07 Aralık 2009 00:00

Reşat Nuri’nin ağacında buluşuldu

1. Reşat Nuri Güntekin Edebiyat Günleri’nde ünlü edebiyatçının yaşamı ve eserleri tartışıldı.

Paylaş

1. Reşat Nuri Güntekin Edebiyat Günleri’nde ünlü edebiyatçının yaşamı ve eserleri tartışıldı. Güntekin’in bir dönem yaşadığı evde yapılan etkinlik kapsamında yazarın romanlarında geçen çitlenbik ağacının önünde fotoğraf da çekildi.
İzmir Karabağlar belediyesi ve Edebiyatçılar Derneği tarafından düzenlenen etkinlik, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının bu önemli yazarının bir süre yaşadığı İzmir Karabağlar’da bulunan, geçtiğimiz yıllarda çocuk kütüphanesi olarak restore edilen bağ evinde başladı. Yazarın ünlü Çalıkuşu romanını yazdığı ev ve Dudaktan Kalbe adlı romanlarına konu olan yerde bulunan Kilimcitepe Parkı’nın adı, törenle Çalıkuşu Parkı olarak değiştirildi.
Karabağlar Belediye Başkanı Sıtkı Kürüm ve birçok edebiyatçı yazarın romanlarında geçen çitlenbik ağacının önünde fotoğraf çektirdikten sonra, söyleşilerin yapılacağı Karabağlar Belediyesi Kültür Salonu’na geçildi. Burada yapılan protokol konuşmalarının ardından “Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet İdeolojisi, İlericilik-Gericilik bağlamında Reşat Nuri Güntekin ve yapıtları” konulu panel gerçekleştirildi. Yazar Hasan Özkılıç’ın yönettiği panelde ilk olarak konuşan edebiyat eleştirmeni Ömer Türkeş, Reşat Nuri Güntekin’in romanlarının herhangi bir ideolojiye indirgenemeyeceğini söyledi. Atatürk tarafından yazılması istendiği ileri sürülen Yeşil Gece romanında da Cumhuriyet dönemi tartışmalarının izinin bulunabileceğini aktaran Türkeş, romanın genel toplumsal çerçeveyi başarı ile çizdiğini dile getirdi. Yazarın Yeşil Gece romanın ardından politik konulara girmediğini belirten Türkeş, buna karşın Güntekin’in yazdığı dönemde Türkiye toplumunu en iyi yansıtan edebiyatçılardan birisi olduğunu söyledi. İkinci konuşmacı olan Hayri K. Yetik ise her yazarın yaşadığı dönemle birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi. Reşat Nuri’nin eserlerinde sınıfsal bir bakış açısı olmadığını, yazarın adeta sınıf çatışmasından habersiz davrandığını belirten Yetik, “Bu kuşkusuz kendisinin bir seçimi idi. Bu seçimi apolitik kalmak için yaptı. Güntekin yaşadığı dönemlerde apolitik kalarak politik olabilmiştir” diye konuştu. Yazar Çiğdem Ülker’in babasının vefatı nedeniyle katılamadığı panelde yapılan konuşmalardaki ortak vurgu ise Reşat Nuri’nin özellikle gençliğin siyasal olaylara bakış açısının yoğunlaştığı dönemlerde apolitik bulunduğu için ıskalandığı oldu.
DİZİLER HAYATIMIZA NE KADAR DOKUNUYOR?
Yüzlerce bölüm halinde yayınlanan diziler, konularını şimdilerde önemli edebiyat eserlerinden alır oldu. “Vay dizi izlenir mi, yok ben asla izlemem” ya da izleyeni hor görme tartışmaları yürürken, şimdi de edebiyat eserlerinde uyarlama dizilerin aslına uygunluğu, sanatsal olup olmaması tartışmaları gündemde. Reşat Nuri Güntekin Günleri’nin ilk gününde gerçekleştirilen son panel “Yaprak Yaprak Dökülen Diziler Edebiyata ve Hayata Ne Kadar Dokunuyor?” oldu. Altay Ömer Erdoğan’ın yönetimindeki oturuma konuşmacı olarak; Gazeteci-Yazar Aydın Çubukçu, Yazar Şükran Yücel ve Yrd. Doç. Dr. Efdal Sevinçli katıldı.
