09 Aralık 2009 00:00
GERÇEK
Türk-İş, Türkiyenin en büyük ve en eski işçi sendikaları merkezi olan bir konfederasyon.
Türk-İş, Türkiyenin en büyük ve en eski işçi sendikaları merkezi olan bir konfederasyon. Ve tarihimize bakıldığında, işçilerin hak mücadelesi içinde bazen olumlu bazen olumsuz rol oynasa da Türk-İşin olmadığı bir mücadele yok gibidir.
Eğer ciddi bir emek mücadelesine ihtiyaç varsa, Türk-İşi suçlayanlar, hatta Türk-İşe sövüp sayanlar bile Türk-İşin bu mücadele içinde olup olmamasına bakarak, mücadelenin ciddiyetine karar verirler. Çünkü bilinir ki, eğer işin içinde Türk-İş varsa, işçilerin sendikalarda örgütlü kesimlerinin çoğunluğunun mücadeleye çekilmesinin önündeki engel kalkmıştır!
Emek mücadelesinin yakın geçmişindeki mücadele içinde, Türk-İşin en önemli kurumu olarak, Türk-İşe bağlı sendikaların başkanlarının yer aldığı Türk-İş Başkanlar Kurulu öne çıkmıştır. Türk-İşi bağlayan kararlar bu kurulda alınmıştır.
Gerçi Türk-İş tüzüğüne göre Başkanlar Kurulu, bir danışma kuruludur ama Türk-İşte gelenek, kararları bu kuruldan çıkarmaktır ve Türk-İş yürütme kurulu da bu kurulun kararlarını gözden uzak tutmaz, tutamaz biçimindedir. Bu da gayet mantıklıdır. Çünkü sonuçta harekete geçecek, kararları uygulayacak olanlar sendikalardır.
Dolayısıyla, emek mücadelesine katılımında Türk-İşin tutumunu belirleyen, Türk-İş Başkanlar Kuruludur.
Evrensel gibi; okurları, emek mücadelesini yakından izleyenler olan bir gazetenin köşesinde, Türk-İşle ilgili bu en genel bilgileri yinelemenin anlamı nedir?
Şudur!
Türk-İş, emek mücadelesinin sorunlarının bunca yoğunlaştığı; hükümetin, sendikaları hor gören bir tutum alarak onları çeşitli kurullardan dışladığı (*), işçiler ve sendikalar aleyhine olduğu belirtilen sendikalar yasasının Meclis gündeminde tutulduğu, kıdem tazminatlarına el konulmak istendiği, İşsizlik fonunun patronların ve hükümetin yağmasına açıldığı, krizin işçileri ezme ve haklarını yok etme aracına dönüştürüldüğü bir dönemde, sanki faaliyetine son vermiş gibidir!
Kısacası; Türk-İşin yürütme kurulu, kimi protokol açıklamaları dışında Türk-İşe düşen sorumluluğun küçük bir bölümünün bile gereğini yapamamaktadır. Bu kurula yol gösterip yön verecek olan Türk-İş Başkanlar Kurulu ise 8 Nisan 2009dan beri; tam sekiz aydan beri toplanmamaktadır.
Türk-İş dağılmış, bir sendikal merkez olmaktan vaz mı geçmiştir; yoksa işler öylesine yolundadır ki, Türk-İşin Başkanlar Kurulu toplanma ihtiyacı duymamakta mıdır?..
İşyerlerinden gelen haberler ve işçi toplantılarında söylenenler, Türk-İş üst yönetiminin hükümetle ve patronlarla uzlaşıp sınıfın sorunlarına arkasını döndüğü biçimindedir. Eleştiriler acilen bir olağanüstü genel kurul toplanması ve bu gidişata dur denilmesi gerektiğine kadar varmaktadır.
Peki yukarıda böyle de; Türk-İşe bağlı sendikalar ve şubelerin oluşturduğu yerel şubeler platformlarının durumu nedir? dersek, burada da olumlu çok şey söylemek olanaklı değil.
Elbette kimi şubeler, şube başkanlarının gayretleri var ama açık ki, bir yıl öncesine göre bu platformların etkinliklerinin geldiği yer de çok açık. Ve şubelerden, işyerlerinden, Türk-İş kıpırda!, İşçi burada Türk-İş nerede? baskıları gelmeden de Türk-İş Başkanlar Kurulunun kıpırdaması çok olanaklı görünmüyor.
(*) Türk-İş genel başkanı SGK toplantısına katılmıyor. Gerekçesi, davetiyede konfederasyon başkanlarının konuşmalarının beş dakika ile sınırlanması. Türk-İş Başkanı Kumlu, hükümet, patron sendikaları ve işçi sendikaları konfederasyonu başkanlarının katıldığı Üçlü Danışma Kuruluna katılmıyor. Gerekçe, çalışma bakanının sendika yöneticilerini sorumsuzluk ve vizyonsuzlukla suçlaması! Böylece hükümet, hem sendikaları kamuoyunda aşağılayıp itibarsızlaştırıyor, hem de onları toplantıları terk etmeye teşvik ederek, muhalefet yapmalarını bile engellemiş oluyor.
İ. Sabri Durmaz