösteriler düzenlediler, mücadeleyi sürdürdüler ve ancak o zaman, politik olarak çok önemli bir sembol haline geldiler. Ve şu anda da Plaza Del Mayo Anneleri, sadece Arjantinde değil uluslararası alanda da önemli bir örgütlü güç halindeler.Bu çok ilginç. Mesela anneler Diegonun mahkemesine gidip tanıklık yapıyorlardı... Evet, Diego Quinteronun davasında annelerin dayanışması çok önemliydi, çünkü onun mücadele biçimini biliyorlardı ve başından beri Diego ile dayanışma halinde oldular. Anneler, aynı zamanda Leonardo Bertulazzinin ve diğer Basklı arkadaşların mahkemelerine de geldiler ve onlarla da dayanışma halinde olduklarını gösterdiler. Annelerin bu dayanışma duygusu, mahkemeler için çok önemliydi.Başka bir örgütlenmeyi sormak istiyorum. Nikos (Özgürlükçü Gençlik) yani çocukların örgütlenmesi. Onlar ne yapıyor?Çocukların örgütlenmesi çok önemli. Mücadeleye on yıl önce başladılar. Bunu çeviremem belki: Kreçe. Belki de bu sadece Arjantin dilinde kullanılıyor. Onun için bunu anlatmaktan başka çare yok. Bu çocuklar, diktatörlük zamanında cuntayla çalışanları, işkence yapanları buluyorlar. Normal evlerde güya barış içinde yaşıyorlar ve kimsenin bunların ne yaptıklarından haberi yok. Çocuklar gelip bunları buluyorlar ve İşte bu adam işkencecidir. Bu adam katildir. Bu insan binlerce kişiyi kaybettirdi, öldürdü. Bu insan başkalarının çocuklarını çaldı, başkalarına verdi diyorlar. Öyle bir durum ki önce o işkencecilerin çevresi olayı anlıyor, aileleri anlıyor. Çünkü o işkencecilerin kendi aileleri bile onların gerçekte ne yaptıklarını bilmiyorlar. İşte bu çocukların Nikos örgütlenmesi, bu tespitleri yapıyor, işkencecileri deşifre ediyor ve onları protesto ediyor. Ancak bu teşhir ve protestodan sonra bu işkenceciler mahkemeye getirildi. Bu protesto yıllar öncesi için değil, bugün için yapılıyor değil mi? Arjantinde hâlâ işkence var değil mi? Eğer öyleyse bu protesto bugünkü işkence için etkili olabiliyor mu? Evet, hala işkence var tabi. Daha bu sabah bana Buenos Airesin güneyinde yakalanan iki Şilili tutuklunun gördüğü işkenceye ilişkin bir e-posta geldi. Güneyde bir eyaletin hapishanesinde tutuluyorlar ve işkence gördüklerine dair haber aldım. Tabi ki işkence halen var ama işkenceye karşı mücadele de var.Arjantinde oldukça fazla tutuklu polis de var. Polisler işkenceyle mücadele örgütlerinden korkuyorlar mı?Evet, işkenceci olarak tutuklanan oldukça fazla asker ve polis var. Cunta döneminde işkence yapmaktan tutuklanan en az beş yüz tutuklu asker ve polis var. Bu mücadele sürdüğünden ordu ve polis mensupları elbette politik mahkumlara karşı daha dikkatli davranıyorlar ama esas olarak diğer mahkumlara, adli mahkumlara karşı şiddet, Arjantinde kültürel olarak var.Türkiyede diktatörlük bitmesine rağmen bizim diktatörler rahat yaşıyorlar...Nasıl yani? Onların hiçbiri tutuklu değil mi şimdi?Hayır değil. Bizim diktatörümüz şimdi çok iyi yerde yaşıyor. Yaşı 90dan fazla galiba ama biz onun adalet önüne çıkmadan ölmesini istemiyoruz. Başka bir soru sormak istiyorum. Türkiyeye değişik ülkelerden birçok avukatla birlikte bir hukuk sempozyumu için geldiniz ve daha sonra sizinle Türkiyenin birçok yerine gittik. Türkiyeyi nasıl buldunuz?Öncelikle çeşitli ülkelerden avukatların toplandığı bu sempozyumun çok önemli olduğunu söylemeliyim. Hem kongre hem de farklı ülkelerden insanların buluşması çok önemliydi. Bu kongre, aynı zamanda Türkiyedeki durumun ne olduğunu anlamamız açısından, Kürt illerinin nasıl olduğunu öğrenmemiz için önemliydi. Yunanlılar, Kolombiyalılar, Basktan gelenler vardı. Sadece Latin Amerikadaki arkadaşlarla bir araya gelmemiz için bile çok önemliydi. Çünkü Latin Amerika, tek bir yer değil ve farklı yerlerden kişilerin buluşması ve ortak bir mücadele sürdürmesi çok önemli. Kongre, etkisi anlamında da çok önemliydi; çünkü bir deklarasyon ilan ettik ve bu deklarasyonda bu gibi kongrelerin devam ettirilmesini istedik. Buradaki arkadaşlarla, Kürt arkadaşlarla bir araya gelmemiz, bizim Latin Amerikadaki durumu buraya aktarmamız için çok önemliydi. Şimdi uluslararası bir antiterör yasası çıkartılıyor. Böyle bir atak olunca dünyanın bütün avukatları da bir birleriyle ilişki kurmak zorunda, öyle değil mi?Evet, kesinlikle. Şimdi bizim ülkemizde de var. Mesela şimdi bir işçi mücadelesi var Arjantinde. Ama tam da böyle bir durumda bir polis cephesi kuruluyor ve bu işçi mücadelesini antiterör yasası kapsamına alıyor. Bir grevi terör eylemi olarak nitelendiriyorlar. Böyle bir yasanın Arjantin kongresinden, Ekvatordan Venezueladan geçmesi mümkün değil, ama Şilide ve Paraguayda bu yasalar geçti.Antiterör yasasını geçirmeyenleri de terör kapsamına alıyorlar. Halbuki ne anlamda terör? Burada hemen düşünmek gerek. Terör nedir? Terörist kimdir? Antiterör yasasına göre, herkes terörist olabilir ve sorun da burada başlıyor. Mesela yine Arjantinde böyle bir durum söz konusu. GAFI diye uluslararası bir yardım kuruluşu var; bütün Latin Amerika ülkelerine sözde finansal yardımlarda bulunuyor. İşte hükümete bu yasayı da bu kurum dikte etti. Dediler ki, Eğer bu antiterör yasasını geçirmiyorsanız biz de size kredi vermiyoruz. (İSTANBUL)
Metin Yeğin
Metin Yeğin