İnsanların aldığı eğitimin kişinin beğeni ve algısını belirlediğini söyleyen Efdal Sevinçli, sözlerine şöyle devam etti: “İnsan ister istemez kendi bilgi ve birikim düzeyi ile kendi öykünme düzeyi ile birlikte bir algıya sahip olacak. Yani melodram o açıdan önemli. Meraklanmayın, yani toplum olarak melodramı sadece biz sevmiyoruz. Hatta Amerika en büyük masalcı baba.”
İzlediğimiz dizilerin hiçbirinin orijinal olmadığını, hepsinin ya bir edebiyat eserinden ya da bir yabancı filmden çakma olduğunu ifade eden Şükran Yücel ise reyting meselesinin gerçek olmadığını söyledi. Yücel, “Zannetmiyorum ki, reyting rakamları sağlıklı araştırmalara dayansın. Biz eskiden Yeşilçam filmlerini eleştirirdik. Hep fakir kız zengin delikanlı ya da tersini konu alıyor çoğu diye. Eleştirilerimize halk bunu istiyor diye karşılık bulurduk. Şimdi yine öyle. Halkın ne istediğine kim karar veriyor? Nasıl karar veriyor ve halk gerçekten bunu mu istiyor? Belli değil” şeklinde konuşmasını sürdürdü.
PARA KAYGISI İLE SANATSAL İŞLER YAPILAMAZ!
Televizyon dizilerinin yüzlerce bölüm halinde yapıldığı müddetçe edebi ya da sanatsal olmasını beklemenin anlamsız olduğunu söyleyen Aydın Çubukçu, bunun nedeninin de daha çok para kazanmaktan başka bir şey olmadığını anlattı. Çubukçu şöyle konuştu: “Büyük bir medya saldırısı ile büyük bir baskılanma ve yönlendirme ile taraftar kazanan şeyler bunlar. Biz istediğimiz kadar bu Yaprak Dökümü kitaptakine uygun değil, kötü bir şey diyelim, beğenmeyelim. Ama o kadar da insan seyrediyor. Her gün kahvede, kuaförde diziler hakkında sohbetler yapılıyor. Konuşturulabilir hale getirmek istediğimiz şeyler bu şekilde konuşturulabilir mi? Eğer yaparsak; konuşulur, olabilir. Böyle kötü şeyler yerine iyi şeyler verirseniz insanlar onu konuşurlar. Bu bir mücadele sorunu. Ama şimdi Müjde Ar’ın oynadığı ve 4 bölüm süren dizi yapılmıştı. O dört bölüm eserin ruhuna sadık kalırsanız, ciddi bir iş yapayım diye bir endişeniz olursa, burada biter; yani bu kadar olur. İyi olur, güzel olur ama para getirmez. Neyi çekerseniz çekin. İster Reşat Nuri ister Shakespeare, ister Orhan Kemal ister Tarık Buğra… Ama sanat olmalı. Sanatın temel işlevleri nedir ve bunlardan ne bekliyoruz sorusuna düzgün cevap vermek kaydı ile bütün her şey çekilebilir.”
Etkinliğin ikinci gününde ise Doktor Cengiz Üzün’ün yürütücülüğünde “Reşat Nuri Güntekin Romanlarında Kadın Dünyası” başlıklı söyleşi ile Şerife Yağcı Yalçınkaya, Asuman Susam ve Ahmet Çınar’ın katılımı ile devam etti. Reşat Nuri Güntekin Edebiyat Günleri’nin son paneli, Doğan Hızlan, Feridun Andaç ve Erol Çankaya’nın konuşmacı olarak katıldığı “Reşat Nuri Güntekin’in Edebiyatımızdaki Yeri” oldu.
(İzmir/EVRENSEL)

Özer Akdemir - Ayşen Güven
ÖNCEKİ HABER

Gülmeye yatkın bir halkız…

SONRAKİ HABER

Gelecek biz miyiz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...