07 Aralık 2009 00:00

BAŞYAZI

Yarın, Anayasa Mahkemesi, iki yıldır elinin altında tuttuğu ama sonuçlandırmadığı “DTP’nin kapatılması” davasını görüşecek.

Paylaş

Yarın, Anayasa Mahkemesi, iki yıldır elinin altında tuttuğu ama sonuçlandırmadığı “DTP’nin kapatılması” davasını görüşecek. Ve görüşme öncesinde bu davanın savcılığına soyunan Erdoğan ve Baykal, Anayasa Mahkemesi’ne “mütalaalarını” bildirdiler:
DTP’nin başı vurula!
Cumartesi günü bu sütunda çıkan yazının başlığı, “Olacaklardan Erdoğan Sorumludur”du. Ancak yazının içinde, bu başlığı savunurken AKP ile ilgili olarak; “Burada Başbakan’dan başlayarak AKP ve hükümet erkanının, ‘Canım biz mi kapatıyoruz DTP’yi, Anayasa Mahkemesi’ne müdahale edilmez. Biz parti kapatmaya karşıyız’ propagandası yapacağını şimdiden söyleyebiliriz” deniyordu.
Tabii ki yanılmışız!
Çünkü bu yazı yazıldıktan sonra Erdoğan’ın konuşmalarına bakınca, Başbakan ve partisinin artık bu türden kaygıları bir yana bıraktığı anlaşılmaktadır. Çünkü Başbakan artık, despotizm yolunda, “parti kapatmanın antidemokratikliği” gibi birtakım “liberalist” söylemlere takılmayacak kadar ilerlemiştir.
Öyle anlaşılmaktadır ki bu tür kaygıları Başbakan söylem olarak bile geride bırakmıştır. Ve açıkça, hiçbir demokratik ülkede, yetkili makamlarda bulunan kimselerin asla yapmayacağını yaparak, açıkça DTP’nin kapatılması gerektiğini savunmaktadır. Üstelik de Anayasa Mahkemesi’nin toplanmasından sadece üç gün önce!..
DTP’nin tutumunu eleştirirken şöyle demektedir Başbakan: “Kimin gerçekten çözümü arzuladığı, kimin Türkiye’yi karanlıklara mahkum etmek istediği apaçık ortaya çıkmıştır. Bu ülkenin güvenlik güçleri, savcıları, hakimleri, gereğini yapacaktır.”
Baykal ve partisiyle hiçbir konuda anlaşamayan, anlaşacağı konularda bile anlaşmazlık çıkaran Erdoğan, bu konuda Baykal’la tam bir fikir birliği içindedir. Çünkü aynı konuda, aynı gün Baykal da “savcılık cübbesini” giyip, Anayasa Mahkemesi’ne “mütalaasını” sunmuştur:
“DTP’yi PKK’dan ayrıştırmaya çalışıyorsunuz, ‘ikisi bir’ demiştik. DTP İmralı’dır, Öcalan’dır!”
Öyle anlaşılmaktadır ki Başbakan, “Demokratik Açılım” içinde dediği “Kürt Açılımı”nı, Kürtler olmadan çözme konusundaki fikrini pratiğe geçirmeye karar vermiştir. Onun içindir ki, “Kürtlere rağmen bir Kürt Açılımı”nda engel gördüğü “DTP’yi kapatarak yola devam” niyetindedir.
Bu aslında, az çok işe yarar bir “açılım”dan vazgeçmektir. Ama Erdoğan, “açılım lafına” bunca angaje olunca kendine göre bir açılım çizgisi tarif edip, kamuoyuna “Bakın açılımı başardık” diyecektir. Ki, böyle bir “açılım”da Kürtlerle olmasa da Baykal’la, Bahçeli’yle, asker ve sivil egemen güç odaklarıyla rahatça anlaşacaktır.
Erdoğan’ın yönelişi, bu niyetini açıkça göstermektedir.
Peki açılımın “demokratik yönü” mü?..
Muhtemeldir ki bunu, kendisine karşı darbe hazırlığı yaptığı iddia edilen emekli generalleri mahkemeye çıkarmakla kanıtlamaya çalışacaktır. Üstelik de bunu, “Türkiye’de darbe hazırlığı yapan komutanların savcılığa çıkarılmasının bir ilk” (*) olduğu gibi kaba ve yalan bir propaganda eşliğinde yapacaktır!
Erdoğan’ın böyle bir konjonktürde, DTP’yi kapattırarak, Kürtsüz bir Kürt Açılımı çizgisine geçmesi, elbette badirelerle dolu bir sürecin başlangıcı olacaktır.

(*) “2004’te darbe hazırlığı” yaptığı iddia edilen emekli generallerin savcılığa ifade vermeye çağrılmalarını, liberaller, AKP ve yandaş basın “Türkiye’de bir ilk” olarak verdi. Oysa bu ülkede 22 Şubat 1962 ve 21 Mayıs 1963 darbe girişimlerinin lideri Talat Aydemir ve arkadaşları yargılanmış, Kurmay Albay Talat Aydemir ve Fethi Gürcan idam edilmiştir. Yine 9 Mart 1971’de darbe yapacakları gerekçesiyle generaller ve çeşitli düzey subaylar ve sivil kişiler yargılanmış, (hatta işkence görmüş) uzun süre cezaevlerinde de kalmıştır. Hükümet, 2004’te darbe girişimi yapanları savcılığa çıkarmakla övüneceğine, 5 yıldır bu suçu işleyenleri neden soruşturamadığını açıklamalıdır. Türkiye’de sadece başarısız, darbeciliği yüzüne gözüne bulaştıranlar, ABD’nin ortalığa bıraktıkları, sorgulanmış ve yargılanmıştır. Nitekim demokrasi kahramanı Erdoğan ve hükümeti, 12 Eylülcüleri yargılamak için hiçbir girişimde bulunmamaktadır. Kendine Müslüman AKP Hükümeti demokratlığının bir ifadesidir bu alanda olanlar da. Tıpkı,“Kürt Açılımı”nda olduğu gibi!..
İHSAN ÇARALAN
ÖNCEKİ HABER

Hükümetin umurunda mı?

SONRAKİ HABER

Prof. Dr. Kantarlı’dan istifa çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...