08 Aralık 2009 00:00
BAŞYAZI
Anayasa Mahkemesi, kurulduğundan bugüne, bazen sermaye partilerinin Meclisten geçirdiği kimi yasaları iptal ederek...
Anayasa Mahkemesi, kurulduğundan bugüne, bazen sermaye partilerinin Meclisten geçirdiği kimi yasaları iptal ederek, ülkenin ve halkın yararına olan kararlar vermiştir; bazen de cunta heveslilerinin, halk iradesini tanımayanların açıkça desteklendiği kararlar vermiştir.
Kuşkusuz ki, Anayasa Mahkemesinin bazı kararlarında doğrudan yazılı yasalara muhafazakarca bir bağlılık olsa da, bazen eskiden yapılmış yasaların yeni durumda ihtiyacı karşılamadığı düşünülerek, yasa ve Anayasa maddelerinin yeniden yorumlandığı da olmuştur.
Bugün Anayasa Mahkemesinin DTP hakkında vereceği kararın, bütün bundan önceki kararlarının her birinden çok daha önemli olduğunu söylemek bir abartı olamaz. Çünkü yapılacak olan, herhangi bir partinin kapatılıp kapatılmamasına dair verilecek bir karar değildir.
Eğer sorun bir partiyi kapatıp kapatmama kararı olsaydı, daha önce kapatılmış 28 parti gibi (çoğunun yerlerine hemen yenisi kuruldu) DTP de kapatılır, ama yerine yenisi kurulur, böylece demokrasi için de bir sorun olmaz denebilirdi. Özellikle Kürt siyasi çevrelerinin, bugüne kadar beş partisi böyle kapatılmış, her seferinde de yerine bir öncekinden daha güçlüsü kurulmuştur. Ama içinden geçilen sürecin gerçekleri, böyle bir rutin uygulamayı kaldıracak gibi değildir.
Çünkü DTP, bugün gelinen yerde artık, sıradan bir parti değil, bir halkın davasının temsilcisi, onun legal plandaki sözcüsü pozisyonundadır. Ve o halk bugün, haklarının ne olacağını, Türk kökenli halkla nasıl bir birlik bütünlük sağlanacağını, iki halkın gönüllü birliği için koşulları konuşmaktadır. Böyle bir zamanda DTPnin kapatılması demek, taraflardan birinin ötekini tutuklaması gibi bir durumdur ki, bu durumda sorunun demokratik çözümünden, açılımdaki demokratiklik vurgusundan geriye bir şey kalmaz.
DTPnin kapatılması, iki halkın barışı ve kardeşliği doğrultusunda atılan adımları yok edeceği gibi, süreci provoke etmek isteyenler için de ortamı son derece elverişli hale getirecektir.
Bu yüzden de Anayasa Mahkemesinin bugün vereceği (eğer davayı bugün sonuçlandıracaksa) karar, eğer kapatma biçiminde olursa; bu sadece DTPnin değil, Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümünün önünün de kapatılması anlamına gelecek; savaş ve silahla, acı ve gözyaşıyla çözüm çizgisinde ısrar edenlere destek olacaktır.
Yok eğer Anayasa Mahkemesi, başsavcılığın DTPnin kapatılması istemini reddederse; bu, Türkiyenin demokratikleşmesine bir katkı olduğu kadar demokratik bir çözüm için giderek azalan umutların yeniden büyümesine de katkı yapacak bir karar olur!
Burada asıl yol gösterici ilke, yasalarda ne yazıyordan çok, Anayasa Mahkemesinin zaman zaman yaptığı gibi ülkenin çıkarlarının bugün neyin yapılmasını gerektirdiği olmalıdır.
DTPnin tek muhatap olarak İmralıyı gösteriyor olması, bir handikap gibi görünse de, DTP yine de legal alanda görüşmelerin ve öteki türden süren ilişkilerin bir merkezi olarak, bugün Kürt sorununun demokratik çözümü için son derece belirleyici bir pozisyondadır. Mahkeme üyeleri bu gerçeği önemsiz göremez, görmemelidir.
Eğer DTP kapatılırsa, ülkenin bu hayati sorununun legal muhatabı kalmayacaktır. Çünkü belediye başkanı ya da öteki seçilmiş Kürt temsilcilerin, parlamentoda grubu olan bir partinin boşaltacağı büyük alanı doldurması söz konusu olmayacaktır.
Dolayısıyla bu durumda Kürt Açılımı tümüyle, Kürtlerin gerçek temsilcilerinin olmadığı bir trajikomik oyuna dönüşecektir.
Kısacası; Anayasa Mahkemesi bugün sadece DTPnin kapatılıp kapatılmamasına değil; Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümü doğrultusunda atılacak adımların önünün kapatılıp kapatılmayacağına, çatışma ve kargaşanın mı yoksa barış ve kardeşlik girişimlerinin mi büyüyeceğine karar verecektir.
Umulan; Anayasa Mahkemesinin, barış, demokrasi, halkların kardeşliğinin önünü açacak bir kararla, kötü gidişata dur demesi; barış, demokrasi ve kardeşlik isteyenlere destek ve cesaret vermesidir.
İHSAN ÇARALAN